Parti Programı

DOĞRU PARTİ PROGRAMI

Programımızı indirmek için tıklayınız.

Giriş
Biz kimiz?

Biz dehası, cesareti, askeri yetenekleri ve devlet yönetim sistemi ile dünya liderleri arasındaki yeri hala ilk günkü gibi devam eden büyük önder Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin ilke ve kurumlarına bağlı, milli egemenlik, ‘yurtta barış, dünyada barış’ felsefesi ile hareket edecek bir partiyiz.

Biz, Misak-ı milli sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşlarımızın, birlik beraberlik, barış, kardeşlik, huzur içinde ve yasalar önünde eşit olarak yaşamasını temin edecek bir oluşumuz.

Biz, Anayasa ile korunan dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez hak ve özgürlüklerin, yasal yollardan, yasal zeminde kullanılmasını sağlayacak partiyiz...

Biz, ‘Demokrasi ve Cumhuriyet’ çerçevesinde çok partili demokratik rejimi, kuvvetler ayrılığını, sosyal hukuk devletini savunan ve de bu kurallardan asla ödün vermeyecek, insanlarımıza özgürlük ile birlikte refahı da getirecek, dar gelirli ya da hiç geliri olmayan vatandaşlarımızı sadaka ekonomisinden kurtaracak, onurlu millet-güçlü devlet yaratacak, milli ve manevi değerlerimize saygılı, liyakat, fazilet ve şeffaflığın savunucusu çağdaş, laik, demokrat partiyiz...

Özet olarak biz refahız, biz işiz, biz aşız, insanların umudu, hayatın kendisiyiz, biz bilimin ve kalkınmanın öncüsüyüz, haksızlığın, yalanın, dolanın, talanın, yanlış yapanın karşısındayız. Biz halkız, biz halkın gücüyüz, biz Türk’üz, biz tam bağımsız Türkiye’yiz, biz Atatürk’ün emanetinin bekçileriyiz.

Partimiz; karma ekonomik sistem ile hareket edecek, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilk 6 maddesinde yer alan hususlardan asla ödün vermeyecek bir siyasi oluşumdur. Ülkemizin yönetim şekli, milletin egemenliğine dayanan Cumhuriyet’tir. Dili Türkçe ve Başkenti Ankara’dır. Rengi ve şekli belirlenmiş Bayrağı ve Milli Marşı vardır. Partimiz; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti çerçevesinde cumhuriyeti ve demokrasiyi koruyacak, ülkeyi

Kuvayi Milliye ruhunu esas alarak yönetecek, merkezde demokratik, laik, milli ve manevi değerlerin istismarına karşı bir partidir.

Partimiz, israf eden değil, ÜRETEN TÜRKİYE felsefesi ile iktidara talip yenilikçi, modern, şeffaf, katılımcı, dürüst, yetkileri kadar sorumluluklarını bilen bir partidir.

Biz iktidar olduğumuzda, genç yetişmiş beyinlerle birlikte:

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, kuvvetler ayrılığına dayanan çok partili parlamenter demokratik rejime dönüştüreceğiz.

Anayasa, siyasi partiler kanunu, seçim kanunu değiştirerek Cumhuriyet Senatosunu ihdas edecek ve seçim finansmanını suistimalleri önleyecek şekilde günümüz şartlarına uygun olarak düzenleyeceğiz.

Türk Devleti Yönetim Felsefesini yeniden inşa ederek, devlet kurumlarının milli irade ile irtibatlı olmasını sağlayacağız.

Taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler çerçevesinde düşünce ve ifade özgürlüğü ile din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere, farklı etnik gruplar ve inanç kimliklerine saygı göstereceğiz.

Ülkemizi, saygınlığı ve güvenilirliği kaybolmuş mevcut hukuk sisteminden kurtarıp, temel hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü ve de yargı organlarının, bağımsız ve tarafsız bir şekilde işleyişini sağlamak üzere yargıda reform yapacağız.

Toplumun haber alma özgürlüğünü, doğru ve zamanında sağlamak üzere devletin etkin kurumlarını sonuna kadar çalıştırıp her türlü tedbiri alacak ve temel değerlerimize, güzel Türkçemize uygun yayın ahlakına özen göstereceğiz. TBMM oturumları ve önemli devlet ihaleleri başta olmak üzere önemli konuları kamunun yayın organları aracılığı ile naklen halkımıza duyuracağız.

Kamu kurumlarındaki görevlendirmelerde ehliyet, liyakat ve norm kadro sistemini esas alarak objektif atama kriterlerine göre atama yapacak ve geçmişte devlette yapılan yolsuzluk ve hukuk dışı tahrifata sebep olanlara da hukuki ve idari işlem uygulayacağız.

Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyetinin, Orta Asya ve Batılı kültürlerden etkilenmiş modern ve çağdaş bir ülke olması, politik ve ekonomik bağlamda ve güvenlik konularında da batı sisteminin içinde bulunması nedeni ile uluslararası hukuka ve ülke çıkarlarına uygun, barışçıl, maceradan uzak, güvenilir, ideolojik olmayan, gerçekçi, saygın bir dış politika takip edecek ve bunları uygulayacak nitelikli kadroları göreve getireceğiz.

Ordumuzu geçmişte olduğu gibi dünyanın en güçlü ordularından biri yapmak ve iade-i itibarını sağlamak için Genelkurmay Başkanlığını; başta Askeri okullar, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, askeri hastaneler ve askeri yargı sistemi olmak üzere tüm kurumlarına işlerlik kazandıracak şekilde yeniden yapılandırarak, TSK’yı modern silahlarla teçhiz edeceğiz.

Ülkenin kalkınmasını sağlamak amacı ile ekonomik, sosyal ve kültürel politikaları belirlemek, öncelikleri tespit etmek, bölgesel farklılıkları gidermek için etkinliği ölçülebilen uzun, orta ve kısa vadeli planları hazırlamak üzere Devlet Planlama Teşkilatını özerk bir yapıda tekrar kuracağız.

Yabancı ülkelere teminat göstermek için kurulan Varlık Fonu ve Borç İdaresi Kurumu uygulamasına derhal son vereceğiz.

Özerk kurumların siyasi partilerin yan kuruluşu gibi çalışmasını engellemek için gerekli tedbirleri alacağız.

Devletin asli görevinin vatandaşın eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve emniyetini sağlamak olduğu prensiplerinden hareketle, Milli Eğitimi, 21. Yüzyılın şartlarına uygun hale getireceğiz. Çocuklarımızın kaliteli, çağdaş, ücretsiz eğitim alması ve taşımalı eğitim yerine, eğitimin tüm çocuklarımıza ulaşması sağlayacağız.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından maddi sıkıntısı olan gençlere lise son sınıfa kadar eğitim bursu verecek, yurt gereksinimini karşılayacak, yaygın ve örgün eğitimde fırsat eşitliği sağlayacak, eğitim müfredatını milli önceliklerimize uyumlu hale getirecek, özel okul uygulamasını sağlam esaslara bağlayacak, beyin göçünü önleyecek tedbirler alacağız.

Bir taraftan hizmet içi eğitimle mevcut öğretmenlerin eğitimini sağlarken, diğer taraftan köy enstitüleri mantığı ile yeni model geliştirilerek nitelikli, yaratıcı öğretmenler yetiştireceğiz. Sürekli olarak da bu öğretmenlerin kendisini yenilemesi için eğitim programları koyacağız.

Vatandaşın yaşam kalitesini yükseltmek, hayatını aktif olarak idame ettirmek için modern teknoloji ile donatılmış sağlık kuruluşlarını dengeli olarak yaygınlaştıracak, fiziki alt yapı ve nitelikli insan gücüne özel önem gösterecek, koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık vereceğiz.

Şehir hastanelerinin yanında, vatandaşın sağlık hizmetine kaliteli ve kolay ulaşacağı, tedaviyi ve sevk zincirini hızlandıracak semt hastaneleri kuracağız.

Özel hastane ve sağlık hizmetlerinin istismarını önleyecek bir sistem getirilecek, devlet hastaneleri de hastaya hizmet mantığından hareketle yeniden yapılandırılacaktır.

Sağlık hizmetlerinden her kesim ve konumda olan insanların eşit olarak yararlanması asla farklı uygulamalara gidilmemesi sağlanacaktır.

Güvenliği hukuk devleti çerçevesinde ele alarak, temel hak ve özgürlükleri, toplumsal ve bireysel denge esasında koruyacağız. Ülkeyi Polis devleti mantığından uzaklaştırıp, suçla mücadele bilincini geliştirecek, güvenlik hizmetine erişimi kolaylaştıracağız.

Sanayi toplumu olamadan, sanayi ötesi tüketen toplum safhasına geçtiğimiz için kalkınma hamlesi ve işsizlik konusunda bir türlü başarılı olamadığımızdan hareketle iktidarımızda Atatürk’ün 1923-1938 arasında gerçekleştirdiği gibi çağımıza uygun ekonominin gerektirdiği bütün fabrikaları açacağız. İlçe ve köylerimizde üretimlerine dayalı olarak imalathane ya da tesis kuracak, özel sektöre daha ciddi teşvik ve kolaylıklar sağlarken, kooperatifçiliği devletin %1 altın hissesi olacak şekilde yani korumacı zihniyetle teşvik edecek, özel sektörün yetersiz kaldığı, ileri teknolojiler ve ithal ikamesi üretimleri devlet eli ile gerçekleştireceğiz. Tarımda çiftçiye tıpkı gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi üretim üzerinden destek ve de çiftçilerin ürettiği BÜTÜN ÜRÜNLERE alım garantisi verecek ve girdi maliyetlerini düşüreceğiz.

Ekonomik suçun cezası öncelikle ekonomik olacak, bu ülkenin kaynaklarını kişisel çıkara dönüştüren, kara para aklayan HER KESİMDEN, tarafsız yargı aracılığı ile Cumhuriyet tarihimizde yüzyıl boyunca unutulmayacak şekilde hesap soracak, tüm haksız kazançları HAZİNEYE GELİR KAYDEDEREK SANAYİ YATIRIMINA DÖNÜŞTÜRECEĞİZ. Keza aynı şekilde devleti hortumlayan vakıflar, dernekler ve yöneticiler, hasılı bu ülkeye zarar veren herkes için hayat şimdiki gibi olmayacak, ülkeyi adeta karantinaya alarak tüm zararlılardan arındıracağız.

Mevcut siyasi partilerin, gelişen dünya şartlarında, yıllardır bu ülkeye bir şey veremediklerini, kendilerini yenileyemediklerini, kısır döngü ile hantallaştıklarını, hatta korktuklarını ve ülke sorunlarına çözüm üretemediklerini gördük. Ülke yönetimini mevcut durumdan kurtarmak, çözüm odaklı siyaset üretmek üzere memleketi yönetmeye talibiz.

ASİL, ÇALIŞKAN, DÜRÜST bir millet için, uyanan Türkiye, uyanan gençlik, uyanan halk için, dünyaya örnek bir ülke olmak için, eşi, benzeri olmayan bu coğrafyada, Atatürk’ün emaneti olan bu topraklarda, hür ve refah içinde yaşamak için, çocuklarımızın geleceği için, Türkiye Cumhuriyetinin bekası için, tüm vatandaşlarımızdan bir defaya mahsus partisi, siyasi görüşü ne olursa olsun oylarını ve manevi desteklerini istiyoruz. Eğer siz yoksanız biz bir kişi eksiğiz...
PROGRAMIN HEDEFLERİ
Programın temel hedefleri; halkın egemenliği, düşünce özgürlüğü, laiklik, bireylerin yasalardan ve hizmetlerden eşit olarak yararlanması ve korunması, toplumun ahlaki değerlerine, inancına, gelenek, göreneklerine ve tarihsel geçmişine sahip çıkılması, ülkenin ahlaklı yönetim anlayışı ile yönetilmesi, yargı bağımsızlığı ve yargıda eşitlik, güven istikrar ortamı yaratılması, halkın refah seviyesinin arttırılması ve gelir dağılımında adalet, yurtiçinde ve dışında barışın yeniden tesisi, yozlaşmış devlet yapısının iyileştirilmesi için gereken tedbirlerin alınmasıdır.

En önemlisi Türkiye’nin, 21. yüzyılda Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet seviyesine ulaşmış, sorunlarını aşmış, talihini ve merkezini kendisi belirleyen lider bir ülke haline getirilmesi, tespit edilen vizyon çerçevesinde yüzyıllık ana hedef ortaya konarak güçlü bir dünya devletine dönüştürülmesidir.

Türkiye’de siyasetin önü mevcut siyasi partiler tarafından tıkanmıştır. Siyasi partiler emperyalist güçlerin güdümünde kaldığı için sistem biat politikası içinde günü kurtaran bir yapıya dönüşmüştür. Parlamento mevcut hali ile etkisiz ve yetkisiz göstermelik bir durum sergilemektedir. Çözüm, parlamento dışından halkın gücü ile partimizin iktidara gelmesi ile sağlanacaktır.

Türkiye’nin son yıllardaki en büyük eksikliği adalettir. Bir tarafta savaş diğer tarafta basın ve düşünce özgürlüğü olmayan, ekonomisi çökmüş bir korku cumhuriyeti, diğer tarafta da tutuklanırım korkusu ile gerçekleri söyleyemeyen, geçim sıkıntısı ile kahrolan umudunu kaybetmiş bir toplum, sıfır noktasında olduğumuzun en önemli göstergesidir.

Günümüzde, ekonomik güç ve siyasal erk, belli bir kesimin elinde yoğunlaşmış, kamuda kontrol kalmaması ve basiretsiz ve liyakatsiz yöneticiler ile sistem tamamen çökmüştür.

Ekonomik-sosyal dengesizlikleri, istikrarsızlığı ve ötekileştirmeyi arttırmış, bugün ki sistem içinde çözüm umudu kalmamıştır. Bu doğrultuda, temsili demokrasinin güçlendirilmesi ve etkinleştirilmesi ile demokrasinin günlük yaşama etkisini giderek artıracak uygulamalar yaygınlaştırılacaktır.

İnsanımız ve Ülkemiz güçlendirilmiş demokrasi içinde geleceğini ve refahını güvence altında görecektir. Ancak demokrasilerde, özgürlüklerin sınırsız olamayacağı, sınırsız gücün yozlaşmaya mahkûm olduğu, demokrasinin imtiyazlar rejimi değil, bir haklar ve pozitif hukuk düzeni rejimi olduğu da unutulmamalıdır.
CUMHURBAŞKANLIĞI, PARLAMENTER SİSTEM, KAMU YÖNETİMİ
Anayasa değişikliği ile Demokratik parlamenter sisteme geçinceye kadar, mevcut Cumhurbaşkanlığı Sistemiyle Cumhurbaşkanına verilen olağanüstü görev ve yetkileri ilgili kurumlara aktarılacaktır. Cumhurbaşkanlığı görev ve yetkileri demokratik parlamenter sisteme uygun şekilde sınırlandırılacaktır. Bu amaçla yeni bir kanun hükmünde kararname veya kanun çıkarılacaktır.

Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk’ün vasiyetine uygun olarak, yeniden ihya edilecektir.

Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in adı, hatırası, simgeleri, ilke ve kazanımlarını unutturmaya, yok etmeye yönelik uygulama ve düzenlemeler gözden geçirilerek aslına uygun hale getirilmesi sağlanacaktır.

Mevcut Cumhurbaşkanlığı Sisteminde çıkarılan Türk halkının ve Türk devletinin çıkarlarına uymayan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri iptal edilecek ve ortaya çıkacak boşluklar demokrasi zedelenmeden kanunla düzenlenecektir.

Temsili demokrasi etkinleştirilecek, güvence altına alınacak ve kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik parlamenter sisteme geçilecektir. Dar/daraltılmış bölge ve iki turlu seçim sistemi ile bazı bölgelerde 18.000 oy, bazı bölgelerde de 150.000 oy ile milletvekili seçimi son bulacak, 400 milletvekili, 100 senatör olmak üzere Milletvekili sayısı düşürülerek, Senato kurulacaktır.

TBMM personeli ihtiyacı karşılayacak şekilde azaltılacaktır.

Milletvekilleri maaşı Başbakanlık Müsteşar maaşına eşitlenecek, emekli maaşları dahil milletvekillerine herhangi bir ayrıcalık sağlanmayacaktır.

Kamu yönetiminde temel rolü olan DEVLET MEMURLARI KANUNU, günün şartlarına uygun çağdaş hale getirilecektir.

Başbakanlık başta olmak üzere, kapatılan Devlet Planlama Teşkilatı (devlet ile ilgili politikalar üretecek şekilde, bağımsız ve özerk yapıda), Devlet Personel Başkanlığı ve bakanlıklar yeniden yapılandırılacaktır. Türkiye’nin 21.yüzyıl hedeflerine yönelik bilim ve teknoloji politikaları, vizyon ve projeler geliştirmek ve uygulamaya koymak üzere, TÜBİTAK ve TÜBA özerk bir “Bilim ve Teknoloji Politikaları Kurumu” adı ile yeniden yapılandırılacaktır.

Merkez Bankası, TRT ve benzeri önemli devlet kuruluşların merkezlerinin, ülkenin başkenti olan Ankara’da kalması sağlanacaktır.

Yabancı ülkelere teminat göstermek için kurulan VARLIK FONU ve BORÇ İDARESİ KURUMU ile fonksiyonları azalmış ya da kalmamış olan bazı üst kurullar kapatılacaktır. Diğer kalan üst kurullar ve kamuda küçültmeye gidilecektir. Aynı konuda birden fazla görev yapan kurumlar tek çatı altında birleştirilecektir.

Kamu yönetiminde demokratik, katılımcı, etkin, verimli, hızlı çalışan kalkınmayı hızlandıracak bir sistem getirilecek, güçlü merkezi yönetim, güçlü mülki idare, güçlü yerel yönetim sağlanacaktır.

Üretici ve tüketici kuruluşlarında da katılımcı demokrasi uygulanacak, yerel yönetimlerin projeleri ve bütçelerinin belirlenmesinde yerel katılım süreçleri devreye konacak, örgütlenme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılacaktır.

Üniversite gençliği ve öğretim elemanları, bulundukları üniversiteleri yönetebilecek, YÖK kaldırılacaktır.

Hukuksuzluk, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin, geriye dönük olarak da ortadan kaldırılması ve doğan kamu zararlarının tekrar kamuya kazandırılması için, yargıda bağımsızlık ve tarafsızlık ile liyakat, hesap verebilirlik ve saydamlık tam olarak hayata geçirilecek, ayrıca, tüm kamu denetim birimleri tek çatı altında toplanacaktır.

Devlet politikaları oluşturulurken, kendi uzmanlık ve ilgi alanlarında STK’ların görüşleri alınacak ve sürece katılımları sağlanacaktır.

Tüm uluslararası anlaşmalar Dışişleri Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili bakanlıkların incelemesine tabi tutulacak, ulusal çıkarlarımız esas alınarak yeniden müzakere edilecek ve bu tür anlaşmalar TBMM onayından geçirilecektir.

Yargı bağımsızlığı, düşünce ve fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü (hakaret, küfür, aşağılayıcı ifadeler ve yalan, yanlış haber ve devletin bekasını tehdit eder durumlar dışında, yani karşı tarafın hak ve hürriyetine müdahale olmayacak şekilde yapıldığı takdirde), tamamen güvence altına alınacak, bu nedenlerle devam eden tüm davalar toplumsal uzlaşı adına sonlandırılacaktır.

Ülkemiz çağdaş ve gelişmiş ülke standartlarında refah seviyesine kavuşturularak yönetilecek, haftada bir yarım gün, bakanlar da dahil olmak üzere, genel müdürler, valiler, kaymakamlar halktan kendilerine gelen talepleri birebir görüşme ile dert dinleyecek, gerekli olanları takip ederek sonuçlandıracaktır.

Genelkurmay Başkanlığı; Askeri okullar, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Askeri Hastaneler, Askeri mahkemeler (adi suçlar hariç) daha modernize şekilde yeniden düzenlenecektir.

Sistem polis veya jandarma devleti olmak yerine halkın güvenliğini sağlayan unsurlar olarak düzenlenecektir.
DIŞ POLİTİKA
Dış politika, ülkelerin coğrafyası, tarihi geçmişi, amaçları ve idealleri çerçevesinde uluslararası ilişkiler de temel alınarak “devletlerin çıkarları” üzerine kurulur. Ülkelerin egemen olmadıkları topraklarda ve platformlarda yapılır.

Ülkenin güvenliği, toprak bütünlüğü, egemenliği, halkın refahı ve değerlerinin korunması için tanzim edilir.

Dış politika, önemi itibarı ile ilgili kararlar da Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Genel Kurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık (yeniden oluşturulacak) ve diğer ilgili kurumların katkısıyla belirlenir.

Türkiye İmparatorluk ardılı bir ülkedir. Dolayısıyla geçmişten gelen olumlu ve olumsuz çok sayıda mirasın sahibidir. Bulunduğu coğrafya gereği, birçok jeopolitik sıfatı vardır. Aynı zamanda Akdeniz, Karadeniz, Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu ülkesidir.

Ayrıca; Ortadoğu ve Kafkasların petrol ve doğalgaz geçiş yolları çevresindeki bölgelerin kara, deniz, su ve hava geçişlerinin stratejik üstünlüklerine sahip bir ülke konumundadır.

Tüm bu özelliklerini fırsata çevirmek için:

Büyük ekonomik çıkış gösterme eğilimine giren, Çin, Güney Asya Ülkeleriyle, Türk Cumhuriyetleri ve Kafkas Ülkelerinin Akdeniz limanlarına ve dünyaya açılmaları için, Türkiye üzerinden demiryolu ve karayolu ana koridorları açılacak, doğu-batı, kuzey-güney transit ulaşım ağı kurulacaktır.

AB’ye üyelik süreci yanında, özellikle Kafkaslar, Balkanlar ve Ortadoğu’da yeni işbirliği ve güç birliği süreçleri hızla hayata geçirilecektir. Türkiye ve çevresinde barış, huzur, refah ve güvenlik adası oluşturma vizyonunun hayata geçirilmesinde aktif politikalar izlenecektir.

Ülkemiz, 1963 yılından bu yana, Avrupa Birliği projesi içinde daha çok mesafeli bir duruş sergilemiştir. Ancak bize ucu açık bir müzakere takvimi gösteren, Türkiye’nin üyeliğini belirsiz bir tarihe erteleyen Avrupa Birliği’nin, işi yokuşa sürme stratejisinde ülkemize yönelik taleplerinde zaman zaman objektif davranmadığı ve sınırlarını aştığı gözlenmektedir. olmayacaktır.

Bu nedenle Türkiye’nin stratejik seçeneği ve ufku sadece AB ile sınırlı

Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi genel olarak desteklenmekle birlikte, Türkiye’nin tarihi ve kültürel değerleriyle ekonomik ve siyasal çıkarları gözetilerek bu sürecin devam ettirilmesi ve sonuçlandırılması gerekmektedir. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde yaşamakta olduğu sorunlar ve özellikle Gümrük Birliği nedeniyle uğradığı kayıplar, Gümrük Birliği Anlaşmasındaki iki taraflı yükümlülükler de göz önüne alınarak yeniden tanzim edilecektir.

AB üyeliği süreçlerinin hızlandırılması, süreçler ilerlemese bile norm ve standartların tek taraflı olarak hayata geçirilmesi sağlanacaktır.

NATO üyeliğinin önemini kabul edilerek, Avrupa Birliğine eşit koşullarda girme hususu ön planda tutulacaktır. Orta Asya ve batılı kültürlerden etkilenmiş modern ve çağdaş bir ülke olmamız, politik, güvenlik ve ekonomik olarak batı sisteminin içinde bulunmamız nedeni ile bu anlayışa uygun davranılacaktır.

Her ne kadar coğrafi olarak uzak olsalar da Afrika ve Güney Amerika ülkeleriyle ilişkilerimiz siyasal ve ekonomik düzeyde hızla geliştirilecektir.

Türk dış politikası karar mekanizması çağa, Türk halkı ve devletinin yüksek çıkarlarına uygun hale getirilecek, uluslararası hukuka uygun, barışçıl, maceradan uzak, güvenilir, ideolojik olmayan, gerçekçi, saygın bir dış politika anlayışı sergilenecektir.

Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh”, “Bağımsızlık Benim Karakterimdir”, “Başka ülkelerin iç işlerine karışmamak” prensiplerinden hareketle Dışişleri Bakanlığı 2002 yılı öncesindeki rasyonel, milli, kurumsal ve profesyonel yapısına geri döndürülecektir.

Ülkemizin belki de dünyanın en önemli ve fakat en sorunlu bölgesinde bulunduğu, güneyinde yaşanan siyasi ve askeri gelişmeler, göç sorunu ve hatta Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları konusunda siyasi iktidarın yaptığı hataların Türkiye’yi son derece sıkıntılı bir konuma soktuğu, ABD ve Rusya başta olmak üzere süper güçlerin bilek güreşi meydanına dönüşen Orta Doğu bataklığından çıkmak için gerekli tedbirler alınacaktır. Orta Doğu ülkeleriyle daha samimi, dostane ve rasyonel ilişkiler tesis edilecektir. KKTC’nin, sadece Türkiye ve Yunanistan arasında bir sorun olarak anlaşılmaması, tersine bölgesel dengenin oluşumu açısından da önemi göz ardı edilmeyecek, Türkiye’nin Kıbrıs’la ilgili politikada, Kıbrıs’ta yaşayan ve 1571’de Kıbrıs’ın fethiyle birlikte Anadolu’dan oraya göç ettirilen, bağımsız, egemen bir halk olarak varlığını sürdüren Kıbrıs Türk Halkı’nın geleceği güvence altına alınacaktır ve desteklenmeye devam edilecektir.

Adanın jeopolitik konumu, ülkemizin güvenliği ve müşterek ekonomik çıkarlarımız açısından KKTC’nin tam bağımsızlığı dünyaca kabul görene kadar askeri, politik ve ekonomik desteğe devam edilecek ve bu konuda asla taviz verilmeyecektir.

Türkiye ile Yunanistan arasında tartışmalı ada, adacıklar ile kıta sahanlığı ve anlaşmalara aykırı olarak silahlandırma konusunda Türkiye’nin yüksek çıkarlarına göre enerjik davranılacak ve Türkiye’nin hak ve hukuku hassasiyetle korunacaktır.

Ülkemizin, 1.5 milyardan fazla nüfusa sahip İslam topluluğu içinde yer aldığı gerçeğinden hareketle, İslam ülkeleriyle ekonomik, politik ve kültürel konular desteklenerek, İslam Konferansı Örgütü ile ilişkiler gerektiği şekilde sürdürülecektir.

Sözde Ermeni soykırım düzmecesi kabul edilmeyecek, bu konuyla ilgili özellikle devlet arşivlerindeki belge ve kayıtlar dünyanın bilgisine anlaşılır ve açık olarak sunulup, Ermeniler de ispata davet edilerek, bir daha açılmamak üzere konunun kapanması sağlanacaktır.

Azerbaycan toprağının yüzde yirmisini işgal eden Ermenistan’ın bu toprakları iadesi için Azerbaycan’a tam destek verilecektir.

Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğuda kardeş ve akraba topluluklarının hak ve hukuku savunulacaktır.

İstanbul Boğazına alternatif kanal yapma girişimine derhal son verilecektir.

Dışişleri Bakanlığı nezdinde keyfi olarak ataması yapılan, gerekli donanıma sahip olmayan, liyakatsiz tüm büyükelçiler ve dış temsilciliklerdeki görevliler geri çekilerek bakanlıkla ilişkileri derhal kesilecektir.

Türkiye’nin; uluslararası saygısı olan, denge unsuru, barışçı politikaya sahip, demokrat, hukukun üstünlüğüne inanan, çevreye ve atmosfere saygılı, insan ve hayvan haklarına tam riayet eden, güçlü ve itibarı olan bir ülke olması için iç ve dış politika da gereken her hareket ve çalışma yapılacaktır.
TÜRK DÜNYASI
Günümüz dünyasında ve uluslararası ilişkilerde, devletlerin tek başına yaşamaları zorlaşmıştır. Birleşmiş Milletlerin tanıdığı 197 ülkenin tamamı dünyadaki mevcut 320 uluslararası örgütün üyesidir.

Türkiye de, dünyadaki askeri, politik, ekonomik, sportif, kültürel ve sosyal amaçlı 38 örgütün üyesidir. Bu örgütlerden birisi de Türk kökenli cumhuriyetler (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye) tarafından oluşturulan “Türk Konseyi’dir”.

Dünya da, soy, kültür ve dile dayalı çok sayıda birlik örneği vardır. Buna 1931 de kurulan ve 53 üyesi olan İngiliz Milletler Topluluğu (The Commonwealth) ile 1945 de kurulan ve 22 Arap devletini barındıran soya dayalı bir uluslararası örgüt olan Arap Ligi örnek olarak verilebilir.

Fransızca konuşan ülkeler birliği (Francophonie) 1970 de kurulmuş ve 88 üyesi bulunmaktadır. Bir diğeri de “Farsça Konuşan ülkeler birliği” İran, Tacikistan ve Afganistan dan oluşmaktadır.

Bazı siyasi ve dini çevreler Türk birliği fikrine karşı çıkmak için ırkçılık veya ümmetçilik gibi bahaneler ileri sürerken, İngiliz, Fransız ve Müslüman olan Araplar veya İranlıların kurduğu örgütler için aynı gerekçelerin öne sürülmediği görülmektedir.

21.Yüzyıl dünyasında, ülkelerin tek başlarına zenginleşmesi ve güven içinde olması çok zordur. Ülkelerin zor dönemlerde güvenebileceği sağlam ittifaklara ve müttefiklere ihtiyacı vardır. Politik, diplomatik, güvenlik, savunma ve ekonomik kazanım için ittifaklar çok önemlidir.

Altı bağımsız Türk devletinin olması Tanrının Türklere bir lütfudur. Türklerin bunu iyi kullanarak işbirliği yapması ve birbirlerine destek olmaları, ortak kültürleri etrafında buluşmaları ve birlikte kalkınmaları tek başlarına olmalarından daha kolaydır. Bu birliktelik barış, kalkınma, güvenlik ve refah içindir.

Bugün itibariyle bağımsız altı Türk devletinin yaklaşık 150 milyon nüfusu, 5 milyon km2 yüz ölçümü, 1 trilyon dolar milli hasılası, 250 milyar dolar ihracat ve 400 milyar dolar ithalatı vardır. Kendi aralarındaki ticaret potansiyellerini karşılamamakla birlikte bu rakam 16 milyar dolardır. İleri ki tarihlerde, büyük potansiyellere sahip Türk devletlerinin bu rakamların birkaç misline ulaşacakları muhakkaktır. Birlikte hareket ettikleri takdirde bugünkü haliyle dahi uluslararası politika da önemli bir yer tutmaları mümkündür.

Aynı zamanda, farklı 22 ayrı ülkeye yayılmış Türk toplulukları ve Türk kökenli insanlar dünya da 250 milyondan fazla nüfusa sahiptir. Türkiye, Türk Dünyası ülkeleri ve toplulukları arasında önemli bir konumda; dinlerin, dillerin, kültürlerin, uygarlıkların ve kıtaların buluştuğu bir noktada, merkez konumda bir ülkedir.

Türk Dünyasında, İslam öncesi ve İslam döneminde ortak değerlerin yaşatılmakta olduğu dikkate alınarak, Türk Dünyası gerçekliği kurumsallaştırılacak; ortak alfabe, televizyon yayınları, tarih ve edebiyat ders kitapları, bilim ve sanat kurumları, yönetim ve hukuk normları, halk dansları ve müziği, dil ve lehçeler sözlüğü, din, yayınlar gibi yeni işbirliği alanları gerçekleştirilecektir. Türk Cumhuriyetleri ve Akraba Topluluklarla ilişkiler önemsenecek, politik, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkiler derinleştirilecektir

Balkanlar, Kafkaslar, batı Avrupa ve Ortadoğu’da yaşayan bütün Türk soylu toplulukların hak ve hukuku, uluslararası anlaşmalara uygun olarak savunulacak, onların ihtiyacı olan politik, ekonomik ve kültürel destek verilecek, entegrasyonları desteklenecek ancak asimilasyonu engellenecek politikalar takip edilecektir. Bizim iktidarımızda, iç işlerine karışmama prensibine uygun olarak, Türk ve Akraba Topluluklarla birlikte 350 milyon nüfusun hak ve hukuku korunacak ve birlikte, çağdaş modern ve refah ülke ve toplulukları haline getirilecek politikalar takip edilecektir.
GÜVENLİK VE SAVUNMA
Ülkelerin, toprak bütünlüğü ve sahip oldukları bütün değerlerin güvenliği için savunmaları en önemli konudur.

Partimizin iktidarında, ülkemizin savunması, uluslararası itibarı ve caydırıcılık gücü için Türk Silahlı kuvvetleri çağın en iyi teknolojisi ile donatılacaktır.

Türkiye, 2020 yılı itibariyle iktidarın ideolojik davranması ve profesyonel diplomatlarla çalışmaması nedeniyle ciddi güvenlik ve savunma sorunları yaşamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri kasıtlı olarak zayıflatılmıştır. Kurumsal yapısı bozulmuş, moral ve motivasyonu düşürülmüştür. Bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri, 2002 yılı öncesinde olduğu gibi, tüm Askeri okullar, Askeri hastaneler, Gülhane askeri tıp akademisi ve Askeri yargısı (adi suçlar hariç) ile eskisi gibi kaliteli subay yetiştirecek, bu subaylar profesyonel bilgi ve beceriyle donatılacaktır. TSK’nın en önemli vurucu gücü olan savaşçı personel yetiştirme ve rütbeli personelin uzmanlaşması konularına özen gösterilecektir.

926 sayılı Askeri Personel Kanunu, İç Hizmet Kanunu günün şartlarına uygun hale getirilecek, TSK emekli personelleri arasındaki maaş uçurumu dengelenecektir.

Jandarma, Polis ve Milli İstihbarat Teşkilatı, çağımızın şartlarına uygun, ulusal çıkarları korumak, iç ve dış güvenliğimizi sağlayacak yapılanma ve imkanlara kavuşacaktır. Eskiden olduğu gibi Polis Kolejleri ve Polis Akademileri yeniden ihdas edilecektir. Özellikle savunma ve güvenlik teknolojisi yatırımları ve teşviki üst düzey de olacaktır. Her türlü donanım, kabiliyet ve şartlar yaratılacaktır. Ulusumuzun, caydırıcılık gücü, itibarı ve güvenliği için her türlü teknolojik araştırma ve yatırımları öncelikle sağlanacaktır. Ülkemiz, bölgesel ve uluslararası sorunlarda, barışın tesisinde ve uluslararası hukuka uymada üstüne düşen rolü oynayacaktır.

Asayiş, terörle mücadele ve güvenlik konularının en iyi şekilde tecelli etmesi için, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, birlikte görev yapacaktır. Siber suçlarla mücadelede yeni teknolojiler kullanılacak ve bilişim suçları ile ilgili kanunlar günün şartlarına göre sürekli yenilenecektir.

Savunma ve güvenlik alanında araştırma ve yeni teknolojilerin elde edilmesi için her türlü yatırım yapılacaktır.

İçte ve dışta Türkiye karşıtı oluşumlar cezalandırılmadığı için cesaretlenmiş, Komşularla özellikle de doğu komşularıyla ciddi bir neden olmaksızın gereksiz bir şekilde savaşın eşiğine gelinmiştir.

Türkiye, önceden olduğu gibi uluslararası barışı destekleyecek, SİBER terörü önlemek için her türlü tedbiri alacak ve uluslararası işbirliğine katılacaktır.

Türkiye’nin son kırk yıldır maruz kaldığı PKK terörünü bitirmesi için terörü destekleyen komşu veya komşu olmayan ülkelere çok açık bir şekilde desteği bırakması istenecek ve teröre destek vermeye devam eden ülkelere karşı aynı sertlikte politika, yaptırım ve tavır sergilenecektir. Terörü desteklemek bir insanlık suçudur ve uluslararası hukuka aykırıdır. Dolaysıyla bu ülkelere çok açık bir şekilde bize yaptıkları gibi onlara da dostça olmayan bir politika uygulanacaktır. Bu bölgelerde yaşayan yurttaşlarımızın makul istekleri ülke bütünlüğü içerisinde karşılanmaya çalışılacaktır. Terör yapanlar ve teröre destek verenler Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun şekilde cezalandırılacaktır.

İktidarımız da Türkiye’nin NATO ve AGİT üyeliği desteklenecektir, ayrıca Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası planlamasında şartların elverdiği ölçüde ulusal çıkarlara uygun olarak işbirliği sürdürülecektir. Zira Türkiye içinde bulunduğu coğrafya ve tarihi mirasından dolayı bir takım güvenlik sorunları yaşama riskine sahiptir.

Türkiye’nin bir kolektif güvenlik şemsiyesi altında olması ulusal çıkarımız gereğidir. Dünyada ve özellikle de bulunduğumuz bölgede başta nükleer silah olmak üzere her türlü kitle imha silahlarına karşıyız. Teröre destek veren ülkelerin terörist devlet olarak ilan edilmesi ve cezalandırılmaları özellikle önceliğimiz olan politikalarımız arasındadır. Son yıllarda ülkemizde görülen çağ, din ve bilim dışı arkaik, cemaatler, tarikatlar, zaviye ve tekkeler ülkemizin güvenliğini tehdit eder duruma gelmiştir. Dost olmayan yabancı ülkelerin desteğini alarak Türk devletine ve milletine musallat olan ve ülke güvenliğini zaafa uğratan bu oluşumların önüne geçilecektir. Samimi dindar yurttaşların dini duygularını kullanarak İslam’ı maske olarak kullanan bu şer odaklar din istismarıyla ülke kurumlarına da, çağdaş Türk devletine ve milletine karşı tahribat yapmaktadır. Bizim iktidarımız da bunlar din ve dindar yurttaşlarımızı istismar ederek ihanet zemini bulamayacaktır.

Yerli Silah üretimi ve bu konudaki son teknolojiler ve yatırımlar teşvik edilecek, Savunma Sanayi Müsteşarlığı, Havelsan, Aselsan, TÜBİTAK ve Üniversiteler ile birlikte ArGe çalışmaları yapılacaktır.
ADALET, HUKUK SİSTEMİ VE YARGI
Anayasadaki hukuk devleti ilkesinin işlerliğinin sağlanması açısından programımızda hukuk sistemimize ve yargının işlevinin artırılmasına özen gösterilecektir.

Hukuk güvenliğinin olmadığı devletlere hiçbir zaman yatırım yapılmadığı bilinen bir gerçektir. Ülke insanının kendini güvende hissetmediği durumlarda yabancıların can ve mal güvenliği açısından kendilerini güvende hissetmeyecekleri açıktır.

Hukuk sistemimiz Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana en büyük tahribatı 2017 yılında Anayasa’da yapılan değişiklik sonucu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi ile yaşamıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kuvvetler ayrılığı sistemini (Yasama-Yürütme-Yargı) yok edip, yargının tekelleşip tek bir bireyin ağzından çıkacak tamamen sistemsiz, normlar hiyerarşisine aykırı Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile yasamanın da yetkilerini elinden almış hukuksuzluklar silsilesidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, HSK üyelerinin birçoğunun Cumhurbaşkanı tarafından atanmasına yol açmıştır. Cumhurbaşkanının siyasi bir figür olması, bağlı bulunduğu siyasi partinin baskısı ve adayları belirlemesi neticesinde, HSK’daki oy çoğunluğunun siyasi parti lideri olan Cumhurbaşkanının tekelinde toplanmasına neden olmuştur. Bu husus ülkemizde hukukun üstünlüğünün ve yargının bağımsızlığının olmadığının açıkça kanıtıdır. HSK değiştirilen bu yapısının neticesinde tarafsızlığını yitirmiş, tek adam rejiminin doğal sonucu olarak vatandaşına karşı umursamaz ve korkuya dayalı yönetim biçimi haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, kanunlarla güçlendirilmiş tek adam rejimi haline geldiğinden, ülkemizde insan hakları ihlalleri artmış, ifade özgürlüğü, hukukun bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi yok sayılmış, Devletimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde en çok tazminat ödeyen ülke haline gelmiştir. Siyasal İktidar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde daha fazla tazminat ödememek için, yapmış oldukları insan hakları ihlallerinin AİHM’ye taşınmaması ve dosyaların önünü kesmek için ivedilikle Olağanüstü Hal Komisyonu kurmuştur. Hukukun Evrensel İlkelerine sadık kalarak; ülkede kalkınma ve refahın artırılması, düzgün yönetim, demokratikleşme ve hukuk devleti olma, basın ve düşünce özgürlüğü, kanunların genelliği ve eşitliği ilkesi ve üniter yapı gözetilerek hukuk standartlarının arttırılması, yargısal süreçlerin kısaltılması, insan haklarının inanç, vicdan ve ifade ve basın özgürlüklerinin sağlanması, laiklik ilkesi gereği devletin inançlara saygılı ve inanç gruplarına karşı tarafsız olması ve bunların yönetim ve siyasete sızmalarının önlenmesi, yargının tarafsız ve adil karar verme yetisinin artırılması kısaca yargıya güvenin sağlanması şart olmuştur.

Kakistokrasi niteliksiz insanların iktidarda olduğu yönetim şeklidir. Bu tip yönetim şekillerinde yönetimin en büyük düşmanı ve tehdidi bağımsız yargıdır. Niteliksiz yönetimlerde hukuk yok edilmeye ve siyasal iktidarların egemenliği ve boyundurluğu altına alınmaya çalışılır. Asıl olması gereken ise; devletin değil, hukukun güce sahip olmasıdır. Hukukun üstünlüğünü ve adaleti fiiliyatta ve vicdanlarda yeniden tesis etmek en büyük amacımızdır. İnsanların ülkemizde can ve mal güvenliğinin sağlanması, dünya ekonomisi ile entegrasyonun sağlanması ve ekonomik büyüme için öncelikle gerçek hukuk devleti olmaya çalışacağız.

Yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından hangi kriterlerle görevden alındığı hala belli olmayan hakim savcıların yerine; kendi hukukunu uygulayacak ve kendi hukuk lejyonerlerini yetiştirecek liyakatsiz hakim ve savcılar atanmış, bunların bir kısmı da kendi bünyesindeki yönetim kurulu, il başkanlıkları, ilçe yönetim kurulu üyeliklerinde görev yapan ve kendi partisi ile direkt veya endirekt bağlantılı olduğu kanıtlı binlerce yeni hakim ve savcıdan oluşmuştur. Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına vurulan en büyük darbe bu dönemde yaşanmıştır. Tek tip düşünen, tamamen itaat ve kul olma kültüründen gelen liyakatsiz kişilerle yargının siyasallaşmasının en büyük örnekleri sergilenmiştir. Bunun sonucunda da yargının büyük bir çoğunluğu, siyasi iktidarın emir ve talimatlarını yerine getiren, liyakatsiz ve yeterli bilgi birikimi olmayan yargıçlar ve savcılarla doldurulmuş, adalet mekanizması kukla yargı haline getirilmiştir. Yargı mensuplarına, cübbelerinde neden ilik ve düğme bulunmadığını hatırlatacak düzen iktidarımızda mutlaka getirilecek, bu dönemde yapılmış olan liyakatsiz ve siyasal iktidarın içinden çıkmış atamalar incelenerek, yargı sisteminin bağımsızlığı ve tarafsızlığı için gerekli çalışma ve düzenlemeler ivedilikle yapılacaktır.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile kurulan ve tamamen Cumhurbaşkanına bağlı bir birim olarak çalışan Cumhurbaşkanlığı Hukuk politikaları kurulunun, 2 yıllık zaman dilimi içerisinde, Adalet Bakanlığını kendi hiyerarşisinin içine aldığı görülmektedir. Adalet Bakanlığı’nın tüm fonksiyonlarını kullanarak, Adalet Bakanını kendi sekreteryası gibi kullanan, hiçbir yasal dayanağı olmayıp, varlığını sadece cumhurbaşkanının siyasi kimliğinden alan bu kurulun yargının siyasallaşması üzerindeki etkilerini oldukça fazladır. Adalet Bakanı ve HSK’nın da üzerinde hareket ederek kendince bir hukuk düzeni ve kadrolar kuran, devlette ve adalette ikilik yaratmasına neden olan bu kurul derhal kaldırılacaktır.

15 Temmuz darbe girişimden sonra açılan soruşturma ve davalarla ilgili tutuklu kişilere yönelik tahliyelerin bir çıkara dayalı olması ihtimaline karşın ve objektif kriterlere göre hiçbir yasal gerekçeye dayanmadığının ispatlanması halinde bu iddialardan hareketle işbu hukuka uygun olmayan iş ve işlemlerden dolayı menfaat sağlayan kişiler hakkında gerekli yasal işlemler yapılacaktır.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ile hukukun temel kurallarının göz ardı edilmesini müteakip yargı kişiselleştirilmiş, siyasallaştırılmış ve bununla birlikte adaletin tesisi azalarak daha da hantal bir yargı düzeni kurulmuştur. Ülkemizde 496 Ağır Ceza ve diğerleri de Asliye Ceza, Sulh Ceza, Asliye Hukuk, Sulh Hukuk, Kadastro, İcra, İş, Aile, Ticaret, Tüketici, Fikri ve Sınai Haklar, Çocuk, Çocuk Ağır Ceza, İnfaz, İdare, Vergi olmak üzere 6893 mahkeme ve 2019 Ağustos ayı itibarı ile de karar bekleyen yaklaşık 1.5 milyon dava dosyası bulunmaktadır. Başsavcılık aşamalarında da bir o kadar soruşturma dosyasının yoğun olduğunu düşünürsek “geciken adalet adalet değildir” ifadesi hala geçerliliğini korumaktadır.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde gerekli ve devlet için elzem olan birçok kamu kurumu kapatılmış ve çalışanları mağdur edilmiştir. Kişiye göre çıkarılan kanun veya CB kararnameleri ile kanunların genelliği ilkesi çiğnenmiş ve birçok atama yapılmıştır. Bu kararnamelerin birçoğu kendisi ile çeliştiğinden yeni kararnameler ile düzeltilmeye çalışılmış, normlar hiyerarşisine göre yönetmeliğin tüzüğe uygun olmadığı, tüzüğün de kanuna uygun olmadığı, kendi içinde birbiri ile çelişen birçok yasal işlem ve atamanın yapıldığı bir sistemsizlikler sistemi yaratılmıştır. Vatandaşın; devletin devamlılığına, kanunlar önündeki eşitliğine, liyakat ve hukukun üstünlüğüne olan inançlarının sarsılmaması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini tek kişinin keyfi uygulamalarından ve KHK’lar devleti olmaktan çıkarmak için gerekli her türlü işlem veya işlemler yapılacaktır. Bunun için hukuk, adalet ve yargı politikalarımızda aşağıdaki gibi düzenlemeler yapacağız.

1 ) Özellikle Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesindeki Cumhurbaşkanına hakaret suçu çerçevesinde sadece 2017 yılında 20 bin 539 soruşturma başlatılmıştır. 6 bin 33 ceza davası açılmış ve 2099 mahkumiyet kararı verilmiştir. Bu kararlardan 1660 tanesi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Cumhurbaşkanı Hükümet Sisteminde Cumhurbaşkanının siyasi parti genel başkanlığını da bünyesinde taşımasından dolayı normlar hiyerarşisine göre Cumhurbaşkanına hakaret fiilini içeren TCK’nın 299.maddesinin uygulanma durumu kalmamıştır. Bunun için kanunun tekrardan revize edilmesi ve mağduriyetlere neden olmaması için gerekli çalışmaları yapacağız. Cumhurbaşkanı hem devletin başı olup hem de siyasi bir partinin başkanlığını yapmasından dolayı mecliste yapmış olduğu yeminin aksine artık tarafsız değil siyasi bir kimliği olduğundan bu kanun maddesinin uygulanması durumunun hukukla ve vicdanla hiçbir bağlantısı yoktur. Bu nedenlerle bu kanun maddesini yeniden düzenleyeceğiz.

2 ) Hukuk ve Adalet mekanizmasının yani yargının; siyasal iktidarın, muhalefete ve halka karşı bir tehdit veya sopa olarak kullanılmaması için yasal düzenlemeleri yapacağız. Yargı artık A şahsına farklı B şahsına farklı işlemeyecektir. Buna mutlaka son verilecektir. Anayasa’nın 10.maddesindeki eşitlik maddesinin hukukta ve uygulamada işler hale getirilmesi için en titiz çalışmaları yapacağız.

3 ) İstinaf Mahkemeleri; yargıda ikiliği ve çift başlı yargı olma özelliğini taşıdığından, kuruluşundan bu yana yargısal faaliyetleri hızlandırmak yerine daha da yavaşlatmışlardır. Çift başlılık ve alınan kararların çoğu zaman Yargıtay ile uyuşmaması insanımızın yargıya olan güvenini sarsmaktadır. İstinaf Mahkemelerinin uygulamasındaki en büyük yanlışlıklardan biri, 3 veya 4 üyeli olan dairelerde dosyaların üyeler arasında bölüştürülmesi, Tetkik Hakimi ve raportörlerin olmadığı dairelerin dosya kendisine tevdi edilen daire üyesinin görüşü doğrultusunda müzakerelerde diğer üyelerin dosyada herhangi bir bilgisinin olmadan, tartışılmadan önemli davalarda hüküm tesis edilmesidir. İstinaf Mahkemelerinin en büyük sakıncalarının başında Yargıtay’da bulunan ancak kendi bünyesinde bulunmayan tetkik hakimliği sisteminin olmayışıdır. Diğer büyük sakıncası da, Yargıtayca bile kullanılamayan “Hükmü Kaldırıp Yeniden Hüküm Tesis Edebilme” yetkisidir. Bu sakınca yerel mahkemelerin tüm yetkilerini elinden alıp onun yerine geçmektir. Yetki gaspıdır. Bu nedenle, kuruluş amacı yargı yükünü azaltmak olan İstinaf Mahkemelerinin, kuruluş amacına göre yeniden işlerliğinin sağlanması konusunda çalışmalar yapılacak, gerekirse kaldırılarak hukukta ve yargı kararlarında hızlı bir şekilde doğru karar alma ve de hukukta yeknesaklığı sağlayacağız.

4 ) Türk aile yapısının korunması ve devamlılığı gözetilerek Aile Mahkemelerinin 3 hakimli bir yapıya getirilmesi gerekmektedir. Bu mahkemelerde hakim görevlendirilirken; aile düzeni olan, evli ve çocuklu hakimlerimizden tercihlerin yapılmasını sağlayacağız.

5 ) Yargıda çift başlılığı ortadan kaldırmak için aynı niteliklere sahip ve hemen hemen aynı konularda görevli olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin varlığından dolayı yavaş ve hantal olan Kadastro Mahkemelerini kapatacağız. Devam eden tüm dosyaları Asliye Hukuk Mahkemelerine devrinin sağlanması için gerekli işlemleri yapacağız.

6 ) Hukukta arabuluculuk sistemi genişletilerek diğer özel hukuk alanlarına da uygulanmasının sağlanması için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Dünya hukuk sisteminde gelişkin olan ve geniş bir uygulama olan tahkim sisteminin, hukuk sistemimizde daha da yaygın hale getirilmesi için çalışmalar yapacağız. Arabuluculuk Merkezi kurarak tahkimdeki hakemlerin hukukçulardan seçilmesiyle ilişkili yasal düzenlemeleri gerçekleştireceğiz.

7 ) Ticaret ile uğraşan vatandaşın devlete karşı güveninin tesisi, mülkiyet olarak kendini güvende hissetmesi ve manevi cebir altında kimsenin boyunduruğunun altına girmemesi için; ticaret ile uğraşan vatandaşa tehdit olarak kullanılan vergi ve SGK’dan para cezası yazma, maliye, vergi ve SGK müfettişleri tarafından e-haciz ve hesaplarının dondurulup bloke konulmaması için gerekli yasal düzenlemeyi yapacağız.

8 ) Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımını ve satışını tetikleyen nedenlerin araştırılması ve çözümü için ilgili uzmanlarca Uyuşturucu ve Uyarıcı Maddelerle Mücadele Bilim Kurulu kurularak, kurulun İç İşleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığına devamlı rapor sunulması için gerekli yasal düzenlemeler yapacağız.

9 ) Aile içi şiddetin önlenmesi ve nedenlerinin tespiti ile çocuk istismarının ve çocuk yaşta evliliklerin nedenleri ve önlenmesi için, ilgili uzmanlarca Türk Aile Birliğinin Korunması Bilim Kurulu kurularak, kurulun İç İşleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığına ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına devamlı rapor sunması için gerekli yasal düzenlemeler yapacağız.

10 ) Sadece bazı kesimlere rant kapısı olmasından dolayı şeffaflığını ve açıklığını yitirmiş olan ve bundan dolayı kişilere özel bir kanun haline gelen Kamu İhale Kanunu’nun yeniden sağlıklı, adil ve şeffaf bir hale getirilmesi için gerekli çalışmaları yapacağız. Dış ülkeler ile yapılan anlaşmalar eskiden Resmi Gazete’de yayımlanırken artık bu uygulamadan vazgeçilmiştir. Dolayısı ile kimlere nasıl tavizler verildiği hususunda hiçbir bilgimiz yoktur. Bu anlaşmalar tek tek incelenerek varsa yapılmış hukuksuzluklarla ilişkili olarak gerekli işlemleri yapacağız.

11 ) Globalleşen ve dijitalleşen dünya ve ülke ticaret sistemine internet ile birlikte eticaret ve e-imzanın girmiş olması, ticaret ve alışverişin çoğunun internet üzerinden kredi kartları vasıtasıyla yapılmasına neden olmuştur. Böyle bir sisteme entegreli olarak; Borçlar ve Ticaret Kanunu’nun ilerde sorun yaşamaması, ticarette güvenilirlik ve çoğu zaman hızlı bir şekilde ticaretin gerçekleştirilmesi için yeniden revize edilmesi üzerinde gerekli çalışmalar yapılacaktır.

12 ) İşçi ve işverenlerin sorunlarına dönük olarak İş Kanunu revize edilecektir. İşçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesinde adil ve hassas bir sistem getirilecektir. İşçilerin hak ve hukukunu gözetecek, üretimin desteklenmesi ve devamlılığı için işverene de gerekli haklar sağlanacak, işçi ve işverenlerin suistimale uğramaması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.

13 ) Çocuk teslimine ilişkin çocuğun icra kanalıyla tesliminin kaldırılması ve adliyelerde çocuk teslimine ilişkin birim kurularak adli kollukla entegreli, taraflara çocuğun teslimine ilişkin inisiyatif bırakılmadan çocuğun anne ve baba ile şahsi münasebetinin pedagog eşliğinde sağlanması için katı tedbirler getireceğiz. Bununla da anne ve babanın müşterek çocuğu birbirlerine karşı kullanmasının önüne geçilmesi, çocuğun şartlar ne olursa olsun anne ve baba ile şahsi münasebetinin temini için sağlıklı bir ortam hazırlayacağız.

14 ) Askeri mahkemelerin sadece askeri konulara veya suçlara bakacak şekilde yeniden tesis edilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

15 ) Aile Mahkemeleri tarafından boşanan taraflara tesis edilen ömür boyu nafaka sistemini kaldıracağız. Buna karşılık adil ve işler bir nafaka sisteminin getirilmesi için yasal düzenlemeler yapacağız. Yasal nafakanın tahsilatını kolaylaştırıp tarafların birbirlerine kötü duygular beslememesi için devletimizce nafakalara garantörlük sistemi getireceğiz. Bu sistem ile birlikte ailenin korunması, tarafların boşanmadan sonraki maddi ve manevi sebeplerden dolayı birbirlerini yıpratmamalarını sağlayacağız. Boşanan taraflar arasında kin ve öfkeye neden olan hususlardan biri olan ve AİHM kararları ışığında; sözleşmeye dayanan hiçbir hukuksal işlemden dolayı hürriyetin kısıtlanamayacağı ilkesine dayanılarak nafakanın ödenmemesinden kaynaklı zorlama hapsinin kaldırılması için gerekli düzenlemeleri sağlayacağız.

16 ) Mülkiyet ve 5 yıl ve 5 yıldan daha az hürriyeti bağlayıcı cezalar başta olmak üzere hak kaybına neden olduğu ve hak arama özgürlüğü açısından Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru süresinin kaldırılmasını sağlayacağız.

17 ) Modern ceza hukuku sistemlerinde de olan ve ceza muhakemesi sistemimizde uygulanmayan, Ceza Mahkemesinde mahkeme heyetinin ihsas-ı reyde bulunmaması manasında iddianamenin değerlendirilmesinde kabul kararı veren mahkemenin yerine dosyanın başka mahkemece ele alınmasını sağlayacağız. Veya sadece iddianamenin kabulüyle ilişkili bir mahkemenin görevlendirilmesini sağlayacağız. İddianamenin kabulünden önce değerlendirilmesi aşamasına geçilmeden taraflara tebliğinin sağlanarak bu konu ile ilgili görüş ve düşüncelerinin varsa itirazlarının ve savunmalarının değerlendirilmesi için gerekli çalışmaları yapacağız.

18 ) Ceza Muhakemesinde iddianamenin değerlendirilmesinde vekilin veya müdafinin bulunmasını sağlayacağız. Çekişmeli muhakeme sistemi gereği iddianamenin kabulüne karşı itiraz hakkı getirilmesini de ayrıca sağlayacağız.

19 ) Ceza muhakemesi sisteminde İstisnai haller dışında; soruşturma ve kovuşturma aşamasında müdafinin dosyadan her türlü belge ve bilgiye ulaşmasının sağlanması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

20 ) Avukatlık mesleğinden sınavla alınacak olan hakim ve savcıların ÖSYM tarafından hazırlanan yazılı sınavda başarılı olmalarını müteakip, Adalet Bakanlığı ve HSK tarafından oluşturulacak psikolog, sosyolog, felsefeci, psikiyatrist, uygulamadan hakim ve savcılar ile HSK ve Adalet Bakanlığı’nın belirleyeceği diğer heyet üyeleri tarafından ayrıntılı, hassas ve tam bir liyakata dayalı sözlü sınav yapılacaktır. Hakim ve savcılar, özellikle tam teşekküllü hastaneden heyet raporu alınmalarını müteakip sözlü sınava tabi tutulacaklardır. Sözlü sınavda başarılı olanlar hakim veya savcı adayı olarak Adalet Kampüslerinin bulunduğu illerde 2 yıllık hakim ve savcı yardımcılığı sisteminde yetiştikten sonra makamlara atamaları yapılması için gerekli çalışmaları yapacağız.

21 ) Hakim ve Savcıların toplumdan uzak kalmamaları, toplumla iç içe olup toplumun ve halkın sorunlarını birebir kendi gözleri ile görebilmeleri, insani değer yargılarının gelişmeleri, insan ilişkilerinin üst düzeyde tutulması, hakim veya savcı olduklarında bireylere üst perdeden bakmamalarının sağlanması, adaletin kapılarına açılan kendi makam odalarına vatandaşları ve avukatları alıp dinlemekten ve dinledikten sonra kendi hür iradesi, kanunlar ve vicdanları çerçevesi içerisinde her türlü dış etkenden uzaklaşarak karar verebilmeleri ve adaleti tesis edebilmeleri için hakimlik ve savcılığın son eğitim yeri olan Adalet Akademisini yeniden revize edeceğiz.

22 ) Hakim, savcı ve avukatların stajlarının bir ayını hapishanelerde geçirilmeleri kaydıyla hakim ve savcıların suç ve suçlu psikolojisi, kriminoloji, insan psikolojisi manasındaki birikimlerinin arttırılması için yasal düzenleme ve çalışmaları yapacağız.

23 ) İdare Mahkemesi ve Vergi Mahkemesi hakimlerinin iktisadi ve idari bilimler fakültesi bünyesinde bulunan bölümler yerine, tam bir hukuk yetkinliği isteyen ve önemli kararlar alan bu mahkemelere sadece hukuk fakültesi mezunlarının yargıç olarak atanmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

24 ) Vergi mahkemeleri ve idari yargı mahkemelerini yeniden yapılandıracağız. Davasız yargılama olmaz ilkesi gereğince belli miktar sınırlamalar getirilerek vergi mahkemelerinde de duruşma yapılması sağlayacağız.

25 ) HSK’nın yapısını, Evrensel Hukuk Kurallarına uygun olacak şekilde değiştirilmesi için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Öncelikle ve ivedilikle; modern hukuk sistemlerinde sav ve iddia tekelinin savcıda, karar tekelinin ise yargıçlarda olması nedeniyle, doğal hukukun akışı gereği, sav makamının başkalaşarak iddia makamından soyutlanıp bir yargılama organına dönüşme tehlikesinden dolayı, HSK’yı Savcılar Kurulu ve Hakimler Kurulu olarak iki ayrı adalet mekanizmasına dönüştüreceğiz. Adalet Bakanının her iki kurul için ayrı ayrı olmak üzere doğal üye sıfatını ve yardımcısının kurullardaki etkinliğini, yargıdaki siyasal etkinliğinin bitirilmesi manasında kaldıracağız. Yargının diğer siyasal uzantısı olan HSK’nın içindeki tetkik hakimler ve tüm personelden sorumlu olan Genel Sekreterlik yapısını da değiştireceğiz. HSK tetkik hakimlerinin atanmasına ilişkin adil, liyakata dayalı ve eşit koşulların gözetilmesini sağlayıp buna göre yasal düzenlemeler yapacağız.

26 ) Hakim ve savcıların üzerinde baskı ve tehdit unsuru olan Teftiş Kurulu Başkanlığı ve bu başkanlığa bağlı Adalet Müfettişliği sistemini revize edeceğiz. Hür ve tam bağımsız hakim ve savcılar için, daha işler ve sağlıklı, koordinasyonlu bir Teftiş Kurulu Başkanlığı için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

27 ) Yüksek mahkemelerimize yani Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve Uyuşmazlık Mahkemelerine üyelerin atanmasıyla ilişkili olarak tam bir liyakate dayalı yetkin ve donanımlı hukukçuların seçilmesi için gerekli işlemleri ve yasal düzenlemeleri yapacağız.

28 ) Yargıtay ve Danıştay’da dava dosyalarının çok uzun bekletilmesi, tarafsızlık ilkesinden uzaklaşmış olması nedeniyle vatandaşların bu kurumlara olan güvenilirliği azalmıştır. Yargıtay ve Danıştay için dosyaların incelenmesi ve karara çıkartılması hususunda makul bir süre sınırı getireceğiz.

29 ) Ceza muhakemesindeki Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesinden itibaren tarihsel süreç içerisindeki tüm evrensel hukuk ilkelerinin pratikte de uygulanması için yasal zorunluluklar getireceğiz. Ceza muhakemesi ilkelerine uymayan Ceza muhakemesi kanunları ile ceza kanunlarını inceleyerek hukukun evrensel ilkelerine ve ceza muhakemesinin ilkelerine uygun ceza normları tesis etmek için tekrar titiz bir çalışma yapacağız.

30 ) En kötü kanun bile düzgün bir uygulayıcının elinde iyi kanun olarak yaşayabilir. Bunun için kanunları ezberleyen değil, hukukçu mantığı ile diyalektik düşünen hukukçular yetiştireceğiz. Öncelikle ve ivedilikle; eğitim kadrosu yetersiz ve niteliksiz olan Hukuk Fakültelerini kapsamlı, nitelikli ve olması gereken hukuk eğitimi veren Hukuk fakültelerine bağlayacağız. Olmadığı takdirde yetersiz olan ve bağlanma ihtimali olmayan fakülteleri kapatacağız. Hukuk Fakültelerinin öğretim yılını 5 yıla çıkarılmasını karara bağlayıp, kurgusal dava dersleri, kriminoloji ve infaz hukukunu zorunlu dersler haline getireceğiz. Hukuk Fakültesi öğrencilerinin ilk yılına kesinlikle temel hukuk dersleri koymayacağız. Ezberci kanunculuğun getirdiği mantıktan uzak hukukçular yerine, hukukçunun diyalektik mantığa ve hukuk mantığına sahip olunması için gereken düzenlemeleri yapacağız.

31 ) Kanunların yapılmasında ve hazırlanmasında toplumda tam bir konsensüsün sağlanması için alanında uzman sosyolog, antropolog, psikolog, psikiyatrist, siyasal bilimci, felsefeci, hangi konu ile ilgili olarak kanun çıkartılacak ise o konu ile ilişkili uzmanlar, uygulayıcı olan hakim-savcılar ile hukukçular tarafından oluşturulmuş bir KANUNLAR BİLİM KURULU kuracağız. Ayrıca kanunların yetkinliği, sürekliliği ve genelliği açısından gerekli yasal çalışmaları yapıp toplumun her kesiminden bilgi ve görüş alacağız.

32 ) Baroların özerkliğinin korunması, çok sesli demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından önem teşkil ettiğinden, baroların özerkliğinin ve yapısının korunması ve iyileştirilmesi için düzenlemeler yapacağız. TBB’nin yabancı ülke barolarıyla fikir alışverişi ve entegrasyonunun sağlanması için çalışmalar yapacağız. Avukatlarımızın dünya hukuk sistemine ve değişikliklerine hakim olması ve avukatlık mesleğinin daha da iyi bir konuma getirilmesi için Adalet Bakanlığı ile koordinasyonlu bir şekilde çalışmasını sağlayacak her türlü çalışmayı ve düzenlemeyi yapacağız.

33 ) Adliyede görev alan;

a ) Yazı işleri müdürlerinin hukuk fakültesi mezunu olması, b ) Yazı işleri kaleminde çalışan memurların en azından Adalet Yüksek Okulu mezunu olmaları,

c ) Adliyede görev alan icra müdürlerinin hukuk fakültesi mezunu olması,

d ) İcra dairesi personellerinin ise en azından Adalet Yüksek Okulu mezunu olmaları,

e) Ceza İnfaz Sistemindeki gardiyan ve infaz koruma memurlarının en azından Adalet Yüksek Okulu mezunu olmaları,

f ) Cezaevi müdür ve müdür yardımcılarının ise Hukuk Fakültesi Mezunu olmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

34 ) Cezaevleri gerek sayısal gerekse fiziki şartlar açısından yetersizdir. İşkence iddiaları çok yüksektir. Bu iddialarla bir daha muhatap olmamak için cezaevleri ciddi bir denetime tabi tutulacaktır. Psikologlar aracılığı ile çalışanlar da kontrol altına alınarak, cezaevindeki gardiyan ve infaz koruma memurlarının sosyal hakları konusunda gerekli çalışmaları yapacağız.

35 ) Mevcut cezaevlerimizin şartlarını iyileştirecek, Avrupa Birliği standartlarının üzerinde bir sistem geliştirerek mahkumların infaz sonrasında topluma kazandırılması amacıyla üretime ve eğitime yönelik uygulamalar yapılacaktır. Bununla ilişkili olarak açık cezaevlerinin bir çoğunda Kırşehir ve Niğde açık cezaevlerinde olduğu gibi iş yurtlarının geliştirilerek mahkumun hem toplumla adaptasyonun sağlanması hem de cezaevlerinde bulunan mahkumların iş yurtlarında çalışmaları sağlanarak büyük sanayi tesisi gibi işleyen bu tesislerin ekonomimize ve toplumsal hayata katkıda bulunmasını sağlayacağız. İş yurtlarındaki işlerin büyüklüğü ve sermaye manasında hatırı sayılır bir döner sermayesinin bulunması nedeniyle iş yurtlarındaki ihalelerin, iş yurtlarıyla ilişkili ilgili Başsavcı vekili ile Başsavcı vekilinin olmadığı yerlerde de savcı tarafından ihale yöntemlerini belirlemesinden vazgeçilerek Adli Yargı Komisyon Başkanlığı tarafından kurulacak bir ihale komisyonu tarafından ihalelerin yapılmasıyla ilişkili yasal çalışmaları yapacağız. Ayrıca anneleri ile birlikte cezaevinde kalmakta zorunda olan çocukların eğitimleri ve yetişmeleri için MEB ile birlikte titiz bir çalışma yapacağız.

36 ) Hakim ve Savcılara coğrafi güvence getireceğiz. Yargı ve Adliye personelinin sosyal hakları konusunda gerekli iyileştirmeleri yapacağız. Savunma hakkının kutsallığı çerçevesi içerisinde avukatların savunma makamının işlerliğinin arttırılması sağlayacağız.

37 ) Ceza muhakemesi sisteminde taraf olan cumhuriyet savcısının, mahkeme heyetine etki etmemesi için ve heyetin müzakerelerine katılmaması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız. Sav makamı olan savcılığın, savunma makamına denk olacak şekilde duruşma salonu içerisindeki fiziki duruşma koşullarının oluşturulmasının sağlanması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

38 ) Adliyedeki savcı odalarının birim olarak hakimlerin üzerine etki etmeyecek yerlerde istihdamı için gerekli düzenlemeler yapacağız.

39 ) Cumhuriyet Başsavcılığı ve Savcılık makamının, Adli Yargı Komisyon Başkanlığının iş ve işlevlerine karışmayacak hale getirilmesi için gerekli düzenlemeler yapacağız.

40 ) Bilirkişilik sisteminin baştan sona sağlıklı bir duruma getireceğiz. Bilirkişilerin bilirkişiler kurulu tarafından seçilmesinde liyakat sistemi getireceğiz. Bilirkişilerin ödeneklerinin yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından makul ve tatmin edici rakamlara getirilmesi, Bilirkişilik Kurulu tarafından bilirkişilerin belirli zamanda denetlenip raporların sağlıklı hale getirilmesi sağlanacaktır. Bilirkişilerin tarafsız ve güvenilir bir şekilde hizmet etmeleri için ve davalarda bilirkişiye etki edilmemesi için tarafların bilirkişilerin kim olduğunun bilinmemesinin sağlanması için gerekli düzenlemesi yapacağız.

41 ) Avukatlık ücretinin tahsilinin kolaylaştırılması ve tahsilinin işler hale getirilmesi, avukatlık sözleşmenin İcra İflas Kanunu’na göre ilam hükmünde belgelerden sayılması için gerekli düzenlemeler yapacağız. -Kamu hizmeti gördüğünden ve Anayasa’nın 10.maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu düşündüğümüzden dolayı avukatlar için Yeşil Pasaport alma şartının 15 yıldan 10 yıllık kıdeme sahip memurlar gibi 10 yıllık kıdeme indirilmesi için gerekli düzenlemeler yapacağız.

42 ) Avukatların KDV, vergi ve stopajlarının (%20 KDV ve %18 Stopaj) adil ve orantılı bir orana çekilmesi için gerekli işlemler yapacağız.

43 ) Avukatların silah ruhsatı alırken ödediği harçların kamu görevlisi harçlarıyla eşit ve orantılı hale getirilmesi sağlayacağız.

44 ) Avukatların kamu görevi görmelerinden, hakim ve savcı statüsünde olmalarından dolayı maaşlarını düzenli alan hakim ve savcıların aksine geç yapılan ödemelerinden dolayı ; CMK , Adli Yardım ve Vekalet Ücreti ödemelerinin fatura kesilmesine müteakip en geç 1 ay içinde yapılmasını sağlayacağız.

45 ) Tüm yargı personeli zorunlu mesuliyet sigortasına tabi tutulacaktır.

46 ) Şu anda bile 19 Hukuk Fakültesinin dekanlarının hukukçu olmadığı; veteriner, ziraat mühendisi, kimyacı, maliyeci ve tıpçılardan atanmış olmasını hiçbir mantık ile açıklayamamaktayız. Hukuk Fakültelerine, Hukuk Fakültesi mezunu ve hukukçu akademisyen dekanlar atayacağız. Bir daha da Hukuk Fakültesine hukukçu akademisyen olmayan dekanların atanmaması için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

47 ) Hukukta uzmanlığın artırılması, geliştirilmesi ve adaletin erken tesisi için alanında uzman Hukuk Mahkemeleri hakimlerinin Ceza Mahkemelerine tayin edilmemesi; aynı şekilde Ceza Mahkemelerinde görev yapan hakim veya üyelerinin Hukuk Mahkemelerine tayin edilmemesi için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

48 ) Ceza Muhakemesi, Ceza Kanunu ve PVSK ışığında adli kolluk teşkilatı kurularak yalnızca adli makamlara bağlı olarak çalışması sağlanacaktır. Adli kolluğun, Cumhuriyet Savcılarının ve Aile Mahkemesi Hakimleriyle koordinasyonlu çalışmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

49 ) Yine hukukta uzmanlığın ve adaletin erken tesisi için hukuk mahkemelerindeki mübaşir ve yazı işleri personelinin ceza mahkemelerinde görevlendirilmemesi; aynı şeklide ceza mahkemelerindeki mübaşir ve yazı işleri personelinin hukuk mahkemelerinde görevlendirilmemesi için gerekli düzenlemeleri yapacağız. Avukatların; hakim ve savcılar ile aynı statüde olduklarının kolluk tarafından bilinmesi ve bu hususun gözetilmesi ve işlerliğinin artırılması için Avukatlık Kanununda ve PVSK’da yasal düzenlemeler yapacağız.

50 ) Hakim, Savcı ve Avukatlara karşı görevlerini icra ederken uğradıkları fiili saldırıların da CMK md. 100 çerçevesindeki tutuklamayı gerektiren katalog suçlara eklenmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapacağız.

51 ) 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanunu yeniden revize edip, kadınlarımızı daha hümanist ve yapıcı bir kanunla koruyacak, korunma ve sığınma evlerini, sayısı ve nitelikleri itibari ile daha işler ve donanımlı hale getireceğiz.

52 ) Ceza yargılamasında ihbar, kumpas ve iftiraya dayalı sistemin yerine somut ve maddi delil sistemi işler kılınacaktır. Bir sanık veya şüpheli yaratılıp sanıktan veya şüpheliden delil yaratma durumunun yerine, delilden şüpheliye gitme sisteminin sağlıklı bir şekilde uygulanması için gerekli yasal düzenlemeler yapacağız. Modern ülkelerdeki hukuk sisteminde Tanık Koruma Programı ile birlikte sağlıklı işletilen gizli tanık müessesi ne yazık ki ülkemizde sağlıklı işletilememiştir. Gizli tanık beyanları ile birçok masum kişi ceza mahkemelerinde mağdur edilmişlerdir. Bunun için gerekli çalışmaları yapacağız.

53 ) Ceza muhakemesindeki haksız tutuklamalar ve gözaltına almalardan dolayı birçok vatandaşımız mağdur edilmiştir. Çok komik ve tatminsiz tazminatlara hükmedilmiştir. Adaletin sağlanması, hukukun, kamuoyunun ve yargıcın vicdanının zedelenmemesi için haksız tutuklama ve gözaltılarından dolayı asgari ücretten hesaplama yapma kriterinden vazgeçilerek ölçülü ve orantılı maddi ve manevi tazminat oranları için gerekli yasal düzenlemeler yapacağız.

54 ) Savcıların yetersiz soruşturmadan dolayı çıkan hukuksuz kararlardan, hakimlerin de gerekçelendirilmemiş hukuka uygun olmayan kararlarından dolayı maddi ve manevi zarara uğrattıkları şahıslara yönelik olarak hakim ve savcılara tazminat yükümlülüğünün getirilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

55 ) Avukatlık mesleğinin devamlılığı ve toplumdaki itibarının zedelenmemesi Avukatlık Ücret Tarifesindeki bazı dava çeşitleri hariç, devlete veya şahıslara karşı açılmış davalarda nispi vekalet ücretinin hüküm altına alınmasının sağlanması için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

56 ) Çocukların tutuklanmasının veya gözaltına alınmasının daha da istisnai bir hale getirilmesini sağlayacağız. Suça sürüklenen çocuklar açısından mahkumiyet yerine HAGB kararlarının verilmesi ve tutuklamanın yerine adli kontrol mekanizmalarının sağlıklı işletilmesi işletilmesi için gerekli çalışmaları yapacak, uzlaşma kurumunun çocuklara özel kurullarla düzenlenmesi için gerekli yasal düzenlemeleri yapacağız.

57 ) Polis ve jandarma devletinden uzaklaşılması ve hukukun üstünlüğünün devletin tüm birimlerinde uygulanır hale gelmesi için ceza ve ceza muhakemeleri kanunu ile uyumlu jandarmanın görev ve yetkilerini düzenleyen kanunun ve PVSK’nın daha demokratik, ölçülü ve orantılı bir kanun olarak hazırlanıp uygulanması için gerekli çalışmaları yapacağız. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden sonra daha da hantallaşan bürokrasiyi ve kamuya hiçbir faydası olmayan çoğu kamu görevlisinden daha fazla maaş alan, özlük hakları manasında emniyet mensuplarıyla eşit konumuna getirtilip silah kullanma yetkisi tanınan siyasal iktidarın da mahalle kabadayılığını üstlenen bekçilik sisteminin derhal kaldırılması için gerekli çalışmaları yapacağız.

58 ) HMK ilkelerine aykırı olan tüm HMK hükümlerinin ayıklanması için gerekli çalışmaları yapacağız.

59 ) Silahların eşitliği, savunma hakkının kısıtlanmaması ve hukukunu karanlıkta kalmaması için CMK’nın 299.maddesinde KHK ile düzenlenen 10 yıldan daha fazla hapis cezasını gerektiren cezalarda Yargıtayca duruşmaların yapılmayacağının takdir yetkisinin kaldırılması için gerekli düzenlemeleri yapacağız.

60 ) Adalet Yüksekokullarından hukuk fakültelerine geçişte hukuk fakültesindeki tüm formasyonlarının alınması şartıyla dikey geçiş sisteminin uygulanacağı, tüm ders ve formasyonların alınmaması veya yetersiz alınmasının tespit edilmesinin durumunda hukuk fakültelerine dikey geçişlerin yapılamayacağı hususunda gerekli düzenlemeleri yapacağız.

61 ) Arazi husumetleri ile birçok cinayetin en büyük nedenlerinden olan miras hukukundaki malların bölüşülmesidir. Toplumumuzda güçlünün zayıfı ezme isteği ve kadınların mirastan pay almamaları için her türlü hile ve muvazaaya başvurulur hale gelmesi ve bu nedenle kadınların kendi ailesiyle psikolojik olarak miras nedeniyle yüz yüze gelmek istememeleri ailelerin bölünmesine ve daha sonradan büyük husumetlerin çıkmasına neden olmaktadır. Bunların engellenmesi için mirasın bölüştürülmesinde ve paylaştırılmasında devletin fiili taksimde birebir gerek kaymakamlık gerekse de kolluk vasıtasıyla dahilinin sağlanarak bu husumetlerin daha başlamadan bitirilmesi için gerekli tüm yasal düzenlemeleri yapacağız.

62 ) İnternetin hayatımıza girmesiyle değişen dünyada, gerek sosyal medyanın yazılı medyanın önüne geçmiş olması, gerekse de Basın Kanunu’nun ve Yönetmeliği’nin yetersiz kalması nedeniyle gazeteciliğin ve basının çok sesliliğini arttırmak, özgür, demokratik ve tarafsız bir gazetecilik ve basın sistemi kurmak için Basın Kanunu’nu baştan sonra revize ederek çağa ve topluma uygun bir kanun hazırlayacağız.
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Özgürlüğe ve demokrasiye bağlı toplumlarda, basının en önemli görevi ve fonksiyonu, kamu yararını ilgilendiren her türlü olay ve konuda, hiçbir engele takılmadan haber toplayabilmek, haber vermek, yorum ve eleştiride bulunarak toplumu bilgilendirmektir.

Devlet yönetimi ve özellikle kamuya ait paranın harcanması ve kamuya ait mal ve servetlerle ilgili tasarrufları duyurmak, her türlü devlet işlerinde aksaklıkları, yolsuzlukları ortaya çıkarmak, açıklamak ve eleştirmek basının görevidir. Basın, bu görevi ve işlevi sayesinde halkın devlet yönetimine katılması, denetlemesi ve gerçeklere dayanarak seçmen tercihinin özgürce oluşmasında önemli rol oynar. Basının bu görevi en az yasama ve yargı denetimi kadar önemlidir. O nedenle demokrasilerde, özgür ve gelişmiş toplumlarda, tekelleşmemiş, bağımsız ve özgür basın; yasama, yürütme ve yargının yanı sıra dördüncü kuvvet olarak tanımlanır.

Dünya Bankası’nın da referans aldığı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı Basın Özgürlüğü Endeksinde Türkiye 180 ülke arasında 155’inci sırada yer almaktadır. Türkiye, dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülkeler arasında, Çin, Vietnam,

Suriye, İran ile ilk sıralarda, hatta ilk iki sırada yer almaktadır.

Ülkemizde Basın Kanunu, Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu gibi kanunlarla sık sık yapılan değişikliklerle basın özgürlüğüne yönelik çeşitli düzenlemelere gidilmiştir.

Ancak gerek yapılan düzenlemeler, gerek yargı bağımsızlığının ortadan kalkması gibi nedenlerle Türkiye, tutuklu gazeteciler, basın özgürlüğü gibi alanlarda dünyanın en kötü ülkelerinden biri haline gelmiştir. 31 Ocak 2020 tarihi itibarı ile ülkemizde 84 gazeteci ve medya çalışanı tutukludur.

Gerek tutuklu gazeteciler, gerek basına yapılan müdahaleler, gerekse basında devlet gücü ile tekelleşme ve yandaşlaşma, utanç verici düzeydedir. En yaygın iletişim kanalları olan televizyonlar, iktidardaki tek adamın talimatları ile hareket eden ve kendini yargı yerine koyan

RTÜK tarafından ağır baskı ve sansür altındadır.

Basın özgürlüğünü ortadan kaldıran bir başka etken ise medya sektöründe iktidarın, usulsüz finans kaynakları ve reklam desteği ile oluşturulan tekelleşmedir.

Bir taraftan iktidar kontrolünde tekelleşme, diğer taraftan bağımsızlığını yitirmiş yargı ve RTÜK gibi kurumlar nedeniyle, gazetecilerin kamu yararına gazetecilik yapma, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkına sahip çıkma olanakları ortadan kaldırılmıştır.

İktidarı rahatsız ettikleri gerekçesi ile çoğu gazeteci uydurma delil ve iddialarla tutuklanmış, binlerce gazeteci kıyıma uğramış, büyük çoğunluğu işsiz bırakılmış, aileleri ile birlikte mağdur edilmiştir. Mesleğe devam edebilen gazetecilerin bir kısmı ise oto kontrol sisteminin mağdurları olarak gerçek anlamda gazetecilik yapamaz hale gelmiştir.

Oysa, Atatürk der ki:

“Bir milleti aydınlatma ve irşatta, bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir”(1922)

“Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır” (1923)

“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz” (1923)

“Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir”(1925)

Başlangıç noktası da varış noktası da Mustafa Kemal Atatürk olan partimizin basın özgürlüğü ve medyaya bakışı, yukarıda verilen ilkeler doğrultusunda (günümüze uyarlanmış şekliyle) özetle aşağıdaki gibidir:

Basın hürdür, sansür edilemez. Basın özgürlüğü, sadece gazetecilerin haber toplama, haber verme, yorumlama ve yayması ile sınırlı bir özgürlük değildir.

Halkın haber alma, gerçekleri öğrenme, yorumlama hakkı, en temel insan haklarının başında gelen düşünce özgürlüğü ve düşünceleri yayma hakkının ayrılmaz bir parçası, gelişmenin ve refahın dinamiği ve de hukukun güvencesidir. Ayrıca kamunun denetlenmesi bakımından da demokratik toplumların vazgeçilemez bir parçasıdır.

Her özgürlük gibi basın özgürlüğü de sınırsız değildir. Zaman zaman basın özgürlüğü ile kişilik hakkı karşı karşıya kalmaktadır. Bu ve benzeri durumlarda, tekelleşmemiş çok sesli basın, bağımsız yargı denetimi kadar önem kazanmaktadır.

Basın özgürlüğü ile kişi hak ve özgürlüğünün çatışması durumunda, yasalar ve Avrupa

İnsan Hakları Mahkemesi kararları önem taşır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının özüne ve ruhuna göre, haberin gerçek olması, kamu yararının bulunması gibi durumlarda, kişi hakkının çiğnendiği durumlarda, haberde hukuka aykırılık bulunmaz ve iki temel hak arasında basın özgürlüğü hakkı ön plana çıkar, basının hukuki sorumluluğu bulunmaz. Burada önemli olan, mevcut yasaların ruhu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının ruhu ve gerekçesidir. Kamu yararı ilkesi ile kişisel haklar arasındaki çatışan değerlerde hassas dengeyi tartacak olan ve birini diğerine tercih edecek olan bağımsız yargıçtır.

Tüm medya sektörünün çağdaş demokrasilerdeki özgürlük seviyesine kavuşturulması esastır. Bunun için:

Basın özgürlüğü, demokratik ve çağdaş toplum için Anayasa ve yasalarla, göstermelik değil sağlam bir teminat altına alınacaktır.

Anadolu Ajansı, kurulduğu dönemin ilke ve amaçlarına bağlı olarak yeniden yapılandırılacak, bağımsız ve özerk yapısı ile Türkiye’de ve Dünyada olan biteni, tüm tarafsızlığı ile Türkiye ve dünya kamuoyuna tarafsız bir şekilde duyuracak hale getirilecektir.

İktidarın sözcüsü haline gelmiş TRT’deki yolsuzluk ve usulsüzlüklere son verilecek, kanal sayısı azaltılacak (kültür-sanat, eğitim ve müzik vb. hariç), basın sektörünün önde gelen unsurları denetiminde özerk bir yapıya kavuşturulacaktır. Elektrik faturalarından kesilen TRT payı kaldırılacaktır.

Siyasi iktidarların çıkarları doğrultusunda kullanılan RTÜK, içinde TRT, Anadolu

Ajansı, yazılı ve görsel basın ve sosyal medyanın profesyonel temsilcilerinin olacağı şekilde yeniden yapılandırılacaktır.

Basın çalışanlarının keyfi uygulamalarla işten çıkarılmalarına son verilecek, tüm hakları, basında tekelleşme öncesi seviyesine getirilerek 212 sayılı basın kanunu etkinleştirilecektir.

Basında tekelleşme yasalarla önlenecek, özellikle yerel basın ve çok ortaklı bağımsız gazetecilerin medya sektöründeki girişimleri desteklenecektir.

Gerek televizyon reklamlarının dağılımında, gerek kara propaganda ile toplumsal yapı ve ahlakın bozulmasında etkili olan gerçeği yansıtmayan reyting ölçümleri, gazete tiraj raporları, internet tıklanması gibi veriler bağımsız özerk kurumlar tarafından yayınlanacak ve bağımsız denetim kurumlarının denetimine açık olacaktır.

Güçlü, yansız, ilkeli, demokratik bir medya için medyada tekelleşme önlenecek, Bilgi Edinme Hakkına tam anlamıyla uyulması sağlanacaktır.

Sansür ve ön denetime son verilecek, basın hakları ve iletişim özgürlüğü korunacaktır.

Halkın örf, anane, adet, etik kurallara aykırı, ahlakı değerleri batık programlarla kafalarının karıştırılması ya da internet üzerinden gençleri zehirleyen programların yayınlanmasına ve izlenmesine müsaade edilmeyecektir.

Medya – ticaret – siyaset ilişkilerine şeffaflık ilkesi hâkim olacak, Yabancılar ulusal medya kuruluşlarında yetkili üst yönetici olamayacaktır.

Yazılı ve görsel medya ile internet medyacılığının, Anayasamızın 68. Maddesindeki kural ve ilkelere, insanlığın evrensel değerlerine, toplumumuzun geleneklerine, farklı kültürel, dini ve etnik duyarlılıklarına, ulusal bütünlüğümüze, bireysel hak ve özgürlüklere saygılı biçimde yayın yapmaları sağlanacaktır.

Basın İlan Kurumunun taraflı uygulamaları engellenecek, Medyada tekelleşmenin önlenmesi sağlanacak, yazılı ve görsel medyada tekelleşmeyi önlemeye yönelik yasal ve kurumsal düzenlemeler, dünyadaki örnekleri de dikkate alınarak uygulamaya geçirilecektir.

Gazete ve dergi dağıtımındaki yapılanmaların haksız rekabet ort amı yaratmaması gözetilecektir. Doğru ve yanlı haber verme zafiyeti yaratmadan, basın meslek ilkeleri dikkate alınarak medya sektörü çağdaş ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden düzenlenecektir.

Yerel Medya desteklenecektir.
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI
Devlet yapılanması dışında, birtakım siyasal, kültürel, ekonomik ve sosyal faaliyetleri yürüten gönüllü kuruluşlara sivil toplum adı verilmektedir.

Bireylerin yalnız başına üstesinden gelinemeyen pek çok sorun karşısında, birlikteberaber hareket etme mecburiyeti söz konusu olmaktadır. Küreselleşme ile birlikte insanlar ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal özellikli ihtiyaçlarını örgütlü ve organize bir şekilde karşılamaya çalışmaktadır.

Bu anlamda, dernek, vakıf, menfaat birliği, baskı grubu, oda, inisiyatif grubu, güç birliği adıyla kurumlar oluşturulmaktadır.

Türkiye’de dernek kurma hakkı 1909’da yani II. Meşrutiyet Dönemi’nde yapılan Anayasa değişikliği ile sağlanmıştır. Aynı zamanda da dernek kurmaya ilişkin kanun çıkarılmıştır. Ancak bu tarihten itibaren, devlet dernek kurma hakkını bir özgürlük alanı olmaktan çok, iç güvenliği tehdit eden bir unsur olarak değerlendirmiştir.

Esas itibariyle, dernek kurma hakkı kişileri ilgilendiren bir konu olarak Medeni Hukuk içinde yer almaktadır. Dernek kurma hakkına ilişkin maddelerin Medeni Kanun’da yer almasına rağmen dernek kurma konusu bugüne kadar ayrı kanunlarla ele alınmış, Osmanlıdan günümüze yapılan tüm düzenlemelerde konu İçişleri Bakanlığı’nın görev alanı içinde yer almıştır. İçişleri Bakanlığı’nın görevi iç güvenliği sağlama olarak tanımlanmasına ve de bakanlığın görevleri arasında derneğe ilişkin bir madde bulunmamasına rağmen dernek işleri Emniyet Genel Müdürlüğü görev alanında sayılmış ve derneklerin her türlü denetimi bu kurum tarafından yapılmıştır. 2003 yılında Avrupa Birliği’ne giriş süreci çerçevesinde dernek kurma işleri için İçişleri Bakanlığı içinde Dernekler Daire Başkanlığı kurulmuştur.

Sivil toplumun güçlenmesi özgürce çalışabilecekleri demokratik bir ortama bağlıdır. Dolayısı ile toplumda temel insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir yapılanma, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve bunlar adına sağlanan güvence hukuk devletinin kendisidir.

Kamusal alanlarda; katılım, hesap verebilirlik, şeffaflık, adillik, tutarlılık, etkililik ve sorumluluk olarak tanımlanan yönetim esaslarının uygulanması şarttır. Zaten STK’ların öncelikli talebi de ülkemizde demokratik bir toplumun yaşama geçirilmesidir. Ülkemizde sivil toplumun güçlü olmasının ön koşulu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun olarak örgütlenme ve toplanma özgürlüğüne ilişkin tüm sınırlamaların kaldırılmasıdır. Bu bağlamda Demokratik bir toplum yaratmak için:

Sivil toplum üçüncü sektör olarak kabul edilecek, Kamu-STK işbirliği, insan kaynağı, yerleşim, mali kaynak ve denetim esasları ortaya konacaktır.

Toplumda sivil toplum bilincini artırmak için eğitimin her kademesinde sivil topluma ilişkin bilgilendirme müfredat programlarına konacaktır.

Dernek kurma ve faaliyetleri zor ve ciddi bürokratik işlemleri gerektirdiğinden, iklim değişikliği, sosyal yardım ve kültür gibi alanlarda faaliyet yapmak, kendi kişisel bilgi ve birikimini paylaşmak isteyen insanların, platform adı altında sivil girişimlerini sadece yerel yönetimlere bildirerek kurmasının önü açılacaktır.

Kamu– Sivil Toplum İşbirliği için TBMM’den başlayarak tüm merkezi hükümet kuruluşları ve yerel yönetimlerde etkili ve mecburi katılım mekanizmaları oluşturulacaktır.

Kamu kurumları, bilgi paylaşımına açık ve erişilebilir olacak, yazılı ve/veya internet üzerinden, vatandaş ve sivil toplumla paylaşacak ve Bilgi Edinme Yasası, tam olarak uygulanacaktır.

STK’ları güçlendirmek için mali kaynak sağlanırken, kamu yararı olma kriterleri ve denetimleri ciddi esaslara bağlanacaktır. Ülke menfaatlerine aykırı davrananlar incelemeye alınarak, gereği yapılacaktır. Yerel yönetimler aracılığı ile STK’ların faaliyetleri için kullanabileceği merkezler oluşturulacaktır. Kamu yararına olan STK’lar kira stopajından muaf tutulacaktır. STK’ların yeterince şeffaf ve hesap verebilir olması sağlanacaktır.

Toplumda ve STK’ların kendi içinde, rolü ve işlevi konusunda anlayış birliği oluşturulması, STK içi ve STK’lar arası katı bir bireysel ve kurumsal alan hakimiyeti mücadelesinin en aza indirilmesi, büyük ölçekli STK’ların hakimiyet ve üstünlük çabası sonucu yerel küçük ölçekli STK’ların gelişiminin engellenmemesi için STK’larla birlikte ortak çalışma yapılacaktır.

ÇALIŞMA HAYATI ve SOSYAL GÜVENLİK POLİTİKALARI
Toplumdaki dayanışmanın ve toplumla devlet bağının en güçlü göstergesi etkili sosyal güvenlik, sosyal yardımlar ve sağlık hizmetleridir.

Yani, sosyal devlet olmaktır.

Anayasamızın 60 ncı maddesinde açıklıkla belirtildiği üzere, devlet, herkese sağlık ve sosyal güvenlik hakkı sağlamak zorundadır. Ekonomik ve sosyal politikalar, ulu önder Atatürk’ün dediği gibi, “Cumhuriyetimizin Kimsesizlerin Kimsesi” olacağı şekilde hayata geçirilecektir.

Etkili sosyal güvenlik ve sosyal yardımlardan kastedilen, daha çok kaynak sarf etmekten ziyade, kaynakları ihtiyaçlara göre etkili dağıtmak ve gelir gider dengesini matematiksel olarak gözetmektir. Yaygın ve etkili sosyal güvenliği başarı ile uygulayan ülkelerin, ekonomik ve sosyal krizlerden daha az etkilendikleri ve demokrasi içinde istikrarı korudukları gözlenmektedir.

Ülkemizde, kayıt dışı istihdam %40’ın üzerindedir ve çok yüksektir. İşsizlik oranı %13-15 aralığında kronikleşmiş olup, Ülkenin en temel sorunu olarak yerini korumaktadır.

Sistem, kendi politikalarını geliştirmede ve geleceği hazırlamada yetki ve sorumluluklarını tam olarak kullanamamakta, dışarıdan dengeleri bozucu müdahaleler sonucu iyileştirme ve kalite çabaları yetersiz kalmaktadır.

İşsizlik fonunda giderek artan birikimin, işsizlere destekle birlikte, işsizliğin ve kayıt dışılığın azaltılmasında, işsizi koruyacak şekilde kullanılmaması ve fon kaynaklarının başka alanlarda kullanılması keyfi ve olmaması gereken bir durumdur. İstihdam alanında yaşadığımız bir başka önemli sorunda ihtiyaç duyulan eğitim programları planlamasının yapılmamasıdır.

Sosyal politikaların geliştirilmesinde, tarafların etkin katılım sağlanacak, Ekonomik Sosyal Konsey etkinleştirilecek, sendikal örgütler, sosyal haklar ve ücretler kadar üretim, verimlilik, iş barışı ve çalışanların memnuniyeti süreçlerine de katılımlar sağlanacaktır.

Borç sarmalı içinde olan esnaf sanatkara faizsiz kredi, vergi indirimi, elektrik ve su giderleri dâhil mali destek sağlanacaktır.

Devlet yöresel fabrikalar kurulmasını teşvik edecek, hibe arazi ve finansman desteği verilecektir.

İşçi ve memur kesimindeki ücret artışları, çalışanları enflasyona ezdirmeyecek, onların refah artışından hakça pay almalarını sağlayacak bir düzeyde olması sağlanacaktır.

Uluslararası Çalışma Örgütü, çalışan çocuklarla ilgili çeşitli sözleşmeler kabul etmiştir. Bunlardan bazıları ülkemiz tarafından da kabul edilmiş ve onaylanmıştır. Ülkemiz tarafından kabul edilen sözleşme maddeleri harfiyen uygulanacak, Çalışan çocuklar sorunu ile ilgili olarak her 23 Nisan’ın içinde bulunduğu hafta Ankara’da Çocuk Hakları Kongresi yapılacaktır.

Çalışmak her insanın vazgeçilmez hakkıdır. Devlet vatandaşına iş sahası ve çalışabileceği ortamı sağlamak zorundadır.

Sağlıklı, dengeli ve gerçekçi büyümeyi sağlayacak, serbest rekabet ortamında yatırımı, üretimi, verimliliği, çalışanların refahını ve güvenliğini sağlayacak çalışma ortamını ve barışını tesis etmek en önemli hedefimiz olacaktır.

Son 15 yıldır ülkemizde çalışma şartları giderek kötüleşmekte, adeta köle zihniyeti ile çalışanlar ezilmektedir. Öyle ki; yaklaşık 12 milyon çalışandan ancak 1,8 milyon çalışan sendikal haklara sahiptir. Çalışma şartları ve süreleri tamamen çalışanlar aleyhinde olup, itiraz durumunda şikayetçi olan çalışanlar, işsizlerle yer değiştirme tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu tür olaylara asla izin verilmeyecektir.

Çalışmak ve düzenli bir gelire sahip olmak her vatandaşımızın vazgeçilmez, devredilemez hakkı olacak, devlette ve özel sektördeki sözleşmeli çalışanların mağduriyeti giderilecektir.

Tüm çalışanların kendi tercihleri doğrultusunda bir sendikaya üyeliği sağlanacaktır. Sendikaların üzerindeki baskılar kaldırılacak ve bağımsız organlar haline dönüştürülmesi sağlanacak ancak sıkı denetim mekanizması uygulanacaktır.

Çalışma sürelerinin ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) standartlarına çekilmesi ve çalışanın köle gibi görülmesi mantığı terk edilecek ve özellikle Özel Sektördeki uygulamalar sıkı bir şekilde takip edilecektir,

Toplu sözleşme hakkı her çalışan için geçerli olacak, Devlet karar mekanizmasına müdahil olmayacak, İşçi ve İşveren temsilcilerinin birlikte kurdukları komisyonlar karar için belirleyici olacak, anlaşmazlık halinde, çözüm Ekonomik ve Sosyal Konsey aracılığı ile çözülecek, yüksek hakem kurulu kaldırılacaktır.

Mevcut İş Kanunu çalışanları koruyamamakta, birçok çalışma alanında uygulanamamaktadır. Yeni ve uygulanabilir bir İş Kanunu çıkartılacaktır.

Olağanüstü haller dışında, Grev kırıcılığının önü kapanacak, grev kararları Ülkemizin Ekonomik dengelerini bozmadan Sendikalar tarafından alınabilecek, hak arama yolu açılacaktır.

Kayıt dışı istihdam önlenecek, kaçak işçi çalıştıranların yarattığı haksız rekabet ortadan kaldırılacaktır. İstihdam ve gelir güvencesi her vatandaşımız için haktır. Bu nedenle işsizlik önlenecek, işsizlerimize iş imkânı ve olanakları, çalışamadıkları dönemlerde ise her türlü Sosyal Güvence altında olmaları sağlanacaktır,

Kadınlarımızın çalışma hayatına aktif olarak katılımı desteklenecek, teşvik edilecek, kadınlarımıza yönelik her türlü ayırımcılığın, şiddetin, cinsel ve ekonomik istismarın önlenmesi, sığınmaya muhtaç durumdaki kadınların öncelikli olarak istihdam edilmesi ve korunması sağlanacaktır.

Tarım ve Orman köyü işçilerinin çalışma süreleri ve Sosyal hakları yeni bir kanunla iyileştirilecektir. Mevsimsel, geçici işçilerin sürekli çalışabilecekleri bir formül tesis edilecektir. Taşeron işçi istismarına son verilecektir. Özürlü ve eski hükümlüler için iş güvencesi yasası uygulanacaktır. Atanamayan öğretmenlerimizin önündeki engeller kaldırılacaktır.

İş Güvenliği ve Yapı Denetim gibi unsurlar yeteri kadar uygulanmamakla birlikte adeta belli meslek guruplarına avantaj sağlamak üzere kurulmuş mekanizmalar gibi işlev görmektedirler. Bu denetim unsurları iktidarımız döneminde iş yerinde görev yapması sağlanarak gereği gibi çalıştırılacaktır.

İş yerlerinin tehlikeli ve tehlikeli olmayan iş kollarına ayrıştırılarak iş güvenliği tesis edilmesi noktasında önlemlerin alınması zorunlu hale getirilecek, özellikle yer altı çalışan madencilerimiz için başta yaşam odaları olmak üzere her türlü tedbirlerin alınması yasal düzenlemelerle desteklenecektir.

İşsiz ve vasıfsız kişiler için ilgi ve yeteneklerine göre uygun meslek edindirme Eğitim ve Danışmanlık hizmetleri desteklenecektir, ILO Standartları, çalışma hayatı ve hakları ortaokul sonrasında ders olarak görülecektir.

Sosyal güvenlik sistemindeki en önemli sorunlardan biri aktif pasif oranıdır. Bu oran bizde 1.7 iken OECD ülkelerinde 4’dür. Yani bizde 1.7 çalışan bir emekli aylığını finanse etmektedir. Bu değer kayıt dışı ekonominin yüksekliğinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla çok ciddi problemler yaşatacağı aşikardır. Bir taraftan kayıt dışı kayıt alına alınırken, diğer taraftan da işsizlik kademeli olarak çözülerek bu sorun giderilecektir.

Ayrıca yine OECD ülkelerinde 12 yıl olan emeklilik sisteminde kalma süresi bizde ortalama 19 yıldır. Bu durum sistemi zorladığı için ortalama ömür çerçevesinde emeklilikte kalma süreleri yeniden düzenlenecektir.

Sosyal Güvenlik Sistemimiz kendi potansiyeli ile mali sürdürülebilirliğini sağlayamamaktadır. Sistemin krizler karşısında dayanma mekanizmasını sağlamak için lüks mal ve hizmetlerden %1-2 dolayında vergi alınarak “Sosyal Güvenlik Mali Denge Fonu” kurulacaktır.

18-25 yaş arası tüm iş gücünün asgari emeklilik primleri ile tüm nüfusun sağlık sigortası primlerinin sisteme alınması garanti edilecektir. Sigortasız çalışan şoförler kapsam içine alınacak, kamudaki şoförlere yıpranma payı getirilecektir.

Emeklilere insanca yaşam imkânları sunmak bu devletin asli görevidir. Emeklilerimizin gelişmiş ülkelerdeki emekliler gibi, ikinci baharlarını yaşayabilecek düzenlemeleri hayata geçirmek, gelir artışı için gereken düzenlemeleri yapmak, korumak, bakıma muhtaç olanlar için Bakım Evleri inşa etmek üzere çalışmalar yapılacaktır,

Emekli kıdem tazminatları emeklilerimizin hakkıdır. Dokunulamaz. İktidarımız döneminde yasal düzenlemeler ile bu hakkın dokunulmasına asla izin verilmeyecek, garanti altına alınması sağlanacaktır.

Yaşlı, mağdur, engelliler ve kimsesiz çocukların yaşamları devlet tarafından istisnasız garanti altına alınacaktır. Bu iktidarımızın iddialı bir sözüdür.
EĞİTİM POLİTİKALARI
Eğitim en temel insan haklarından biridir. Partimiz ATATÜRK’ün öngördüğü gibi, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bir nesil yetiştirmeyi hedeflemiştir. Bu bağlamda:

Öğrenim ve öğretim süreci siyasi etkilerden arındırıp, bir Devlet politikasına dönüştürülecektir..

Eğitimde fırsat eşitliği sağlanacak, çağdaş eğitim ile cezalandırıcı değil, ödüllendirici bir eğitim sistemi benimsenecektir.

Bilgiyi özümsemiş, araştırıcı, biat eden değil, sorgulayan, katılımcı, paylaşımcı, yeniliklere açık, geleceği kurgulayabilecek, geçmişini bilen, doğaya saygılı, toplumsal sorunlara duyarlı ve bilinçli gençler yetiştirilecektir.

Eğitim-öğretim birliği sağlanarak, Vatan, Millet ve Bayrak sevgisi ile dolu, Cumhuriyeti anlayıp koruyacak ve daha da geliştirecek çağdaş kuşaklar yetiştirilecek, bunları ve aklı, bilimi, barış ve sevgi felsefesini esas alan ulusal eğitim politikaları gerçekleştirilecektir.

Paralı eğitim minimuma indirilerek, her vatandaşımıza ÜCRETSİZ, KALİTELİ ve ÇAĞDAŞ eğitim sağlanacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı tarafından maddi sıkıntısı olan gençlere lise son sınıfa kadar eğitim bursu verilecek ve yurt gereksinimini karşılanacaktır. Bu şekilde çocuklarımız ve gençlerimiz denetimsiz, yasal olmayan vakıfların, siyasi partilerin, terör örgütlerinin, radikal dinci örgütlerin cinsel istismarcıların elinde oyuncak olmaktan kurtarılacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı çocuklara sekizinci sınıfa kadar kendi mahalle ve köylerinde eğitim verecek ve çocukların aileden koparılmamasına özen gösterecektir.

Son yıllarda karma eğitim veren parasız Devlet ortaokul ve liseleri, modern ve çağdaş ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden yapılandırılacaktır.

36 Din eğitimi, vakıfların kontrolünden geri alınarak Milli Eğitim Bakanlığının kontrolüne verilecektir. Din Eğitimi derslerinin içinde ahlak ve görgü derslerinin de verilmesi zorunlu olacaktır. Din kültürü ve ahlak eğitimi çağdaş bir toplum ve devlet yapısına uygun, insan ve doğa sevgisini arttıracak şekilde, ahlakın üstünlüğünün ön plana çıkarılacağı eğitim programlarıyla yeniden yapılandırılacaktır.

Çocuk hikâye kitaplarının, romanlarının içindeki Türk toplum değerlerine törelerine, ahlakına aykırı olan, kadınları, çocukları, hayvanları aşağılayıcı nitelikteki, evrensel hukuk kurallarına uymayan Atatürk ilkelerine aykırı içerikli yayınlar uzman kişiler tarafından yeniden düzenlenecektir.

Başta yoksul kesimlerin yoğun olduğu bölgeler olmak üzere, ihtiyaç olan yörelerde, yatılı ilköğretim okulları yapılması ile nitelikli eğitim sistemi kurulacaktır.

Yetişkinlerin eğitimi ülkede okuma yazma bilmeyen kalmayacak şekilde planlanacaktır.

Halk Eğitim Merkezleri yaygınlaştırılarak buralarda ailelerin eğitimi de dahil olmak üzere çeşitli kurslar verilip, toplumsal ve sosyal içerikli kampanyalar yapılacaktır.

Vatandaşlık eğitim dersleri yeniden uygulamaya konacak, bireylere vatandaş olmanın getirdiği haklar ve sorumluluklar öğretilecektir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda okuttuğu temel eğitim kitaplarının içerikleri yeniden gözden geçirilerek, ahlaka, çağdaş yaşama, toplum düzenine aykırı olan, Atatürk başta olmak üzere Türk milli kahramanlarına düşmanlığı içeren yayınların ve içeriklerin bu kitaplardan kaldırılması sağlanacaktır.

Türk sanayicisi için gerekli kalifiye eleman yetiştirmek üzere Çıraklık, Kalfalık ve Ustalık okulları açılacaktır.

Eğitim Politikamız “yaşam boyu öğrenme” anlamında yeniden revize edilecek, FARKI YARATAN İNSAN anlayışı ile öğretmenlerimizin hizmet içi eğitimlerle kalitesi arttırılacaktır. Öğretmen eğitim sistemi, KÖY ENSTİTÜLERİ örnek alınarak yeniden düzenlenecektir.

Eğitim Reformlarının temel felsefesi 5 + 3 + 4 yıl olacaktır. İlk, orta, ve lise öğretiminde üstün zekalılar, fiziksel ve zihinsel engelliler normal okullarda özel eğitime tabi tutulacaktır.

Öğrencilerin geliştireceğimiz sistemle ilkokuldaki yeteneklerine göre, özel eğitim normlarında donatılmış, normal, Anadolu ve teknik ortaokullarda okumaları sağlanacaktır.

37 Okullarının teçhizat ve donanımı Batı standartlarına uygun olarak hemen her okulda akıllı tahta, tablet bilgisayar, projeksiyon cihazı uygulamasına geçilecektir.

Sınıflarda en fazla 30 kişi olacaktır.

İlköğretim yaşı olarak çocuğun 72 ayı doldurması şartı getirilecektir. Çocukların okula alışmasına ve fiziksel ruhsal gelişimlerinin tamamlanmasına yardımcı olması açısından anaokulları parasız olarak hizmet verecektir.

Çocuklarımıza anaokulundan başlamak üzere her kademede yabancı dil eğitimi verilecektir.

Kötü alışkanlıklarla çok daha güçlü mücadele edilecek, bağımlı gençlerimizin topluma geri kazandırılması için gerekli tedbirler alınacaktır.

Öğrencilerimiz için okul dışı sanat ve kültür faaliyetleri düzenlenerek mezun olduklarında nitelikli insan olma vasfını kazanıp mezun olmaları sağlanacaktır.

Üniversite Reformu çerçevesinde YÖK kaldırılacak, her üniversite kendi Mütevelli Heyeti tarafından yönetilecek, üniversiteye giriş sınavlarında kesinlikle lise not ortalaması dâhil edilmeyecek, sınavların adaletli yapılması için gereken önlemler alınacaktır. Üniversite kapısında bekleyen ve biriken çocuklarımızın üniversiteye girişleri kolaylaştırılacaktır. Yüksek eğitim kurumlarımızın kalitesini iyileştirmek ve araştırma üniversitelerine destek sağlamak için yeterli kaynak ayrılacaktır.

Öğretim üyesi yetersiz ya da niteliksiz vakıf üniversitelerinin gerekli standartlara ulaşması sağlanacaktır.

Devlet üniversitelerindeki her bölüm öğretim üyesi ve laboratuar olanakları açısından Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora eğitimi verebilecek şekilde sınıflandırılacaktır. Yüksek Lisans ve Doktora yalnızca belli seviyeye erişmiş üniversiteler ve bölümleri tarafından verilecektir. Bunların standardı ve şartları yönetmeliklerle tespit edilecektir.

Tez konuları mutlak surette gelişen teknoloji ve ülke ihtiyaçlarına göre verilecek, isteyen her doktora öğrencisi doktora süresince araştırmaları ile ilgili olarak yeterliliği verdikten bir yıl sonra burslu olarak branşlarında en iyi eğitimi veren ülkelere gönderilecektir.

Türk bilim adamları Türkiye’de yeterli bilimsel araştırma olanakları bulamadığı için yurt dışına gitmek mecburiyetinde kalmaktadır. Bu nedenle bölgesel merkezli değişik alanlarda büyük üniversitelerde ileri teknoloji laboratuarları kurulacak, bu laboratuarlardan tüm araştırmacıların eşit şekilde faydalanması sağlanacaktır.

38 Yaz stajlarından en az birinin üniversite bünyesinde yapılması, mühendislik öğrencilerinin, branşlarına göre okullarının bakım, onarım, çevre düzenleme konularında çalıştırılması, diğerlerinin açılacak bilgi beceri kurslarında görevlendirilmesi sağlanacaktır.

Özel üniversiteleri kar amacından çok bilim irfan yuvasına dönüştürmek ilk hedefimiz olacaktır. Bu amaçla eğitim kurumu mantığıyla hareket etmesi, kaliteli eğitim verebilmesi, öğrencilerini ve ailelerini sömürmemesi için gerekli düzenlemeleri süratle yapılacak, yeni bölüm açabilmek için yeterli sayıda tam zamanlı öğretim üyesi bulundurma zorunluluğu getirilecek ve tüm üniversitelerde bunu sağlayamayan bütün bölümler kapatılacaktır. Üniversitelerden vergi alınmayacak ancak finansal yapıları sıkı denetime tabi olacaktır.

Öğrencilerin mümkün olduğu kadar eğitimlerini okulda almaları prensibinden hareketle, eğitim kalitesi arttırılıp dershanelere olan ihtiyaç kendiliğinden azalacaktır. Burada çalışanlar bakanlıkla ilişkilendirilerek bedeli karşılığı okullarda aynı hizmeti vermesi sağlanacaktır.

Eğitimin, niceliği kadar niteliği, içeriği, mekânı, biçimi, müfredatı kadar, genel felsefesi ve toplumsal değeri de önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda, 12 yıllık zorunlu eğitim doğrudan devlet eliyle, eğitim çağındaki tüm yurttaşlarımıza verilecektir. Bu bağlamda Atatürk’ün 1923 İzmir İktisat Kongresinde dediği gibi, sorunlarımızın esas nedeni, kadınların ihmal edilmesidir. Kadınların eğitim seviyesiyle ülke zenginliği arasında doğrudan bir bağlantı olduğu göz önüne alındığında, kadınların eğitimine özel önem verilecektir.

Gayrisafi milli hasıladan eğitime ayrılan payın oranı, gelecek 10 yıllık süreçte, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılacaktır. Kalkınma çabalarının temeli, ulusal kültüre ve yüksek nitelikli eğitime dayandırılacaktır.

Eğitim başta olmak üzere, toplumun her alanında dildeki yabancılaşma ve kirlenme önlenecektir. Eğitim sistemleri, her zaman ve her toplumda, değişen ihtiyaçlar ve hedefler doğrultusunda yeniden yapılandırılmışlardır. Bilgi-iletişim teknolojilerindeki büyük gelişmeler, eğitim sistemlerini de yakından ilgilendirmekte ve yeni yüzyılın beklentisi olan bilgi toplumu insanını yetiştirecek önemli bir altyapı oluşturulacaktır.

21.yüzyıl eğitim sistemleri ezberciliği değil, akıl, düşünce ve yaratıcılığı öne çıkaran bir anlayışla hizmet vermek durumundadır. Yaratıcılık, yeni yüzyılda sadece bilgi üretimi için değil, ekonomik rekabette avantaj elde etmek için de gereklidir. Bilgiyi pratik yaşamda kullanmayı ve öğrencinin analitik düşünme yöntemini zorlaştıran mevcut sınav sistemi değiştirilecektir.

Eğitim sürelerinin okul dışına da taşarak uzaması ve yaşam boyu eğitim anlayışı yeni yüzyılda bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşam boyu eğitim veya yetişkinler eğitimi ile her meslek grubundan insanın, mesleğindeki yenilikler konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir.

39 Eğitimin; gerek orta öğretim, gerek yükseköğretim bakımından uygulamaya ağırlık verecek biçimde sürdürülmesinin yanı sıra, eğitim kurumlarının sektörlerle işbirliği yapması temel bir anlayış olacaktır.

En iyi yetiştirme sistemi, okulların yetiştirme sistemlerinin ve sanayinin birlikte yaptığı eğitimdir. Öte yandan, en iyi okullarda yetiştirdiğimiz başarılı öğrenci, akademisyen ve uzmanlarımızın beyin göçünü tersine çevirecek teşvikler geliştirilecektir.

Yüksek öğrenim hiçbir dönemde ülkenin insan gücü ihtiyacı dikkate alınarak yapılandırılmamıştır. Hangi mesleklerde ne kadar sayıda insan gücüne ihtiyaç duyulacağı konusunda bir planlamadan yoksun biçimde sürdürülen yapılanma sonucunda bazı meslek dallarında ihtiyacın üstünde, bazılarında ise altında meslek erbabı yetiştirilmiştir. Özellikle eğitim gibi son derece pahalı bir yatırımda, büyük israfın ortaya çıkmasını önlemenin yolu, ihtiyacı doğru olarak saptamaktan geçmektedir.

TOKİ aracılığı ile yerleşke tipi olmayan üniversitelere yeterli yurt yaptırılacaktır.

Hapishanedeki hükümlülerin gerek hapishanede geçen dönem ve gerekse ilerideki hayatlarında meslek sahibi olmaları amacı ile mesleki eğitim verilecektir.

Anneleri ile birlikte hapishanede yaşamak zorunda kalan çocuklara daha iyi eğitim olanakları sağlanacaktır.

Yasalara uygun bir şekilde çağdaş eğitim veren özel eğitim kurumları desteklenecektir.

Eğitim, dün ve bugün için değil gelecek için planlanır. Milletlerin kalkınması, mutluluğu ve refahı eğitimin kalitesiyle belirlenir. Dolayısıyla kaliteli bir eğitim milletlerin kalkınmasının ve itibarının temel dayanağıdır.
AİLE POLİTİKALARI
Güçlü toplum güçlü aile yapısıyla mümkündür. Aile insanları birleştiren bütünleştiren ve bir arada tutan en küçük ve etkili toplumsal birimdir ve aynı zamanda çocukların eğitiminin başlangıç merkezidir.

Aile bütünlüğü, aile fertlerinin aynı çatı altında birlikte yaşamaları esas olduğu için, eş tayinlerini kolaylaştırmak için ilgili yasal düzenlemeler yapılacaktır.

Aileler gerek doğal afet gerekse dikkatsizlik ve eğitimsizlik nedeni ile ortaya çıkabilecek felaketlere karşı eğitilecek, önleyici tedbirleri almaları sağlanacak, ancak buna rağmen herhangi bir felaketle karşı karşıya kaldıysa da varlığını sağlıklı bir biçimde sürdürebilmesi için gerekli maddi ve manevi destekler sağlanacaktır. Bu durumdaki dar gelirli vatandaşların konut ihtiyaçları için gerekli yardım yapılacak, çocuklarının eğitim, sağlık vb. ihtiyacı karşılanacaktır.

Ailenin varlığını, sağlığını koruyabilmesi, çocuklarının geleceğini idame edebilmesi düzenli ve insancıl bir gelire sahip olabilmesi ile mümkündür. Bu da insanlarımızı sadaka ekonomisinden kurtararak, mesleki eğitimle iş imkanları harekete geçirilecektir.

Sosyal güvenliği olmayan vatandaşların sosyal güvence kapsamına alınmaları sağlanacak ve her ailenin sigorta hakkını tanıyan düzenlemeler yapılacaktır.

Yoksullukla mücadelede sosyal devlet olmanın gereği; (eğitim, sağlık, sosyal yardım, kredi programları, asgari ücret uygulaması, sübvansiyonlar vb.) düzenlemelerle birlikte vergi adaleti, asgari ücretten vergi alınmaması politikaları benimsenecek ve uygulanacaktır.

Kırsal kalkınma ve göçün engellenmesi, hatta köye dönüşün özendirilmesi sağlanacaktır. Kırsal kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için kırsalda yaşayan aileler için destek fonları oluşturulacaktır. Tarım, hayvancılık, balıkçılık ve benzeri faaliyetlerin geliştirilmesine yönelik kırsal kalkınma modelleri ve projeler uygulanacaktır. Sağlıklı aile planlaması ve sağlıksız nüfus artışının önüne geçilmesi için Yaşam Boyu Eğitim Merkezleri (YBEM)’nde aile eğitimleri yapılacak ve sürekli hale getirilecektir.

Sağlık, sosyal devletin öncelikli görevidir ve sağlıklı aile, sağlıklı toplum politikamız kararlılıkla uygulanacaktır. Ülkemizde anne, baba ve çocuk ölümleri konusunda geniş sağlık önlemleri alınacak bu bağlamda ailelere yönelik tıpta en uygun kabul edilen süreler içinde aile bireyleri genel sağlık taramasından geçirilecektir.

Engelli birey eğitimi, rehabilitasyonu ve geliştirilmesi için engelli çocukları bulunan ailelere yönelik eğitim ve sosyal danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılacak, kamu ve yerel yönetimlere bağlı rehabilitasyon merkezlerinde engelli vatandaşlarımıza ve ailelerine eğitimler sunulacaktır.

Aile içi şiddetin önlenmesi için toplumsal farkındalık eğitimleri yapılacak, şiddete karşı cezai hükümler arttırılacak, mağdur eş, çocuk, yaşlı, engelli aile üyeleri için gerekli rehabilitasyon ve sosyal destek çalışmaları uygulanacaktır. Gerektiğinde bu tür insanlar devletin himayesine alınarak zaruri ihtiyaçları karşılanacaktır.

Evlilik öncesi Sağlık Bakanlığı bünyesinde sağlık merkezlerinde, sağlık il/ilçe müdürlüklerinde evlilik danışmanlığı birimleri oluşturulacak ve sağlık taramaları da dahil olmak üzere danışmanlık hizmeti verilecektir.

Küçük yaşta evlilik konularında gerekli yasal düzenlemeler yapılacaktır. Bu konuda toplumda oluşmuş bulunan algıların değiştirilmesi eğitimleri süratle planlanıp uygulanacaktır.
KADIN POLİTİKALARI
Üretimin, bolluğun, bereketin ve zarafetin simgesi kadın toplumun önemli ve vazgeçilmez bir bileşenidir. Partimizce kadının statüsü her alanda adil, eşit ve insan onuruna yaraşır şekilde geliştirilecektir. Bir ülkenin her alandaki gelişmişlik düzeyinin (sosyal, kültürel, ekonomik ve benzeri) sağlanabilmesi toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına bağlıdır. Bu bağlamda taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin toplumsal yaşama ve hukuk sistemimize uyarlanması sağlanacaktır.

Büyük önderimizin Atatürk’ün Türk Kadınına verdiği değer çerçevesinde kadının çağdaş, eğitimli, meslek sahibi ve özgür bireyler olarak yetişmesi ve yaşaması temel hedefimizdir. Bu bağlamda Kadının güçlendirilmesi için kritik alanlar; Eğitim, Sağlık, Çalışma Yaşamına Katılım, Siyaset ve Karar Alma Süreçlerine Katılım ile Kadına Şiddetin Önlenmesi olarak belirlenmiştir.

Belirlenen kritik alanlar kapsamında kadına yönelik politikalarımız:

Öncelikle anne özelliği ile kadının, sağlıklı ve başarılı nesiller yetiştirebilmek adına da özel olarak eğitilmesi gereğinden hareketle önceliğimiz ülkedeki okuma yazma bilmeyen kadınlarımıza okuma yazma imkanı sağlanacaktır.

Kızlarımızın okula erişimlerinin önündeki engeller ortadan kaldırılacak; cinsiyet eşitsizliğini öne çıkaran proje ve uygulamalara derhal son verilecektir. Proje ve uygulamalarda kullanılan cinsiyet eşitsizliğini çağrıştıran isimler yasaklanarak kadını, toplumun üreten, gelişen ve seçkin bir üyesi yapmaya dönük projeler desteklenecektir.

Ders kitapları ve basın, medya kuruluşlarında ayrımcılığa vurgu yapan söylem ve yargıların önüne geçilecektir.

Eğitime erişimde dezavantajlı bölgelerde yatılı okullar açılarak, eğitime erişimde güçlük çeken kız çocuklarının okullaşması sağlanacaktır.

Ekonomik durumu iyi olmayan kızlarımıza zorunlu eğitim kapsamı dışındaki eğitim kademelerinde burs desteği verilerek eğitimlerini sürdürmeleri imkânları sunulacaktır.

Kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesinin önüne geçilecektir. Bu amaçla gerekli hukuki düzenlemeler yapılacak ve özellikle risk altındaki bölgelerde toplumsal farkındalık ve bilinçlendirme çalışmaları yapılacaktır.

Engelli bireylere sahip annelerin çocuklarını anlamaları, onların gelişimlerine katkı sunabilmeleri ve engellerle baş edebilme eğitimleri yapılacaktır.

Anne çocuk eğitimlerine özel bir önem verilecek, özellikle çocuğun erken gelişimi sağlanması için annelere destek eğitimleri verilecektir.

Kadınların ekonomik hayata katılmaları ve aile ekonomisine katkı sunmaları için mesleki yönden geliştirilmelerine yönelik Yaşam Boyu Eğitim Merkezleri (YBEM)’nde kadınlara yönelik eğitimler sürekli hale getirilecektir.

Kadınların ürettikleri ürünlerin faydaya dönüşmesi için onlara ekonomik ve teknik destekler sunulacaktır.

Sağlıklı toplumlar, sağlıklı insanların eseridir, bu nedenle kadınların sağlığı konusunda; koruyucu, önleyici, geliştirici çalışmalar bütüncül olarak planlanacak ve sürdürülecektir. Doğum kontrolü eğitimleri yapılacak ve istendik ve sağlıklı çocuk dünyaya getirilmesi amacıyla sosyo-ekonomik düzeyi düşük aile kadınlarının sağlık kontrolleri hamilelik boyunca düzenli olarak yapılacaktır. Evde doğum uygulamasının önüne geçilecek, doğumların altyapısı ve donanımı yeterli hastanelerde yapılması sağlanacaktır.

Doğan çocukların sağlıklı beslenmesi, sağlık kontrolleri ve aşılarının takipleri Toplum ve Aile Sağlığı Merkezlerince takip edilecek ve sağlanacaktır.

Kadın hastalıklarına yönelik olarak Tıp’ta belirlenmiş en uygun aralıklarla sağlık kontrolleri sağlanacaktır.

Geleneksel aile yapısının eşitlikçi ilişkilerle yenilenmesi ve kadına özgü mesleklere ilişkin yargıların ortadan kaldırılması konularında yasal değişiklikler yapılacaktır.

Kamu sektöründeki istihdamda ve görevde yükselme süreçlerinde kadınlar için kadınlara ayrımın önüne geçilecektir.

Kadınların günümüzün ihtiyaçları ve teknolojilerinin öngördüğü beceriler alanlarında mesleki eğitim imkânlarından yararlandırılmaları sağlanacaktır.

İşyerlerinde kreş uygulamaları yaygınlaştırılacaktır.

Girişimci kadınlara yönelik kredi olanakları geliştirilecektir.

Çalışan kadınların yükünün azaltılmasına yönelik çocuk, yaşlı ve engelli bakımı için gerekli olan kurumlar geliştirilecek, hizmetler iyileştirilecektir. Gebelik, doğum sonrası izin, emzirme vb. cinsiyete dayalı sebeplerle işten çıkarma, düşük ücret ödeme uygulamaları yasal ve idari yapılanmalarla önlenecektir. Kadının statüsü çalışma şartları gelişmiş ülke normlarına yükseltilecektir.

Kadının olmadığı karar alma süreçleri toplumun bütününü temsil edemez. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların karar alma süreçlerine ve siyasete erkeklerle eşit oranda katılmaması her şeyden önce bir demokrasi sorunudur. Çoğulcu demokrasinin gelişimini engelleyen kısıtlamaların kaldırılması için bilinçlendirme çalışmaları yapılacak temsilde adalet sağlanacaktır.

İnsan beyninin cinsiyeti yoktur gerçeğinden hareketle özellikle nitelikli kadınların siyasete girmesine çalışılacaktır.

Kadın konusunda oluşturulmuş bulunan Sivil Toplum Kuruluşları desteklenecektir.

Kadına yönelik şiddet ile töre ve namus cinayetlerinin önüne geçilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacak ve bu konularla ilgili kararlılıkla mücadele edilecektir.

Ülkemizde varlığını sürdüren “Kadın Sığınma Evleri” gibi kadının korunmaya muhtaç bir varlık olarak algılanmasını sağlayan, cinsiyet eşitsizliğini vurgulayan isimler kaldırılacak “Kadın Yaşam Evleri” kurulacaktır. Kadınlara burada mesleki ve psikolojik eğitimler verilecektir.

Çeşitli sebeplerle istismara ve sömürüye maruz kaldığı için toplum tarafından dışlanmış ve/veya devamında hayatını bu doğrultuda sürdürmek durumunda kalmış kadınlara, ekonomik, sosyal haklarının iadesi ile topluma kazandırmak için eğitim, sağlık hizmetleri ve benzeri haklardan yararlanması ile varsa çocuklarının her tür eğitim, sağlık ve benzeri haklarının sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.
GENÇLİK POLİTİKALARI
Genç nüfusumuz en büyük zenginliğimiz olup, en iyi şekilde yetişmesi en önemli hedefimizdir. Atatürk ülkeyi gençliğe, cumhuriyeti de savcılara emanet etmiştir. Dolayısı ile her iki durumda da gençliğe çağın gelişmelerine uygun eğitim vermek en önemli görevimizdir. Bu nedenle:

Yükseköğretime devam eden tüm gençlerimizin barınma sorunlarını çözmek için ihtiyaç duyulan bölgelerde kurumsal kapasitesi yüksek kaliteli hizmet sunabilecek yurtlar yaptırılacaktır.

Maddi durumu iyi olmayan öğrencilerimizin yurt yemek ihtiyaçları devlet tarafından karşılanacaktır.

Tüm burslar bir öğrenci ileri de bir öğrenciyi okutacak şekilde ve yeterli miktarda verilecektir.

Eğitim hayatından kopmuş, çalışmak zorunda kalmış gençlerin mesleki ve kişisel gelişimleri parasız eğitim yoluyla sağlanacaktır.

Kültürler arası işbirlikleri geliştirilecek. Daha çok gencimizin başka kültürleri öğrenmesi, daha çok ülke görmesi için Uluslararası gençlik değişim programları desteklenecek, daha çok gencimizin daha geniş bir ağda bu programlara katılımı sağlanacaktır.

Gençlerimizin boş zamanlarını değerlendirme, yeteneklerini geliştirme ve kişisel gelişimlerini güçlendirmelerine yönelik gençlik kampları ve gençlik merkezleri uygulamaları devletimiz, yerel yönetimler ve gönüllü kuruluşlar işbirlikleriyle gerçekleştirilecektir.

Kendi işini kurmak isteyen girişimci gençlerimiz için kredi ve hibe olanakları arttırılacaktır. İsteyenlere bu yönde eğitimler verilecek ve teknik yardımlar yapılacaktır.

Uyuşturucu ve madde bağımlılığına karşı gençlerimizi korumak için gerekli yasal düzenlemeler yapılacak.

Gençlerin sosyal, kültürel, sanat ve spor faaliyetlerine yönlendirilmesi sağlanacaktır.

Ülkemizin her bölgesinde kültür, sanat ve spor alanları oluşturulacak ve bu alanlardan gençlerimiz yararlanacaklardır.
ÇOCUK POLİTİKALARI
Çocuklar varlığımızın temel amacı, geleceğimizin güvencesidir. On sekiz yaşına kadar herkes çocuk sayılmaktadır. Tüm çocukların eğitim, sağlık, yaşam, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürgeye karşı korunması evrensel çocuk hakları olup, iktidarımızda bu hakların korunması temel önceliğimizdir:

Çocukları ilgilendiren tüm faaliyet ve yasal düzenlemeler çocuğun yararı esasına göre yapılacaktır. Çocuklara karşı işlenen cinsel sömürü, cinsel istismar ve cinayet suçlarının cezaları ders çıkarılacak ve caydıracak şekilde ağırlaştırılacak ve asla af kapsamına alınmayacak, her çocuğun 13 yıl zorunlu kesintisiz eğitimini tamamlaması sağlanacaktır.

Çocuk isçiliğine son verilecek ve bu konuda gerekli yasal tedbirler alınacaktır. Çocuk tarım işçiliği konusunda gerekli tedbirler alınacak, eğitim çağındaki çocuğun eğitimini engelleyecek her tür girişimin çözümü sosyal devlet anlayışıyla çözülecektir.

Engelli çocukların ihtiyaçları her yönüyle devletimiz tarafından karşılanacaktır.

Üstün yetenekli çocukların gelişimini sağlamak için özel sınıflar açılacak ve çocuklar bu sınıfların olduğu okullara yönlendirilecektir.

Çocukların bütüncül bir gelişime sahip olabilmeleri için ihtiyaç duyulan park, bahçe oyun alanı, sportif tesisler ve benzeri alt yapı yatırımlarının belediyelerce yaptırılmasına özel önem gösterilecek ve bu tesislerde engelli çocuklarımızın ihtiyaçlarına uygun ortamlar oluşturulacaktır.

Çocuğa ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrıma izin verilmeyecek, bu konuda ülkemiz tarafından imzalanmış uluslararası hukuki metinlere uygun hareket edilecektir.

Şehirlerde çocukların oyun, spor ve benzeri ihtiyaçlarını karşılayabilecek park, oyun alanı, spor merkezleri oluşturulacaktır.

Çocuklarımızın bilgi teknolojilerini kullanmaları konusunda onların gelişimini olumsuz yönde etkileyen internet bağımlılığı ve benzeri gibi tehditlerin giderilmesine yönelik çocuklara ve ailelerine yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapılacaktır.

Bilişim sisteminin güvenliğine ve/veya buna bağlı verileri kullanıcısını hedef alarak işlenen suçlara, siber zorbalık ve benzeri olaylara çocuklara zarar veren, psikolojilerini bozacak durumlara ağır cezai yaptırımlar getirilecek, bilinçlenmelerini sağlamak amacı ile çocuklara, ebeveynlerine ve halkımıza eğitimler verilecektir.
EMEKLİ VE YAŞLILARIMIZ
Yaşlılarımızın sosyal güvenliğinin devletimiz tarafından sağlanması gerekiyorsa da bu güne kadar hiçbir sorunlarına ciddi anlamda bakılmamış ve yaşlılarımız kaderine terk edilmiştir. Yaşlıların biyolojik, psikolojik, ekonomik, sosyal sorunların giderilmesi ve emekli ve yaşlı nüfusumuzun bağımsız ve kaliteli bir yaşam sürmelerini sağlamak partimizin en temel ilkeleri arasındadır.

En düşük emeklilerinin maaşı ev kiraları da dahil olmak üzere iki kişinin insanca yaşamasını sağlayacak düzeye çıkartılacak, diğer emeklilerimizin ücretleri statüleri korunarak bu baza göre arttırılacak ve öncelikle yaşlılarımızın maddi sıkıntı problemi olmadan yaşamaları sağlanacaktır.

Sosyal güvenlik alanında emekli ve yaşlıların sağlık ve bakım harcamaları kaliteli bir yaşam sürdürebilmelerini sağlayacak nitelikte geliştirilecektir.

Yaşam boyu eğitim politikamız gereği yaşlı vatandaşlarımızın sosyal ve ekonomik hayattan kopmamaları için halkevlerinde her hafta onlar için özel günler ve aktiviteler düzenlenecek, konulacak matinelerle bedava tiyatro gösterimleri olacaktır.

Bakıma muhtaç yaşlılar için, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kuruşları ile birlikte evde bakım, eve hizmet getirme veya kurumsal bakım hizmetleri verilecektir.

Yaşlı bakım evlerinin ve Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezlerinin kapasiteleri geliştirilecek; Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri yeni ve çağdaş bir yapıya dönüştürülecektir.

Evde bakımı yapılan yaşlılarımızın boş zamanlarını değerlendirme, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı olmak ve günlük yaşam faaliyetlerine destek vermek ve yaşam kalitelerini yükseltmek amacıyla ‘Gündüz Yaşlı Bakım Evleri’ oluşturulacaktır.
GAZİLER VE ŞEHİT YAKINLARI
Partimizin öncelikli hedeflerinden biri de ülkemizin bağımsızlığı, bölünmez bütünlüğü için vatan hizmeti sırasında şehit düşen veya gazi olanların ve onların ailelerine kaliteli bir yaşam sunabilmektir. Bu bağlamda:

Şehit eş ve çocukları için gerekli rehabilitasyon çalışmaları yapılacak, her tür ihtiyaçları devletimiz tarafından karşılanacaktır.

Şehit eşleri ve çocuklarının ve gazilerimizin sosyal güvenceleri devletimiz tarafından karşılanacak, sağlık hizmetlerinden ücretsiz öncelikli ve en iyi şekilde yararlandırılmaları sağlanacaktır.

Şehit ve gazi çocuklarının eğitimleri için özel destek, yükseköğretimde de karşılıksız burs verilecektir. Barınma ve yurt ihtiyaçları devletimiz tarafından karşılanacaktır. Şehitlerimizin yakınları, gazilerimiz ve gazi yakınlarımızdan öğrenim çağı dışına çıkmış olanlar yaygın eğitim kapsamında yürütülmekte olan meslek edinme eğitimlerinden yararlandırılacaktır.

Şehitlerimizin birinci derece yakınlarımızın konut ihtiyaçları devletimiz tarafından karşılanacaktır.
ENGELLİ VATANDAŞLARIMIZ
Engel; bir insanın, doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi demektir. Bu vatandaşlarımızın yaşama uyum sağlayabilme, günlük gereksinimlerini karşılayabilme konularında güçlükleri vardır ve de koruma ve bakım, eğitim ve rehabilitasyon danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaçları bulunmaktadır. Engelli bireylerimizin çağdaş yaşamın gerektirdiği olanaklara sahip olmalarını sağlamak sosyal devlet olmanın gereklerindendir:

Engelli vatandaşlarımızın bakımı ve korunması kendi evlerinde sağlanamıyorsa, devlet desteğiyle bu tür hizmet veren kurumlarda bu ihtiyaçlar karşılanacaktır.

Engellilere karşı yapılan şiddet ve kötü muamele sahipleriyle ilgili gerekli tekbirler alınacak, bu vatandaşlarımız yapılan düzenlemeler doğrultusunda en ağır biçimde cezalandırılacaktır.

Öğrenim çağı içerisinde olan engellilerin eğitimleri zorunlu eğitim kapsamında olup parasız yürütülecektir. Eğitime erişiminde ulaşım ve beslenme ihtiyaçları devletimiz tarafından karşılanacaktır.

Engelli bireylerimizin eğitimlerinde hiçbir şekilde onları standardize eden sınıflayan; sıralama ve sınavlara izin verilmeyecektir. Bütünleştirme eğitimlerine ağırlık verilecek ve toplumsal yaşamın eşit bir üyesi olmaları konusunda her türlü fiziksel alt yapı ve donatım ihtiyaçları giderilecek, eğer mümkünse bireysel özelliklerine uygun alanlarda meslek edinme ve üst öğrenim olanakları sunulacaktır.

Engelli vatandaşlarımıza kendi ihtiyaçlarına göre çağdaş bir rehabilitasyon sistemi oluşturulacaktır. Engelli bireylerimize karşı toplumda var olan aşırı koruyucu veya tam tersi merhamet eksikliği kaynaklı olumsuz algıların giderilmesine yönelik basın, medya, sosyal medya ile gerekli bilinçlendirme çalışmaları yapılacak ayrıca eğitimler düzenlenecektir.

Kamuya açık yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alan, spor alanları ve benzeri alanlar ile sosyal kültürel alt yapı alanlarının ve binaların, toplu taşıma araçlarının tamamının engellilerin kullanımına uygun hale getirilmesi sağlanacaktır.
SPOR
Spor bireylerin fizik ve moral kabiliyetlerini geliştiren dostluk, kardeşlik, arkadaşlık duygularını kuvvetlendiren önemli bir olgudur. Aynı zamanda gençleri kötü alışkanlıklardan, bağımlılıktan koruyan, vatanına, milletine faydalı birey olmalarına katkı sağlayan en önemli faaliyettir. Bunu başaran ülkeler sorunlarını halleden ülkeler olmuştur. Anayasamızın 58 ve 59. maddeleri devlete kitle ve zirve sporu ( lisanslı milli) yaptırma ve başarılı sporcuyu koruma görevi yüklemiştir.

Türkiye dünyada genç nüfus olarak ilk 7’ye girmesine rağmen Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya gibi kalkınmış ülkelere göre sporcu sayısı mukayese edilemeyecek kadar düşüktür. Kaldı ki bu ülkeler genç nüfus olarak Türkiye’nin çok gerilerinde olmasına rağmen lisanslı sporcu sayıları %20’lerde iken bizde aktif sporcu sayısı reel olarak %1‘lerin altındadır.

Türk sporunun istenilen düzeye gelmesi için:

Atatürk’ün “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur” sözüne uygun sağlıklı ve başarılı nesiller yetiştirmek, sağlam bir yönetim yapısı gerektiğinden spor teşkilatını bugünkü hantal yapıdan kurtarıp bilgili, ehliyetli yöneticilerden oluşması sağlanacaktır.

Sporu tabana yaymak ve isteyen herkese spor yaptırmak için alt yapı oluşturulacaktır. Kadın Sporcu sayımızı arttırmak için toplumu bilinçlendirme yanı sıra özendirici teşvikler uygulanacak, kulüpleşmeyi teşvik etmek için her türlü hukuki, teknik, idari ve mali alt yapıyı değiştirilecektir.

25 milyon okullu gençliğe spor yapma imkânını sağlayarak onlar daha fazla sporun içine çekilecek, mevcut okul müfredatıyla istenilen lisanlı sporcu seviyesine ulaşmak mümkün olmadığından Milli Eğitim Bakanlığı’yla koordineli olarak okullarda beden eğitim öğretmenliği yerine antrenörler istihdam etmek suretiyle kulüp sistemiyle uygun hale getirilecektir.

Yaz aylarında illerde yaz spor okulları açılarak gençliğe spor imkânı sunulacak, başarılı olanların lisanslı sporcu olması sağlanacak, okul dışı gençliği de spor okullarına yönlendirerek spora kazandırılmalarının yolu açılacaktır.

Türkiye’nin tüm illeri ve bölgeleri değerlendirilip gençliğin spor dallarının hangisine eğilimi olabileceği tespit edildikten sonra programlar uygulanacaktır. Kışı ağır geçen bölgelerimizde açık hava sporları yerine salon sporlarına ya da mümkün olan yerlerde kış sporlarına yöneltilecektir.

Sportif faaliyetler dışında yer alan gençliğin sorunlarını ve ihtiyaçlarını gidermek, boş zamanlarını değerlendirmek, onların bilgi ve becerilerini geliştirmek, el sanatları, geleneksel sanatlar, müzik, tiyatro, izcilik, folklor, yabancı dil gibi faaliyetlere katılmalarını sağlamak için daha katılımcı ve çeşitlilik gösteren, harçlıklarını da kazanacakları gençlik kampları açılacaktır. Yaz tatillerinde kamp izciliği faaliyetleri desteklenecektir.

Var olan spor tesislerinin kalitesi yükseltilecek herkesin ulaşabileceği yerlere yeni tesisler yapılacaktır.
SAĞLIK
Devletin asli görevi, sağlık hizmetini vatandaşlarına hiçbir ayırım gözetmeksizin sağlamasıdır. Bu, sosyal devlet olmanın en önemli gereğidir. Dünya Sağlık Örgütü herkes için sağlık kavramını ön plana çıkarmıştır. Herkes için sağlık; sağlıklı olmanın önündeki tüm engellerin ortadan kaldırılması, sağlıklı hayat biçimleri hakkında farkındalığın artırılması, sağlığın çevresel boyutlarının dikkate alınması, kişilerin hastalık ve sakatlıklardan korunması ve en iyi bakım ve tedavi imkânlarının sunumunu içerir. Sağlıkta eşitlik, hakkaniyet, sosyal adalet dayanışma gibi kavramlar giderek son dönemde sağlıkla ilgili politika tasarım süreçlerinde ön plana çıkmaktadır.

Özet olarak sağlıklı toplumda daha çok kişi daha uzun süre çalışma hayatına katılarak teknolojik değişimlere daha kolay adapte olacak ve dolayısı ile de verimlilik artacaktır.

Türkiye milli gelire oranla OECD ülkeleri arasında sağlığa enaz harcama yapan, kişi başına düşen doktor ve hemşire sayısında da en düşük değerlere sahip ülke konumundadır.

Ülkede ki hastanelerin toplam yatak kapasitesi yetersizdir. Devlet ve halk tarafından yapılan sağlık harcamaları yıllardır artarak devam etmektedir. Buna karşılık sağlık hizmetlerinin kalitesi çok düşmüştür.

Bu nedenle sağlık hizmetlerinde kalite ve sürekli iyileştirme sağlanarak, hastanın sağlık hizmetlerine ulaşımı kolaylaştırılacak, hasta ve sağlık çalışanlarının karşılıklı memnuniyeti gözetilecektir.

Şehir hastanelerine ek olarak semt hastaneleri yapılarak hastanın hastaneye erişimini kolaylaştırılacaktır. Yani hizmet vatandaşın ayağına getirilecektir.

Aile hekimleri semt hastanelerinde görevlendirilerek, ihtisas sahibi doktorlara hasta sevkiyatı gerekli durumlarda yapılacak ve verimlilik artmış olacaktır. Doktorlarımıza ödenecek ücret baktığı hasta sayısına bağlı olmaktan kurtarılıp kalite ön plana çıkarılacaktır.

Yurdun en ücra köşelerine kadar hizmet götüren eczacılarımızın ve diş hekimlerimizin yeterli prim ödemeleri kaydı ile emekliliklerinde kamu görevi gördüklerinden hareketle gerek maaş gerek sosyal haklar itibarı ile standartları yükseltilecektir.

Sağlıkta destek ve yardımcı hizmetlerde özel sektör çalışanlarının çalışma saatleri ve fazla mesai ücretleri kamu ile aynı düzeye getirilecek, evde sağlık hizmeti yanı sıra geriatri merkezlerinin sayısı da arttırılacaktır.

Biyomedikal mühendislik eğitimi ile tıptaki son teknolojilerin kullanılmasına özel önem gösterilecektir.

İlaçların etken madde tayini, sık aralıklarla kontrolü, özellikle menşei ülke ve sahte ilaç konusunda kaynakların israfının önlenmesi amacı ile HIFZISSIHHA Kurumunu yeniden ve daha modern bir şekilde canlandırılacaktır.

İlaç ve Tıbbi malzeme üretimi için fabrikalar desteklenecek ve üretilen mal ve malzemenin uluslararası standartlarda olup olmadığını kontrol edilecek, uluslararası geçerliliği olan kalite kontrol laboratuvarları kurulacaktır.

Gerektiğinde devletin de kuracağı ilaç fabrikaları ile milyarca doların yurt dışına kaçmasına engel olunacaktır. Türk Eczacılar Birliği uygulamasına son verilecek, sağlık harcamalarında yeni ve etkin fiyatlandırma yapısına geçilecek vatandaşlardan ilaç ve katkı payı alınmayacaktır.

Obezite ile mücadele edilecek, bedensel ve zihinsel sağlığı en fazla etkileyen husus olan beslenme kültürünün oluşması için ticari kaygılardan uzak bilimsel yazılı ve görsel yayınlar ile toplumun tüm kesimi eğitilecektir.

Kişi başına düşen hekim, hemşire, hasta yatağı sayısını dünya standartlarına getirilecek ve sağlıkta anormal, gereksiz ve pahalı harcamalara son verilip, ilaç, medikal malzeme benzeri ithalatı devlet eli ile yapılacaktır.

Her Türk Vatandaşının; doğduğu andan itibaren ücretsiz sağlık hizmetlerinden faydalanabilmesi için “Ulusal Sağlık Sigortası” kapsamına alınarak vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu anda her yerde, herhangi bir zorlukla karşılaşmadan Devletin sunduğu sağlık hizmetinden ÜCRETSİZ faydalanması temin edilecektir.

Aile planlaması ve Ana-Çocuk sağlığı hizmetleri sosyal politikalarımız içerisinde öncelikle yer alacaktır.

Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları ve özlük hakları iyileştirilecek, zaman içinde yanlış politikalar ve uygulamalar sonucu kaybolmasına sebep olunan mesleki saygınlık, çalışanlara yönelik saldırı ve şiddetin önlenmesi için gerekli yasal düzenlemeler derhal yapılacaktır.

Çok zor şartlarda kıymetli ve riskli bir hizmet sunan sağlık çalışanlarının nöbet, fazla mesai, zorunlu hizmet, rotasyon, geçici görevlendirme gibi kronik yara haline gelmiş problemler gönüllülük ve maddi destek cazibeleri kullanılarak ve eğitim ve tıpta uzmanlık sınavlarında hizmet puanı ilavesi yapılmak suretiyle çözümlenecektir.

Sağlık personelinin hizmet içi eğitimi desteklenecek ve geliştirilecektir. Bunun için Mesleki Eğitim ve Beceri Geliştirme Kursları ve Seminerleri düzenlenecek ve ilgili personelin katılımı sağlanacaktır.

Özel sağlık ya da tamamlayıcı sigortalar özel teşviklerle desteklenecektir.

Koruyucu sağlık sistemleri öncelikle ele alınacak, vatandaşımız daha hastalanmadan korunacak, aşılama hizmetleri çağdaş ve akılcı uygulanabilir planlama ile yürütülecektir.

Sağlık personelinin teşvik yoluyla her yörede hizmete gönüllü olması desteklenecekse de tüm sağlık çalışanlarına kalkınmışlığa göre 1 ya da 2 yıl mecburi hizmet uygulaması getirilecektir.

-Özellikle aile sağlığı merkezlerinde, dispanserlerde ve sağlık ocaklarında ihtiyaçtan fazla, planlama dışı pratisyen doktor çalıştırılması uygulamasına son verilecek, pratisyen hekimlerin de kendilerini geliştirebilecekleri ve mesleklerini daha iyi icra edebilecekleri semt çalışmalarına imkân veren yasal düzenlemeler yapılacaktır.

Yepyeni bir finansman modeli ve gerçek anlamıyla ‘’Özerk Sağlık Finansman Kurumu’’ oluşturulacak ve vatandaşlarımızdan kesinlikle katkı payı alınmayacaktır.

Mevcutta yetersiz olan tıp alanındaki yan dal uzmanlıklarını arttırılacak ve hemşirelerin uzmanlaşmasını sağlayacağız.

Tüm sağlık personeli sayıları ülke geneline dengeli olarak dağıtılacaktır.

Sağlık personelinin hizmet içi eğitimi desteklenerek geliştirilecek ve nitelikli iş gücü önceliğimiz olacaktır.

Kanser taramalarını genişleterek 5 yıllık dönemde hedef nüfusun kanser taramasını % 70’in üzerinde gerçekleştirilecektir.

Toplumun ruh sağlığı hizmetleri güçlendirilecektir. Her türlü bağımlılıkla mücadele edilecek, vatandaşımız kendi kaderine asla terk edilmeyecektir.

Askeri hastaneler, askeri sağlık hizmetleri, eski sisteme geçirilerek modernize edilecek, şehit yakınları ve gazilerimizin sağlık hizmeti alımında ki öncelikleri düzenlenecektir.

Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarların tedavi, rehabilitasyonu için özel sağlık merkezleri açılacaktır.

Yaşlı sağlığına ayrı önem verilerek, tüm yurtta Geriatri Merkezleri açılacaktır. Evde sağlık hizmetleri kapsamı genişletilerek ihtiyaca cevap verecek hale getirilecektir. Engelli vatandaşlarımızın sağlık hizmeti alımında kolaylık getirecek düzenlemeler yapılacaktır.

İş sağlığı için uzmanlaşma teşvik edilecek tüm kamu-özel çalışanlarını kapsayan hale getirilecektir.

Acil sağlık hizmetlerinde ekip ve nokta sayısı arttırılarak ölçütler gelişmiş ülkelerin hedeflerine ulaştırılacaktır.

Adli Tıp Kurumu güçlendirilecek ve adli tıp hizmetinin sadece Adli Tıp uzmanlarınca verilmesi hedeflenecek, Adli Tıp Kurumu özerk hale getirilecektir.

Mültecilerin sağlık hizmeti alımı yeniden yapılandırılacak, özellikle Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü bu alanda yeterli hale getirilecektir.

İlgili meslek odaları; Tabip, Diş Hekimliği, Eczacılık ve diğer sivil sağlık örgütleri ile sağlığı ön plana çıkan anlayış içinde işbirliğine gidilecek ve alınacak kararlara ilgili meslek odaları da dâhil edileceklerdir. 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile ortaya çıkan çarpık yapı kanunla düzeltilecektir.

Tıp Fakülteleri gerek eğitim gerekse teknik anlamda çağın standartlarına uygun hale getirilecektir.
TARIM, HAYVANCILIK ve ORMANCILIK
Son 18 yıldır uygulanan yanlış politikalar ülkemizde tarım ve hayvancılık sektörünün yerli ve milli olmaktan çıkmasına yol açmıştır. Tarımda kendi kendimize yeten bir ülke iken bugün artık 135 kalem tarımsal ürünü ithal eder duruma düştük, düşürüldük. Bir taraftan tarımsal arazimiz %13 azalırken, diğer taraftan yaklaşık 3.5 milyon hektar tarım alanında da ekim dikim yapılmamaktadır. Gübre, mazot yem başta olmak üzere tarımsal girdilerin maliyetleri çok yüksek olması ve şehirlere göç olgusunun artması tarımla uğraşan nüfusun azalmasına yol açmıştır.

Yukarıdaki durum tespiti çerçevesinde ileri teknolojilerin kullanılacağı verimliliği yüksek, ülkemiz için yeterli ve de ihracat yapabileceğimiz modern aletlerle teçhiz edilmiş bir tarım sektörü oluşturmak için,

Tohumdan başlamak üzere üretim, pazarlama ve de tüketim aşamasına kadar her kademede politikaları, ilgili STK’larının görüşleri alınarak devlet tarafından belirlenecektir. Öncelikle organik tarım olmak üzere tıbbi kullanımı olan bitkiler dahil, ürün cinsi konusunda çiftçiye tavsiyede bulunulacak, kalkınmış ülkelerde olduğu gibi üretilen ürünler üzerinden teşvik sağlanarak ve ürün alım garantisi verilecektir.

Tarım alanları kesinlikle başka amaçlarla kullandırılmayacaktır. Topraksız çiftçiye mülkiyet verilmeden arazi tahsis edilecektir. Organize tarım ve hayvancılık bölgelerinin kurulması için arazi toplulaştırılması ve arazi sayısallaştırılması tamamlanacak, tarımsal üretim, verim ve kalite tesadüflere bırakılmayacaktır.

İhtilaflı ya da çeşitli nedenlerle terk edilmiş, tarımsal amaçlı kullanımdan çıkmış araziler özel çözüm üretilerek milli ekonomiye kazandırılacaktır.

Tarım-Hayvancılık-Sanayi entegrasyonu sağlanacak, bu alandaki katma attırılacak, ulusal gen kaynakları korunup geliştirilecek, organik tarım desteklenecektir.

Özellikle dış pazarlara yönelik yeni meyve ve sebze çeşitleri geliştirilerek, yüksek verimli ve üstün nitelikli milli tohumluk üretimi yaygınlaştırılacaktır. Tarımsal üretimde gıda güvenliği esas olacaktır. Şaptan ari bölgeler tüm Türkiye’ye yaygınlaştırılacaktır. Doğal ve yerel tohumlar tercih edilerek, bu tohumları gelecek nesillere aktarmak için "tohum bankaları" kurulacaktır.

Çiftçinin ihtiyacı kadar mazot yarı fiyatla olacak, üretim miktarı arttıkça çiftçiye verilen kredi faizi düşürülecek, köylüye verilen mazot, tohum, gübre ve elektrikten vergi alınmayacaktır.

Üretim ve toprak kalitesine bağlı, toprak bilgi sistemi kurularak tarım sektörünün dijital ortamda takibi sağlanacaktır.

Bir taraftan aile işletmeleri korunurken, üretme çiftlikleri desteklenecek, kooperatifçilik reformu yapılarak, tarımda kooperatifçilik yaygınlaştırılacak, devlet %1 altın hisse ile kooperatiflere ortak olup üyelerin haklarının korunması sağlanacaktır.

İktidarımızın ilk yılında tüm girdi bedelleri %50 indirimli verilerek bir tarım hamlesi başlatılacaktır.

Bir taraftan Kamu sulama yatırımları arttırılırken diğer taraftan suyun tasarruflu ve usulüne uygun kullanılması ve ilaçlama konularında çitçimiz bilinçlendirilecektir.

Sertifikalı doğurgan tohum ekim alanları arttırılacaktır.

Bölgesel özellikteki uzun ömürlü zeytin, çay, fındık gibi bahçelerin üretim alanlarında her türlü yenileme için gerekli destek verilecektir.

Köylerimizde, seri hizmet sunabilecek kapasite ve deneyimde veteriner hekim ve ziraat mühendisi bulundurulacaktır.

Ürün çeşitliliği, markalaşma desteklenirken, kooperatiflerin sayıları arttırılacak, akıllı tarım teknolojilerine ciddi teşvikler verilecektir.

Köylünün tohum ihtiyacının tamamı Devlet tarafından karşılanacaktır. GDO’lu tohum ithalatı politikalarına son verilecektir.

Tarımda istihdam edilen genç nüfusun sosyal güvenlik kapsamına alınması kolaylaştırılacaktır.

Tütün ve çayda kota kaldırılacak, sigara ve içki fabrikaları yeniden kurulacaktır.

Fındık üretimin arttırılması için, Fiskobirlik tamamen üreticinin kontrolünde bir yapıya kavuşturulacak, halen Frankfurt’ta olan Dünya fındık borsası Türkiye’ye getirilecektir.

Zirai ilaçlamada uçakla ilaçlama esas olacaktır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hayvancılık, arıcılık, el tezgâhları, Devlet destekli yapağı-tiftik, et kombineleri, çırçır fabrikaları, sigara fabrikaları teşvik edilecek, sınır ticaretinde bölgedeki vatandaşların lehine düzenlemeler sağlanacaktır.

AB ile Gümrük Birliği anlaşmasında revizyona gidilerek istediğimiz ülkelere ihracat yapma serbestliği getirilecektir.

Ülkemizin milli bir tarım politikası yoktur. Üreticinin zarar ediyor olması sonucu hayvancılık her geçen gün kan kaybetmektedir. İthalat politikaları ve fiyatları indirme gibi tutumlar hayvancılığı baltalamıştır. Bu ve benzeri sorunlar ortadan kaldırılacaktır.

Öncelikle alan araştırmasını çok iyi bilen öğretim üyeleri, konunun uzmanları ilgili STK’lar ve kamu görevlileri ile birlikte Milli Tarım Politikası oluşturulacaktır.

Tarım ve Hayvancılıkta su, gıda ilaç, tohum en önemli stratejik unsurlardır. Bu stratejik unsurların doğru kullanılması ve hayvan hastalıkları konusunda çiftçinin eğitimi ön plana çıkarılacak, özellikle Tüberküloz ve Brucella ile ilgili her türlü tedbir alınacaktır.

Embriyo transfer teknolojisi kullanılarak mevcut ırkların islahı ve daha yüksek verimli hayvan yetiştirilmesi gerçekleştirilecektir.

Nüfusun çok olduğu yerlerde sütçü, daha az olduğu yerlerde kombine, nüfusun en az olduğu yerlerde de etçi ırk yetiştirilmesi desteklenecektir.

Sütçülük zor bir meslektir. Üretilen ürünlerin korunması daha da zordur. Süt ve yem fiyatları birbiri ile endekslenerek üretici korunacak, üretilen ürünlerin, peynir, yoğurt, kaymak gibi süt ürünlerine dönüştürülmesi için kooperatifler aracılığı ile imalathaneler kurulacak, üretilen mallara da devlet tarafında alım garantisi verilecektir.

Yurt dışından gelen hayvanların besicilerin elinden çıkarmak istediği hayvanlar olduğu ve de Brezilya’dan ithal edilen hastalıklı hayvanların nasıl kriz yarattığı asla unutulmamalıdır. Bu nedenle ülkede üretimi yapılan ve yapılabilecek hiçbir hayvana ithalat izni verilmeyecektir.

Ette taban ve tavan fiyatlar belirlenirken, reel maliyet ve kar marjı konularak hesap edilecek böylece çitçinin mağduriyeti önlenecektir.

Meraların yetersizliği, iklim koşulları süt sığırcılığında fazla dezavantaj sayılmasa da besi sığırcılığını zorlaştırmaktadır. Hayvancılığın tekrar canlanması ve enerji üreten çiftlik projelerinin hayata geçirilebilmesi için ileri teknolojilerin kullanıldığı büyük “Besi ve Süt Model Çiftlikleri” kurulacaktır. Başta besi sığırcılığı olmak üzere, küçükbaş, büyükbaş hayvancılık, su ürünleri, kanatlı hayvanlar, arıcılık gelişmesi için her türlü alt yapı desteği verilecek, meralar, kesimhaneler, soğuk hava depoları, tıbbi ürün kontrol merkezleri, son teknolojilerle gıda kontrol laboratuvarları, ambalajlama, nakliye işlemleri konularında özel sektör- devlet- üniversite işbirliği gerçekleşecektir.

Dünyaca meşhur Ankara tiftik keçisi yetiştiriciliği özenle korunacak ve geliştirilecektir.

Bütün ulusal ve yerel bitkilerin çoğaltılması desteklenecektir.

Ülkemizde, iklim ve coğrafi koşullar elverdiği takdirde ülkemizde tüketilen bütün yabancı tarım ürünlerinin üretilmesi devlet tarafından tamamı desteklenerek üretimi sağlanacaktır.

Orman köylülerimiz desteklenecek, devletle olan sorunları acilen çözülecek, ağaçlandırma alanlarının şahıslara tahsisi kolaylaştırılacaktır. Yanan ormanlarımız da en kısa sürede ağaçlandırma çalışmaları başlatılacaktır. Ülke düzeyinde, toplam orman alanları, tarım alanları dışında ve erozyonları da önleyecek şekilde, gelecek 10 yılda, toplam %10 oranında artırılacaktır.

Ürünlerin pazarlanması ve dağıtımında aracı kurum zincirine son verilecektir.

Tarımsal Krediler için başta Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin kaynakları olmak üzere TARIMSAL KREDİ HAVUZU oluşturularak çiftçiye üretim üzerinden uygun faizlerle ve batağa düşürmeden kredi verilmesi sağlanacaktır.

Bütün diğer sektörlerde olduğu gibi bozulan kamusal çarpık yapı “Tarım Köy İşleri ve Hayvancılık Bakanlığı” adı altında yeniden kurularak amacına uygun görev yapması sağlanacaktır.

Çiftçi milletin efendisidir. Zira çiftçiler milletin karnını doyurmaktadır. Dolayısıyla çiftçilere gereken önem ve değer verilecektir. Çiftçiler hiçbir surette mağdur edilmeyecektir. Üretimlerin her aşamasında çiftçilere destek verilecektir. Ve çiftçilerin ürettiği bütün bitkisel ve hayvani ürünler devlet tarafından alınacaktır.

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde balıkçılığa gereken önemin verilmesi üzerinde gerekli çalışmalar yapılacak, Su Ürünleri Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılarak balıkçılığın geliştirilmesi sağlanacaktır.
KÜLTÜR ve SANAT
Kalkınma hamlesinin en önemli etkenlerinden biri olan, kültürel mirasımızın korunması, kültür ve sanat faaliyetlerinin yaygınlaştırılması temel amacımızdır. Son 18 yılda kültür ve sanat faaliyetleri yozlaştırılmış ülke muasır medeniyetlerden uzaklaştırmaya çalışılmış, maalesef halkımız cahilleştirilmiştir.

Bu çerçevede;

Kütüphaneler çağın şartlarına uygun olarak zenginleştirilecektir.

Mevcut tarihi eserlerimiz, vakıf kültür varlıkları ve sit alanları, doğal afetlere karşı korunacak, gerekenlerin restorasyonu belli programlar çerçevesinde gerçekleştirilecek ve kültür turizminin gelişmesi için her türlü alt yapı ve tanıtım faaliyetleri yürütülecektir.

Profesyonel restorasyon işleri için öğrenciler yurt dışına gönderilecek ve üniversitelerin ilgili bölümleri bu konuda ileri teknolojilerle eğitim verecektir.

UNESCO koruması altındaki eser ve yerlerin uluslararası tanıtımına özel önem verilecektir.

Tarihi eserlerin bulunduğu mekanlar şehir merkezlerine uzak ya da içinde olsun yakın yerlere, temel ihtiyaçları giderecek son sistem tuvaletler, tüm temizlik malzemeleri mevcut şekilde dizayn edilecek ve sürekli temiz tutulacaktır. Civardaki restoran ve pastanelerin tarihi eserlerin kimliğini yansıtacak şekilde düzenlenmesine özen gösterilecektir.

Çanakkale özel önemi nedeni ile rehberler eşliğinde ve müze anlayışı ile gezdirilecektir. Ara ara tanıtım filmleri gösteren mekanlarda ziyaretçilerin bilinçlendirilmesi sağlanacaktır.

Tarihi yapılacaktır.

Çağdaş eserlerin bulunduğu yerlerde kentsel dönüşüm dokuya uygun olarak müzecilik anlayışından uzak müzelerimiz için yenileme hamlesi başlatılacaktır.

Müzeler tüm öğrencilere bedava olacaktır.

İlkokuldan başlayarak öğrencilere kültür ve sanat eğitimi verilecek ve Güzel sanatlar Üniversitesine sınavla almak kaydı ile ilk-orta-lise öğrenimi yapma imkanı getirilecek ve sanatçılar ilkokuldan itibaren yetiştirilecektir. Çocukların, bilgisayar, tablet, cep telefonu müptelası olmasından kurtarılarak okuma kültürünün geliştirilmesi için kütüphaneler, sergiler, kısa metrajlı filmler, kurslar, çocuklara yönelik aktiviteler düzenlenerek çağın şartlarına göre cazip hale getirilecektir.

Köylerimiz için gezici kütüphaneler ile tüm vatandaşlarımıza okuma alışkanlığı arttırılacaktır. Tüm yurtta kitap bağışı kampanyaları düzenlenerek, gezici kütüphanelerin kitap kalitesi yükseltilecektir.

Kamuda çalışan Güzel Sanatlar Fakültesi mezunlarına kendi branşlarında sınav açılarak sanatçı kadrosu verilecek ve konusuna uygun görevlerde çalıştırılacaktır.

Tüm sanat dallarının yaygınlaştırılması, azalan el sanatlarımızın korunması ve desteklenmesi, folklor araştırmalarının arttırılması, yaşadığımız coğrafyadaki farklı kültürlerin korunması ve tanıtılması sağlanacaktır.

Güzel Türkçe’mizin doğru kullanılmasını sağlamak için eğitimde yeterince özen göstermenin yanı sıra kanun, yönetmelik değişiklikleri ile her türlü yazılı ve görsel konularda yayınlara gerektiğinde izin vermeyerek otorite sağlanacaktır.

Kültür endüstrilerine sağlanan destekler, eğitim, sertifikasyon ve Ar-Ge faaliyetleri ve özel tiyatrolara destek artırılacaktır.

Kamu ya da özel sektörün hazırladığı, klasik ve çağdaş Türk sanatını tanıtan sergilere özel destek sağlanacak, gerek tanıtım, gerekse ulusal ya da uluslararası gösterimine teşvik verilecektir.

Sinema endüstrimizin gelişmesi için ilgili ve yetkililerle birlikte rekabet gücünü arttıracak önlemler alınacaktır.

Telif haklarına uluslararası standartlara getirilecek, entelektüel ve sanat eserleri teşvik edilecektir.

Her türlü yayıncılık faaliyetlerinin geliştirilmesi için dijital yayınlar da dâhil olmak üzere Ar-Ge çalışmalarına destek verilecektir. Kamudaki e-kitapların sayısı arttırılacaktır.

Büyükşehirlerde projesi belli tarihi dokuya uygun kültür sarayları inşası ve bu sarayların, konser, tiyatro, film gösterileri ile sürekli faaliyet içinde olması sağlanacaktır. Ayrıca bedava halk matineleri düzenlenerek dar gelirli vatandaşa da aynı hizmet sunulacaktır.
TURİZM
Bacasız sanayi olarak tanımlanan turizm sektörü ülkenin en önemli gelir kaynaklarından birini sağlasa da maalesef ülkemizde, devlet kurumları tarafından önemi yeterince anlaşılamamıştır.

2019 yılında dünya turist sayısı ilk defa 1.5 milyarı geçmiştir. Dünyada yılda 90 milyon turist ağırlayan Fransa birinci olurken Türkiye 52.5 milyon turist ile 6. Sırada yer almıştır. Gelir olarak ta 2019 da 34.5 milyar dolar elde etmiştir. Dünya turizm harcamasının yaklaşık 1.5 Trilyon dolar olduğu dikkate alındığında Türkiye’nin turizm alanın da daha çok çalışması gerektiği açıkça görülmektedir.

Ülkemiz üç tarafı denizlerle çevrili, dünyada eşi benzeri olmayan boğazlara sahip, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi ve kültürel varlıkları, tabiat güzellikleri, inanç, sağlık, kış turizmi, tatil beldeleri, olağanüstü koyları, eğlence merkezleri, gastronomi kültürü, restoranları, çok beğenilen damak zevki ile dünyada ender bulunabilecek özellikleri bir arada bulunduran nadir ülkelerden biridir. Ancak yapılan hatalar, tanıtım faaliyetlerinin yetersizliği sektörün üzerine adeta kabus gibi çökmüştür.

Turizm gelirlerinden beklenen faydanın sağlanması için:

Türkiye’nin ve turizm alanlarının ve eserlerinin çok iyi ve sürekli olarak tanıtılmasına özen gösterilecek, Tur satışlarının, bilişim teknolojisinin gelişimine paralel olarak internet üzerinden pazarlanması esnasında yaşanan yolsuzluklar sektöre ciddi anlamda darbe vurduğundan, Turizm ile ilgili bu tür dolandırıcılığa kalkışan firmalar sürekli takip edilerek gereken cezaları almaları sağlanacaktır.

Yabancılar ülkemizde edindikleri mülkleri kiraya vererek turizm gelirlerimizin kaybına neden olmaktadır. Yabancıların site anlamında topluca satın aldıkları yazlıklarda gizli pansiyonculuk yapıldığını herkes bilmekte ancak üstü örtülmektedir. Bu tür yerlerin sahiplerinin ülkeye giriş çıkışları da kontrol edilerek, ticari faaliyetleri olanlardan çok sıkı denetimlerle gelir vergisi alınarak, en azından vergi kaybı önlenecektir. Kayıt dışı faaliyetler ciddi cezai yaptırımlarla kayıt altına alınacak, kendi ülkelerinde vergi kaçırmaları adeta imkansız olan bu insanların ülkemizi sömürmesine izin verilmeyecektir.

Yerli ve yabancı seyahat acentelerinin arasındaki dengesizlik giderilecek, yerli yatırımlar özendirilecek, yatırımlarda bürokrasinin asgariye indirilmesi sağlanacaktır.

Son yıllarda Avrupa da arkalarına finans sektörünü alarak dikey ve yatay birleşmelerle devleşen ve tekelleşen Avrupalı tur operatörleri karşısında tur operatörlerimiz çok zor durumdadır, yaşam savaşı vermektedir. Bu nedenle Yerli Tur Operatörleri desteklenecek, ciddi tanıtım faaliyetleri ile sektör büyük tur operatörlerinin elinden kurtarılacaktır.

Dünya standartlarına göre çok pahalı olan havaalanı konma konaklama bedelleri, uluslararası standartlara indirilerek ülkemiz, Avrupa’daki diğer turizm merkezi ülkelerle ulaşım giderleri açısından rekabet eder duruma getirilecektir.

Turizm Bakanlığının müstakil bakanlık olarak görev yapması sağlanacak, halen 52 adet kanun ve yönetmeliğe bağlı olarak çalışan sektörde, hukuki anlamda sadeleştirme yapılarak hizmet odaklı bir rahatlama getirilecektir.

Turizm istihdamında sertifika zorunluluğu getirilecek, turizm eğitim kurumlarında eğitim kalitesi yükseltilecek, Turizm sektöründe yatırım yapmayı yatak sayısını artırmakla eş tutan anlayış terk edilecek, Turizm bilinci toplumun tüm katmanlarına aşılanacak, Turizmde toplam kalite yönetimi hâkim kılınacak, nadir dillerde Profesyonel Turist Rehberi açığı giderilecektir.

Turizm beldelerimizin birçoğunda önüne geçilemeyen çığırtkanlık ile eğitimsiz şoförlerin, gelen turistlere uyguladıkları tutarsız fiyatlar ve çirkin davranış şekilleri, konaklama tesislerindeki ve yiyecek-içecek sektöründeki niteliksiz personel yabancıların ülkemiz hakkındaki düşüncelerini çok olumsuz etkilemektedir. Bu da büyük çabalar ve paralar harcayarak ülkemize getirdiğimiz turistlerin kaçmalarına neden olmakta ve ülkemiz ekonomisi bundan zarar görmektedir. Sektörde çalışanları görevlerinin kalitesi ile ilgili eğitim verilerek, ustalık belgesi kapsamında çalıştırılacaktır.

Sektörde hizmet verecek personelin eğitimi amacıyla, bugün ülkemizde programlarında turizm eğitimi olan yaklaşık 300 kurum mevcuttur. Ancak, genellikle turizm sektörünün gelişme trendi ile ilgili gerekçelerle açılmamış olan her düzeydeki pek çok turizm eğitim kurumu, sektörün gelişme göstermediği yörelerde bulunmaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, Turizm Bakanlığı ve özel sektöre bağlı olarak faaliyet gösteren bu kurumlar arasında bir koordinasyon yoktur. Turizmde olmazsa olmaz olan yabancı dil faktörü, maalesef bu eğitim kurumlarımızda yeterli ilgiyi görmemektedir. Kokartlı rehber açığı, özellikle yeni pazarların devreye girmesi ile nadir dillerde rehber sıkıntısı had safhadır. Ayrıca, bazı sertifika programları ile yüksek öğrenim kurumlarının hemen tümünde turizm sektörünü tanımayan öğretim elemanları ders vermektedir.

Turizm eğitim programlarında kullanılan kitap, kaset ve film gibi materyalin hazırlanmasında ve güncelleştirilmesinde turizm sektörünün katkısı bulunmamaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı işbirliği çerçevesinde nitelikli insan gücü yetiştirecek turizm meslek liseleri turizm bölgelerinde yaygınlaştırılacaktır.

Turizm sektöründe çalışanlardan çoğu mektepli değil alaylı tabir edilen kişilerdir.

Oysa ülkenin tanıtımı ile başlayan hizmetlerin ehil ellerde olması gerekir. Başarının temel unsuru eğitim ve öğretimdir ve gereği yapılacaktır.

Dünya turizm gelirinden en fazla pay alan ülkelerin başarısında bölgesel tanıtımın önemi büyüktür. Bu nedenle Ülke tanıtımından çok bölgesel tanıtıma ağırlık verilecektir.

İhracatta olduğu gibi bölgeler bazında tanıtım için devlet yardımları ve teşvikler hayata geçirilecek ve tanıtımda bölgesel tanıtım stratejisi izlenerek markalaşmaya gidilecektir.

Bölgesel tanıtımda en önemli konulardan birisi de bölgenin özelliklerini ilk bakışta yansıtacak, akılda kalıcı bir logosunun olmasıdır. Ne yazık ki Türkiye’nin hemen hemen hiçbir turistik bölgesinin dünyaca tanınmış logosu yoktur. Bu eksiklik hızla giderilecektir.

Yol, su, enerji gibi ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar ile kanalizasyon ve katı atık problemi konaklama tesislerinin değerinin azalmasına ve ederinden daha ucuza pazarlanmasına sebep olmuştur. Tur operatörlerinin izlediği politikanın da etkisiyle, Türkiye ucuz bir piyasa haline gelmiş; doğal olarak, Türkiye ye gelen turist profili değişmiş ve harcama olanakları kısıtlı bir turist potansiyeli oluşmuştur. Son on yılda turist başına harcama tutarı % 15 azalmıştır. Bu durumun giderilmesi için her türlü tedbir alınacaktır.

Turizm bölgelerinde sağlık hizmetlerinin modern ve en iyi şekilde verilmesini sağlayacak şekilde gerekli alt yapı sağlanacaktır.

Yerel yönetimlerin turizm alanlarındaki alt yapı eksikliklerini seri şekilde tamamlamaları sağlanacaktır.

Turizm beldelerinde, özellikle Akdeniz sahillerindeki denetimler sıkça yapılacak, kumsalların rant kapısı haline dönüştürülmeleri engellenecek, deniz kirliliğine neden olan tekneler kontrol altına alınacaktır.

Yazlıklar da kıyılarımızın, doğanın tahribi ve denizlerimizin kirlenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle kıyı imar planlarında çok daha radikal olunacaktır..

Yat turizminin gelişmesi için gerekli alt yapı ve teşvikler sağlanacaktır.
ÜRETİMDE VERİMLİLİK
Ülkede, kaynaklarımız açısından öncelikle tarım, turizm ve de en fazla yatırım kalemimiz olan savunma sanayinde hamle yapılacak, dijital dönüşüm sağlanacak, endüstriyel 4.0 (ekipman verimliliği) -5.0 (insansız teknoloji) teknolojik olarak en azından üç alanda hayata geçirilecek, Nano teknolojinin kullanımı yaygınlaştırılacak, gelişen teknolojileri yakalamak için bütçede en fazla pay Ar-Ge ve eğitime ayrılacak, teknolojide dışa bağımlılık en aza indirilecek, güçlü sermaye, teşvik ve iyileştirilmiş yatırım ortamları ile verimli ve rekabet gücü olan üretime geçilecek yatırımlar yüksek faiz riskine karşı korumaya alınacaktır.

Kalkınma Bankası tarafından kritik sektörlerdeki büyük yatırımlar koşulsuz desteklenecek, kalkınma ajanslarının yapısı bölge özelliklerine göre büyük yatırımların öncüsü şeklinde faaliyet göstermek üzere yeniden dizayn edilecektir.

Küçük ve orta ölçekli işletmeler uzun vadeli, faizi çok düşük kredilerle ayakta tutulacaktır.

Teknoparkların kapasiteleri arttırılacak, Eximbank ihracat destekleri güçlendirilecek politikalar belirlenirken, devlet-özel sektör ve sivil toplum kuruluşları birlikte çalışarak, uluslararası standartlara haiz YERLİ MALI olgusu yeniden yaratılacaktır.

Bürokrasinin azaltılması, yatırım ortamının kolaylaştırılması, bürokratik sürecin kısaltılması için öncelikli yatırımlar başta olmak üzere temel esaslar belirlenip, mahalli idareler de dahil olmak üzere gerekli izinlerin verilmesi bu esasların yerine getirilmesi ile eş zamanlı olacak, insan kaynaklı gecikmelere asla izin verilmeyecektir.

Mahalli İdarelerin yatırım izin uygulamaları, kamu kurumlarınca yatırımlara yönelik her türlü bürokratik işlemler fayda/ masraf oranı dikkate alınarak rasyonel şekilde çözülecek, rüşvet ve kayırmacılık gibi kamudaki kirlilikler son bulacaktır.

TEŞVİK SİSTEMİ, ürün odaklı, ileri teknoloji yatırımları öncelikli, ihracat ağırlıklı ve Ar-Ge faaliyetlerini kapsayacak şekilde yeniden düzenlenecektir.

Stratejik ürünler ve ileri teknoloji alanındaki yabancı yatırımlarında uluslararası sermayeyi özendirici ilave tedbirler getirilecektir.

İHTİSAS MAHKEMELERİ kurularak uyuşmazlıklar bu çerçevede ve kısa sürelerde çözümlenecektir.

Sanayinin ihtiyacı olan nitelikli insan gücü tespit edilerek, teknik liseler, mesleki eğitim ve hizmet içi eğitim kursları mevcut şartlara uyarlanacak, staj müessesesi daha aktif ve etkin hale getirilecektir.

İmalat sanayiinde maliyetlerin düşürülmesi için, demiryolu taşımacılığı arttırılacak, büyük liman yatırımlarına öncelik verilecek, kargo ağırlıklı hava alanlarının demiryolu bağlantıları sağlanacak, Türk sahipli deniz filolarının gelişmesi için gerekli teşvikler verilecektir.

Sanayinin kendi elektriğini üretmesi için güneş-jeotermal-rüzgara dayalı yenilenebilir enerji santrali kurmasının önü açılacak, buna uygun olarak Türkiye Elektrik İletim A.Ş’in iletim hattı ve trafo merkezi kurması sağlanacaktır.
AR-GE FALİYETLERİ (Kimya, İlaç Sanayi, Elektrik, Makine, Otomotiv ve Raylı Sistem, Tekstil, Demir-Çelik, Alüminyum)
Bilindiği üzere uzak Asya’da örneğine sık rastladığımız GSYİH'si çok yüksek, bilişim devi olan ve ihracata dayalı ekonomisiyle bilinen ülkeler "mükemmellik" için yarışmaktadır. Bu ülkeler aynı zamanda nano teknolojide de çok ciddi hamleler yapmış ve akıllı ilaçlardan, tedavisi imkansız hastalıkları çözmek gibi sağlık sektöründeki ilerlemelerinden başlamak üzere, sanayi ve makine teknolojilerinde de üst sıralarda yer almaktadırlar. Bazıları teknoloji transferi ve bilim adamı yetiştirme konusunda açık ülkeler olduğundan bunlarla işbirliği yapılarak SANAYİ TOPLUMU olmayı sağlayacağız. Bu hedefe ulaşmak için öncelikle yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarına dayalı sanayiler seçilecektir.

Üniversite, TUBİTAK, Teknoloji Transfer Ofisleri ve Sanayi işbirliği ile ihtiyaçlarımızı belirleyerek insanlarımızın, üretimi sağlayacak eğitim düzeyine gelmesi ve ufuklarının açılması için her türlü alt yapı desteğini vereceğiz. Tüm teşvikler üretime katkıları ile paralel olacak, asla eskisi gibi yabancıların yüksek teknolojilerinin masraflarını karşılayan ülke konumunda olmayacağız.

Son teknolojiler olarak bilinen yapay zeka, siber saldırılara karşı önlemler, enerji depolama, bio teknoloji, quantum, nano teknoloji, üç boyutlu sistemler, katmanlı imalat teknolojileri konusunda çağı yakalama hızlı bir şekilde üretime yönelme, ithal ürün yerine yerel ve milli imal ürün konusunda uzmanlaşma temel hedef olacaktır. Bu konularda özel sektör desteklendiği gibi, yetişemedikleri yer finansmanı sorunlarında devlet gereken yatırımı ve yardımı yapacaktır.

Kimya sektöründe başta bioplastik olmak üzere, insan ve çevre sağlığına zarar vermeyecek ürünlerin üretimine önem verilecek, atıkların tekrar kazanılmasında azami hassasiyet gösterilecektir. Petrokimya tesisleri, linyit türevi ürünlerin eldesi için gazlaştırma reaktörleri kurulacak, ileri teknoloji kullanan yatırımlar teşvik edilerek ara ürün ithalatında sektör dışa bağımlılıktan kurtarılacaktır.

Nükleer Santrallerin kurulumunda ihtiyaç duyulacak çok yüksek ısıya dayanıklı kompozit malzemeleri üretecek firmalar desteklenecektir.

Rafine bor ürünleri üretim miktarı arttırmak için, Ar-Ge faaliyetleri attırılarak, satış ve pazarlama faaliyetleri geliştirilecektir.

Kenevir ve mısırdan elde edilen ve dönüşümü kolay biyoplastik üretimi ve kullanımı yaygınlaştırılacaktır.

İlaç ve tıbbi cihaz sanayiinde katma değeri yüksek ithal ikamesi ya da ihraca konu mal ve malzemenin üretilmesi özel teşviklerle ve bilim adamları ile desteklenecek, sanayici ve Ar-Ge de çalışanlar arasında işbirliği ve koordinasyon sağlanacak, sertifikasyonu için uluslararası standartlarda ve AB normlarında analiz laboratuvarları kurulacaktır.

Canlı organizmalar kullanılarak yapılacak ilaçlara (aşılar) yönelik Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması amacıyla, altyapı ve finansman desteği verilecek, ruhsatlandırılma aşamasında güçlü klinik tetkiklere olanak sağlanacak, bu konuda kalifiye elemanlar yetiştirilecek ve görevde yükselme yönetmeliğine bu branş da eklenecek,

Sağlık endüstrileri alanında yatırım, üretim, ihracat bazında her türlü destek verilecek, gerektiğinde kamu-özel ortaklığı veya sadece kamu yatırımı da yapılacaktır.

Son teknolojiler çerçevesinde yerli elektronik haberleşme şebeke altyapısı ve 5G baz istasyonu geliştirme çalışmaları tamamlanacak, endüstriyel 4.0-5.0 kapsamındaki fabrikalar, ulaşım, enerji, tarım, sağlık, çevre, afet yönetimi, savunma sanayi gibi konularda yerli ve milli yazılımlara özen gösterilecek ve bu konularda teknoparklardaki yazılım şirketleri ile ortak projeler yapılacaktır.

Makine ve elektrikli aletlerinde rekabet gücümüzü arttıracak kalitede üretim teşvik edilecek, Türk Standartları Enstitüsünün muayene alt yapısı günümüz şartlarına göre revize edilecektir.

Devlet Malzeme Ofisinde ve büyük ölçekli kamu ihalelerinde asansör, klima gibi aletlerin alımında yerli malı şartı getirilecektir.

Transformatör ve elektrik motoru üretiminde kullanılan ve stratejik bir ürün olan silisyumlu saç üretimi sağlanacak, akü ve pil üretimine yeni teknolojiler hayata geçirilecektir.

İl, ilçe ve belde belediyelerinin açık alan aydınlatmasında yenilenebilir enerji kullanılacaktır.

AB’de 1 Mart 2021 tarihinde yürürlüğe girecek olan yeni eko tasarım ve yeni enerji etiketi regülasyonuna uyumlu beyaz eşya üretmek için gereken yenileme yatırımlarının tamamı kalkınmada öncelikli yatırımlara tanınan teşviklerden yararlandırılacaktır.

Sanayi tesislerinde kullanılan motorlar enerji verimli motorlarla değiştirilecektir.

Rekabet gücünün geliştirilmesi için otomotiv destek programı hayata geçirilecektir. Programla; sensör, batarya, yakıt hücresi ve yazılım gibi alanlarda teknoloji ve üretim kabiliyetlerinin geliştirilmesi sağlanacaktır.

Bor pili ile çalışan bir aracın, Türkiye’de imalatını sağlamak için gerekli girişimlerde bulunulacaktır. (Burada bir açıklama getirmek gerekirse, dünyadaki bütün araçlar bor pili ile çalışır şekle dönüştürülse 500 yıl yetecek Bor cevherinin ülkemizde olduğu gözden kaçmamalıdır). Kurulacak fabrika Endüstriyel 4.0-5.0 kriterlerine uygun olacaktır.

Otomotiv sanayiinin yoğunlaştığı Kocaeli, İstanbul, Bursa, Sakarya, Ankara, İzmir, Aksaray, Adana illeri ile tekne, motor, yat yapımında yoğunlaşan illerde nitelikli işgücü ihtiyacını karşılamak sektör yetkilileri ile birlikte eleman ihtiyacı tespit edilerek, bu bölgelerdeki meslek enstitüsü ve meslek yüksek okullarına ağırlık verilecektir.

Partimiz, iktidarında, denizciliğe özel önem vererek, deniz sanayii, deniz taşımacılığı, deniz ürünleri geliştirilmesi hususunda yapılacak yatırımlara destek sağlanacaktır.

Yurt içinde üretilen elektrikli taşıtların (otobüs, kamyon vb.) şehir içi ve şehir dışı taşımacılıkta kullanımının yaygınlaştırılmasına yönelik destek ve düzenlemeler yapılacaktır.

Tramvay, hafif raylı sistem ve metro araçları ile kritik bileşenlerinin, üniversite ve özel sektör desteği de alınarak ülkemizde üretimi sağlanacak ve ciddi kalite kontrollerinden geçirilecektir.

Ülkemiz tekstil, deri, hazır giyim ve moda tasarımında oldukça ileri seviyede olmasına rağmen, teknik tekstil, çevre duyarlılığı, enerji verimliliği, atıkların değerlendirilmesi, yurt dışı pazar, hammadde ithalatında vergi indirimi konularında gerekli destek verilecektir.

Demir-çelik’te kalitesiz ürün ithalatına asla izin verilmeyecek, mevcut fabrikalarda savunma sanayii, demiryolları, mega projeler ve nükleer santraller için gereken kaliteli çelik üretimi öncelikli olacaktır.

Havacılık, savunma ve otomotiv sanayii gibi sektörler için gerekli olan yüksek alaşımlı, ısıl işlemle mukavemeti artırılmış Alüminyumun yerli olarak üretilebilmesine yönelik Ar-Ge ve yatırım faaliyetleri özendirilecektir.

Ülkemizde yakın mesafe yolcu ve araç taşımacılığında kullanılan gemilerin çevre ve enerji dostu tam elektrikli gemilere dönüştürülmesi sağlanacaktır.

Mobilyacılıkta markalaşma konusunda gerekli destek verilecek, kayıt dışı üretim kayıt altına alınacaktır.
BİLİM ve TEKNOLOJİ
Teknolojide dev adımların atıldığı 20.yüzyıl, 21.yüzyıla bilginin üretim ve paylaşımında devrim yaratan bir teknolojik miras bırakmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojileri, ülkelerin rekabet gücünün ve refahın artmasında ve nitelikli istihdamın gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.

Mobil cihaz ve internet sayesinde dünya küçülmüş, mesafeler kısalmış ve ülkeler bilgi tabanlı ekonomilere dönüşmeye başlamıştır

TUBİTAK bağımsız bir kurum olmaktan çıkmış, nitelikli proje ayırımı dahi yapamayan siyasi otoritenin ihtiyaçlarına cevap veren bir yapıya dönüşmüştür.

Ülke adına başta, teknolojik ve genetik alanlar olmak üzere, temel stratejik alanlarda bilim politikaları üretmek üzere TUBİTAK ve TÜBA birleştirilerek özerk Bilim ve Teknoloji Politikaları Kurumuna dönüştürülecektir. Hızlı ve sürdürülebilir kalkınma, ancak bilimin önceliğinde gerçekleştirilebilir.

Ülkemizde AR-GE faaliyetlerine GSYH’dan ayrılan pay oldukça az, tam zamanlı araştırmacı sayımız nüfusa göre çok düşük, üniversite laboratuvarlarımız yetersizdir.

Bütün bunlara rağmen e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında e-Türkiye projesi devreye girmiş, 82,4 milyon nüfusa sahip ülkemizde; internet kullanıcısı 60 milyona yaklaşmıştır. Ayrıca Yetişkin insanların %98’i cep telefonu kullanırken, bunların %77’si akıllı telefon kullanmaktadır.

Neredeyse herkesin televizyonu bulunmaktadır. İnsanlar internette günde ortalama 7 saat geçirmektedir.

İnternet üzerinden ticaret (e-ticaret) en fazla seyahat, elektronik ürünler, moda ve güzellik ürünleri ile oyuncak ve hobi ürünlerinde yapılmıştır. Artık görsel ve yazılı basına internet ortamında da ulaşılır olmuştur.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde katma değerli yazılım ve bilgi teknolojileri hizmetleri kullanımına ağırlık verilecektir.

İşletmelerin iş verimliliğinin artırılmasında bilgi teknolojilerinden yararlanılacaktır.

Sağlık, ulaşım, bina, enerji ile afet ve su yönetimi gibi alanlarda akıllı uygulama kullanımı yaygınlaştırılacaktır.

İnternetteki Türkçe içeriğin nicelik ve nitelik açısından gelişmesi ve erişilebilir olması sağlanacaktır.

Yayıncılık sektörünün, altyapı ve hizmetlerini çeşitlendirilerek, sayısal dönüşümü tamamlanacak ve kamu hizmeti yayınları toplumun farklı kesimlerinin beklentilerine uygun içeriklerle sunulacaktır.

Kişisel verilerin korunması ve ulusal bilgi güvenliği alanlarında hukuki altyapı tamamlanacaktır. İnternet suçlarının cezaları caydırıcı mahiyette arttırılacaktır.
ENERJİ ve MADENCİLİK
Ülkemizde enerji üretiminde 2017 rakamları ile doğalgazın %28, kömürün %28, petrolün %31, hidrolik enerjinin %5, hidrolik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %8 olmuştur. Elektrik enerjisi görünümünde ise ülkemizin toplam kurulu gücü 2017 yılı için 85.200 MW olarak verilmektedir. Kurulu gücün yarısı doğal gaz santralleri ve barajlar, kalanı da linyit, ithal kömür ve akarsulara kurulan hidroelektrik santraller ile rüzgar, güneş, jeotermal, sıvı yakıtlar, taş kömürü, yenilenebilir atıklara dayanmaktadır.

1 Mart 2015 tarihinde elektrik iletim sisteminden kaynaklandığı açıklanan arıza nedeniyle Türkiye’nin tamamında 8-10 saat süre elektrik kesintisi yaşanmış, hayat felç olmuştur. Bu kesinti arz güvenliği ile ilgili bir dizi tartışmayı da gündeme getirmiş, yaklaşık bir yıl sonra 26 Nisan 2016 tarihinde 24 ili kapsayan bir bölgesel kesinti daha yaşanmış, bu kesinti de Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerindeki aşırı fırtına ve yağış nedeniyle yüksek gerilim hatlarında oluşan geçici arızaya bağlanmış ve öylece kapanmıştır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı artan enerji ihtiyacını karşılamak ve arz güvenliğini sağlamak için nükleer santraller planlamış, ancak enerjideki dışa bağımlılığı giderme konusunda başarılı olamamıştır.

Türkiye’de elektrik üretim ve dağılımında bölgesel bir dengesizlik söz konusudur.

Türkiye’nin batısında yoğun tüketim varken, doğusunda ise yoğun üretim mevcuttur. Bu da Türkiye’nin dört büyük şehri ve nüfusunun büyük çoğunluğunun iletim bölgesindeki doğalgaza veya diğer bölgelerden iletilecek elektriğe muhtaç durumda olduğunu göstermektedir. Bu durum iki sorunu ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan ilki doğalgaz bağımlılığı ikincisi ise iletim sorunudur.

Nükleer enerji alanında inşaatına başlanan Akkuyu Nükleer Santral projesi tamamıyla yabancı teknoloji ve ithal yakıta bağımlı bir santral olacağı gibi santralin sahibi ve işletmecisi yabancı bir şirkettir. Üstelik Yap-Sahip Ol-İşlet (Build-Own-Operate/BOO) modeli ile %100 Rus sermayesi ile yapılan santral için 12,35 sent/kWh gibi yüksek bir ortalama ile 15 yıl boyunca üretilecek elektriğin yarısına, devlet tarafından alım garantisi verilmiştir. Genellikle gece saatlerinde elektrik ihtiyacı düşmekte ve hidroelektrik, rüzgar gibi yakıt maliyeti olmayan santraller ile ihtiyaç karşılanabilmektedir. Diğer taraftan gece tarifelerinde nükleer santrallere verilen alım garantileri nedeni ile ortalama elektrik maliyetinin artması sürpriz olmayacaktır.

İkinci çözüm olarak sunulan yenilenebilir enerji başlığında özellikle rüzgar ve güneş enerjisine yapılacak yatırımlar için Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması geliştirilmiştir. Bunun sonucunda özellikle hidroelektrik santraller kurmak adına çevreye ciddi zararlar verilmiş, halihazırda arz fazlası olan bölgelere alım garantili santraller kurulmuştur. Ayrıca bu santraller, kurlardaki artış nedeniyle ortalama elektrik tedarik maliyetlerini yukarıya çekmekte ve üretim tahmininde hata yapmaları halinde ortaya çıkacak dengesizliklerle elektrik piyasasında maliyet artışlarına yol açarak, fiyat-maliyet oluşumunda sorunlara yol açmaktadır.

Enerji üretiminde kullanılan doğalgazda %99, petrolde ise yaklaşık %92 oranında dışa bağımlılık söz konusudur. Bu bağımlılığın sonucu olarak 2017 yılında ilk 11 ayın enerji ithalatı 37 milyar doları bulmuştur.

Dışa bağımlılığın ithal kaynaklar dışında diğer bir ayağını da teknoloji ve ekipman oluşturmaktadır. Türkiye yenilenebilir enerji ekipmanları açısından yılda 8 milyar dolarlık mal ithal ederken, ihracatının 5,6 milyar dolar olduğu görülmektedir. Termik santral ekipmanları için ise 3,5 milyar dolarlık ihracat karşısında, 6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiş ve böylelikle 2,5 milyar dolar dış ticaret açığı olmuştur.

Ülkemizde enerji üretiminde 2017 rakamları ile doğalgazın %28, kömürün %28, petrolün %31, hidrolik enerjinin %5, hidrolik dışı yenilenebilir enerji kaynaklarının payı %8 olmuştur. Elektrik enerjisi görünümünde ise ülkemizin toplam kurulu gücü 2017 yılı için 85.200 MW olarak verilmektedir. Kurulu gücün yarısı doğal gaz santralleri ve barajlar, kalanı da linyit, ithal kömür ve akarsulara kurulan hidroelektrik santraller ile rüzgar, güneş, jeotermal, sıvı yakıtlar, taş kömürü, yenilenebilir atıklara dayanmaktadır.

1 Mart 2015 tarihinde elektrik iletim sisteminden kaynaklandığı açıklanan arıza nedeniyle Türkiye’nin tamamında 8-10 saat süre elektrik kesintisi yaşanmış, hayat felç olmuştur. Bu kesinti arz güvenliği ile ilgili bir dizi tartışmayı da gündeme getirmiş, yaklaşık bir yıl sonra 26 Nisan 2016 tarihinde 24 ili kapsayan bir bölgesel kesinti daha yaşanmış, bu kesinti de Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerindeki aşırı fırtına ve yağış nedeniyle yüksek gerilim hatlarında oluşan geçici arızaya bağlanmış ve öylece kapanmıştır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı artan enerji ihtiyacını karşılamak ve arz güvenliğini sağlamak için nükleer santraller planlamış, ancak enerjideki dışa bağımlılığı giderme konusunda başarılı olamamıştır.

Türkiye’de elektrik üretim ve dağılımında bölgesel bir dengesizlik söz konusudur.

Türkiye’nin batısında yoğun tüketim varken, doğusunda ise yoğun üretim mevcuttur. Bu da Türkiye’nin dört büyük şehri ve nüfusunun büyük çoğunluğunun iletim bölgesindeki doğalgaza veya diğer bölgelerden iletilecek elektriğe muhtaç durumda olduğunu göstermektedir. Bu durum iki sorunu ortaya çıkarmaktadır. Bunlardan ilki doğalgaz bağımlılığı ikincisi ise iletim sorunudur.

Nükleer enerji alanında inşaatına başlanan Akkuyu Nükleer Santral projesi tamamıyla yabancı teknoloji ve ithal yakıta bağımlı bir santral olacağı gibi santralin sahibi ve işletmecisi yabancı bir şirkettir. Üstelik Yap-Sahip Ol-İşlet (Build-Own-Operate/BOO) modeli ile %100 Rus sermayesi ile yapılan santral için 12,35 sent/kWh gibi yüksek bir ortalama ile 15 yıl boyunca üretilecek elektriğin yarısına, devlet tarafından alım garantisi verilmiştir. Genellikle gece saatlerinde elektrik ihtiyacı düşmekte ve hidroelektrik, rüzgar gibi yakıt maliyeti olmayan santraller ile ihtiyaç karşılanabilmektedir. Diğer taraftan gece tarifelerinde nükleer santrallere verilen alım garantileri nedeni ile ortalama elektrik maliyetinin artması sürpriz olmayacaktır.

İkinci çözüm olarak sunulan yenilenebilir enerji başlığında özellikle rüzgar ve güneş enerjisine yapılacak yatırımlar için Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması geliştirilmiştir. Bunun sonucunda özellikle hidroelektrik santraller kurmak adına çevreye ciddi zararlar verilmiş, halihazırda arz fazlası olan bölgelere alım garantili santraller kurulmuştur. Ayrıca bu santraller, kurlardaki artış nedeniyle ortalama elektrik tedarik maliyetlerini yukarıya çekmekte ve üretim tahmininde hata yapmaları halinde ortaya çıkacak dengesizliklerle elektrik piyasasında maliyet artışlarına yol açarak, fiyat-maliyet oluşumunda sorunlara yol açmaktadır.

Enerji üretiminde kullanılan doğalgazda %99, petrolde ise yaklaşık %92 oranında dışa bağımlılık söz konusudur. Bu bağımlılığın sonucu olarak 2017 yılında ilk 11 ayın enerji ithalatı 37 milyar doları bulmuştur.

Dışa bağımlılığın ithal kaynaklar dışında diğer bir ayağını da teknoloji ve ekipman oluşturmaktadır. Türkiye yenilenebilir enerji ekipmanları açısından yılda 8 milyar dolarlık mal ithal ederken, ihracatının 5,6 milyar dolar olduğu görülmektedir. Termik santral ekipmanları için ise 3,5 milyar dolarlık ihracat karşısında, 6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiş ve böylelikle 2,5 milyar dolar dış ticaret açığı olmuştur.

Elektrik alanında özelleştirme ve piyasalaşma özellikle kayıp-kaçak başlığında yurttaşlara mali yükler getirmiştir. Bu bağlamda:

Kesinlikle kayıp kaçak elektrik, sade vatandaşlara yüklenmeyecektir.

Elektrik faturalarındaki %40’ye varan ilave vergi yükü ve TRT Payı kaldırılacaktır.

Küçük güneş santralleri kurularak, köylerin, sitelerin elektrik ihtiyacı buradan karşılanacaktır.

Belediyelerin sokak aydınlatmaları sokak lambalarına konacak küçük güneş panellerle sağlanacaktır.

Kendi elektriğini üreten akıllı evler teşvik edilecektir.

Çevre kirliliğine yol açan Hidroelektrik santrallere izin verilmeyecektir.

Madenlerimiz, doğal servetlerimiz olduğu için yerin altından çıkarılan ve sıfırdan katma değer yaratan kaynaklardır. İmalat sanayinin temel maddesini sağlarlar. Bulunduğu yerde üretilmeleri zorunludur. Yani bu sektörde yer seçme şansı yoktur, üretildiği andan itibaren de tükenmeye başlar, yerine konması da mümkün değildir. Madencilik özellikle kapalı işletmelerde oldukça risklidir, yatırımın geri dönüşü dünya piyasalarına göre bazen çok uzamaktadır. Eğer bir madende, madencilik faaliyetleri durursa yeniden işletmeye alınması çok zordur, madencilik faaliyetinin çevreye olumsuz etkisi olsa da bu etkilerin giderilmesi mümkün olan bir sektördür. Madencilik; cevher, emek, işveren ve sermayeye dayanan bir iş koludur. İş gücünün yoğunluğu üretim maliyetlerini artırmakta, teknoloji kullanıldığında da donanımlı işgücüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Madenciliğin önündeki temel engellerin giderilmesi için madencilik faaliyetlerinin yapılacağı yöre ile ilgili kararlara yöre halkının katılması, toplumsal, ekonomik ve çevresel bakımdan sürdürülebilir bir madencilik sektörü yaratmak için de devletin, sektörde faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği içinde olması gerekmektedir. Her ne kadar madencilik faaliyetleri ile ilgili ruhsatlar Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından verilmekteyse de, işletme faaliyetine geçebilmek için 10 ayrı bakanlığın 22 ayrı biriminden izin almak gerekmektedir. Çevre Kanunu, Orman Kanunu, Mera Kanunu, Zeytinlikleri Koruma Kanunu, Su Havzaları Kanunu, Milli Emlak Genel Müdürlüğü Kanunu gibi kanunlar ile getirilen yasaklamalar yatırımcıların sektöre girmesini caydırmaktadır. Pek çok yörede bilimsel temele dayanmayan doğal SİT alanı uygulamaları yer altı kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasını önlemektedir.

Riskin en yüksek olduğu sektörlerden biri madenciliktir. Bu nedenle desteklenmesi ve teşvik edilmesi gerekir. Normal vergilerin dışında % 5 oranında devlet hakkı, % 5 madencilik fonu, % 2 buluculuk hakkı, % 2 belediye hissesi ve %1 ihbar hakkı gibi ek vergiler sektöre yatırımı azaltmaktadır. Madencilik, yatırım süresi, gelir elde etme süresi en uzun olan sektörlerin başında gelir.

Bu nedenle pek çok saha kamu kurumları tarafından ruhsatlandırılmış, gerek özel sektör gerek kamuda hiçbir faaliyet yapıl mayan pek çok saha ortaya çıkmıştır.

Maden ocaklarında üretilen cevher zenginleştirme ve işleme tesislerine karayolu, demiryolu ve gemiler ile sevk edilmektedir. Limanlarımız yetersizdir. Nakliyat giderlerinin toplam maliyet içindeki payı yaklaşık %50-60 civarındadır. Bu yüksek nakliye maliyeti, ülkemiz madenciliğini diğer ülke madencilerine karşı rekabet gücünü azaltmaktadır. Çevreye zarar verecek türde kap kaç madenciliğine son verilmesi ve arazilerin maden faaliyetleri sonrası kademeli olarak yeşillendirilip, kazanılması gerekmektedir.

Enerji fiyatları ve özellikle elektrik enerjisi çok yüksek olduğu için diğer sektörlerde olduğu gibi madencilik sektörünü de olumsuz yönde etkilemektedir. Son yıllardaki kaza istatistikleri incelendiğinde, madencilik sektöründe iş kazalarının belirgin bir şekilde artarak devam ettiği görülmektedir.

Diğer taraftan, 2002’den bu yana, hükümet tarafından ruhsatlandırma işlemlerinde, gerekli izinlerde özel olarak ve gereksiz yere sürelerin uzatılması sektöre ciddi darbe vurmuştur. Bu nedenlerle, tüm izin ve faaliyetlerin çok kısa sürelerde sonuçlanmasını sağlayacak bir yapı oluşturulacak, maden kaynaklarının kendi enerjisini üretmesine izin verilecektir.

MTA, TKİ, TTK, ETİMADEN, BOREN, EÜAŞ, TCK, DSİ, Türkiye Petrolleri verileri birleştirilerek, maden envanterimizin genişlemesi sağlanacak ve üniversitelerde yapılacak AR-GE faaliyetleri ile sektör desteklenecektir.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının denetim kadrolarının sayısı arttırılacak, işletmelerin çevresel rehabilitasyon yükümlülükleri sürekli kontrol edilecektir.

Nitelikli ve uygun sayıda maden mühendisi planlaması yapılacak, Üniversitelerde Maden Mühendisliği bölümlerinin ders programlarının, çağın ve sektörün gereklerine göre yeniden düzenlemesi sağlanacaktır.

Türkiye’de altın işletmeciliği yapan yabancı şirketlerden altın değeri üzerinden maliyetler çıktıktan sonra madencilik fonuna irat kaydedilmek sureti ile gelir vergisi alınacaktır.

Sonuç olarak madenciliğin önündeki tüm engeller kaldırılarak ekonomimizde büyük önemi olan bu sektörde de kalkınma hamlesi gerçekleştirilecektir.
SANAYİ
1929 da Atatürk’ün direktifiyle hayata geçirilen, ancak bu günlerde unutturulmuş olan, yerli malı haftaları kapsamında; yerli malı kullanımının teşviki, yerli sanayinin gelişmesi için hayati öneme sahiptir. Yerli ürünlerin tercih edilmesi Ülkemizin, insanımızın geleceğidir.

Yarınlarımızın güvencesidir. Yerli sanayi ürünlerimizin kalitelerinin yükseltilerek, tüm dünyaya kendi markamızla ürün satmak öncelikli hedefimizdir. Güçlü bir ulusal sanayi için Ulusal bilgi birikimini ve teknolojimizi geliştirmek zorundayız. Bunun başarılabileceğinin en somut örneği, 30 yıl önce kurulan ASELSAN ve benzeri kuruluşlardır.

Son yıllarda sanayinin ve imalat sanayinin gayrı safi milli hasıladaki payı giderek azalmaktadır. Özelleştirmeler, kapanan iş yerleri, doların Türkiye’ye maliyeti hesaplanmadan yapılan ithalatlar ve ihracatın %70’inin ithalata dayanması, hem işsizliğin artmasına hem de ekonomik krizin sanayi odaklı gelişmesine sebep olmaktadır.

En çok daralma ağaç işleme sanayinde, onu takiben demir-çeliği de içeren ana metal sanayiinde ve çimento, cam, seramik, tuğla vb. gibi inşaat girdilerini içeren alt sektörde %15 civarında olmuştur.

Ayrıca beyaz eşya, elektronik ev eşyalarını üreten sektör ile otomotiv ürünlerini izleyen sektörlerde de %10 daralma gözlenmiştir.

Buna paralel olarak yatırımlar düşmüş, özellikle inşaat sektörü negatiflerde seyretmeye başlamıştır.

İşsizlik %13.5 ile son yılların en yüksek rakamına ulaşmıştır.

Tüketimi canlandıracak gelir beklentisi de olmadığı için durumun düzelmesini umut etmek yanlış olacaktır.

Türkiye sanayi toplumu olmadan sanayi ötesi toplum olmuştur. Bu nedenle temel hedef her iki ilden birinde mutlaka fabrika kurularak Atatürk’ün cumhuriyetin ilk on beş yılında kurduğu gibi 160 fabrikanın kurulması sağlanacaktır.

Bu fabrikalar ülke ihtiyaçları, gelişen teknolojiler, ithal ikamesi ürünler üzerine ve ihracata yönelik olacaktır. Ayrıca ilçelerde ve köylerde kooperatifçilik desteklenerek tarım ve tarıma dayalı sanayilerde üretim yapacak imalathaneler kurulacaktır.

Yani üretimde temel hedef yerli ve milli olmaktır.

Nano teknoloji, Endüstriyel 4.0-5.0 yatırımları öncelikli konular olacak, yatırımın yeri neresi olursa olsun, kalkınmada öncelikli yörelere tanınan tüm haklardan yararlandırılacak kendi elektriklerini üretme imkanı verilecek, istihdam odaklı yatırımlarda sigorta gibi harcamalar için ayrıca teşvik verilecektir.

Sanayiye girdi sağlayan madencilik sektörlerine üretim üzerinden ayrıca teşvik sağlanacaktır.

Kredi Garanti Fonunun en büyük dilimi, imalat sanayine verilecektir. Kalkınma ve

Yatırım Bankasının başta öncelikli sektörler olmak üzere tüm sanayi yatırımlarına desteği sağlanacaktır.

Kalkınma ajansları tarafından bölgesel potansiyelleri hayata geçirebilecek, büyüme potansiyeli taşıyan şirketlere sermaye katkısı yapılacaktır.

Teknoloji transferi için hibe desteği verilecektir.

Teknoparkta yer alan şirketlerin ve teknoloji transfer ofislerinin kapasiteleri artırılacaktır.

İmalat sanayii sektörlerindeki STK’ların ortak sorunlara çözüm getiren araştırma projeleri desteklenecektir.

Üreticilerimizin test, muayene, sertifikasyon ihtiyaçları tespit edilerek yerli test ve sertifikasyon işlemleri hızlandırılacaktır.

Standardizasyon ve uygunluk değerlendirmelerinin süratle yapılmasını teminen Türk

Standartları Enstitüsünün (TSE) mevzuat altyapısı güçlendirilecektir.
ULAŞIM
Ulaştırma sistemi, insan ve yüklerin bir yerden başka bir yere kara yolu, deniz yolu, hava yolu, boru yolu, demir yolu, iç su yolu aracılığı ile taşınmasının fiziksel, sosyal, ekonomik ve kurumsal bileşenlerinin kümesidir. Sınırların ortadan kalkması sonucu ülkelerin arasındaki ekonomik ilişkilerin en önemli ayağını taşımacılık, yani nakliye oluşturmaktadır.

Ulaştırma sisteminin temel ögeleri, ağ, taşıt filosu ve işletmenin kendisidir. Her bir taşımacılık diğerlerinden bağımsız olarak ulaştırma yapabildiği gibi, insan ve yük taşımacılığında bu alt sistemlerin amaca en uygun olan birkaçı birlikte de kullanılmaktadır.

Ülkemizde demiryolu, denizyolu, boru hattı gibi diğer ulaştırma alt sistemlerinin yetersiz olması nedeniyle, şehir içi ve şehirlerarası yolcu ve yük ulaşımı % 90’ların üstüne çıkan oranlarda karayolu ağırlıklı olarak yapılmaktadır.

Bu durum, karayolu ağındaki eksiklikler, taşımacılık denetiminin yapılmaması ve trafik denetimi yetersizliği dövize bağlı olan işletme maliyetlerini anormal değerlere çıkarırken, diğer yandan her yıl binlerce can ve mal kaybıyla sonuçlanan trafik kazalarına ve aşırı çevre kirliliğine yol açmaktadır.

Sistemlerin kendi içinde de, birbirleri ile olan ilişkilerinde de bilgi ve deneyim eksikliği, plansız uygulamalar, her birinin farklı bakanlıklar ve birimlere bağlı olması hizmetin eşgüdüm içinde götürülmesine mani olmaktadır.

Bir zamanlar yük taşımacılığında önemli bir paya sahip olan TCDD işletmesi, bugün ciddi hatalarla ve istenmeyen sonuçlarla karşı karşıyadır. Yönetim kadroları siyasi atamalarla doldurulduğundan “işi bilen” personel sayısı her geçen gün azalmakta, insan kaynaklarını ve taşımacılığın kalitesini geliştirmeye yönelik hiçbir çalışma yapılmamaktadır.

Kentler arası yolcu ve yük taşımacılığının neredeyse tümünün gerçekleştiği karayollarımızda, taşımacılık denetimi yok denecek kadar az, trafik denetimi ise yetersizdir.

Korsan yük taşımacılığı yüzünden, yollarda dolaşan yüzlerce boş kamyon, trafik kazalarına ve milli servetin boşa harcanmasına yol açmaktadır. Bu nedenle ülke ekonomisine olumsuz yansımaları olan faaliyetler denetim altına alınacaktır.

Raylı sistemlerde de, ihale sırasında ve işletme aşamasında hatalı ve maliyeti arttıran uygulamalar ciddi problemler doğurmaktadır.

Hava taşımacılığı, konma konaklama ve diğer yer hizmet ücretlerinin uluslararası standartların üstünde olması, yakıt temini, maliyet, hava alanlarının kullanımı, hava araçları için motorlu taşıtlar vergisinin azaltılması, sigorta maliyetleri gibi sorunlar ile oldukça pahalı bir görünüm arz etmektedir.

Türk sivil havacılık sektöründe sektörün büyüme hızıyla orantılı olarak artan bir işgücü talebi vardır. Bu talep hem uçuş hem de yer hizmetleri ile ilgilidir. Sektördeki işgücü oldukça çeşitlidir. Pilot, hava trafik kontrolörü, uçak mühendisi, uçak teknisyeni, dispeçer, yer hizmetleri personeli, havaalanı işletmeciliği personeli ve kabin görevlisi gibi birçok görevde yer alan çalışan sayısı, sektörün büyüme hızına göre yetersiz kalmaktadır. Görüldüğü üzere nitelikli personel ihtiyacı çok fazladır.

Coğrafik konum açısından, Asya ve Avrupa arasında bir köprü olmasından dolayı stratejik konumu, jeopolitik yapısı, etrafındaki ülkelerin sosyo-ekonomik koşulları ile büyük avantajlara sahiptir.

Yerli uçak üretimi olmadığı için sektör bu ihtiyacını ithalatla karşılamaktadır. En çok satın alım yapılan firmalar Airbus (Avrupa) ve Boeing (Amerika) olup bu iki firmanın uçakları sektördeki uçakların %90’ından fazladır.

Yakıt giderleri havayolu işletmelerinin en önemli gider kalemlerinden biridir. Türkiye gibi yakıtta dışarıya bağımlı bir ülke için bu maliyet unsuru daha da önemli olmaktadır.

Yer hizmetleri kuruluşları; temsil, yolcu trafik, yük kontrolü ve haberleşme, Rampa (Rampa, kargo ve posta, uçak temizlik, birim yükleme gereçlerinin kontrolü), uçak hat bakım (uçak hat bakım, yakıt ve yağ),uçuş operasyon, ulaşım, ikram servis, gözetim ve yönetim, uçak özel güvenlik hizmet ve denetimi hizmetlerini sunan A, B ve C tipi çalışma ruhsatlarına sahip kuruluşları ifade eder.

Zorlu rekabet koşullarında bir ürünün birim maliyetini etkileyen en önemli unsurlardan biri taşımacılık maliyetidir Bu yüzden de dünya dış ticaretinin % 90’ı denizyolu ile yapılmaktadır. Dolayısı ile deniz ve denizcilik; yük ve yolcu taşımacılığı başta olmak üzere, gemi inşa sanayi, liman hizmetleri, deniz turizmi ile bir ticaret ve hizmet dalıdır.

Üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizde maalesef denizcilik sektöründe mevcut potansiyel kullanılmamaktadır ve kullanılması için her türlü çalışma yapılacak tüm sektör sorunları kademeli olarak çözümlenecektir. Deniz Taşımacılığını teşvik edecek uygulamalar hayata geçirilecektir.

Ülkemizdeki taşımacılık faaliyetlerinin (yük ve insan) %70’i karayoluyla yapılmaktadır. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması dikkate alınarak, zaman ve milli servetin boşa harcanmaması için, partimizin iktidarında devlet, deniz taşımacılığını birinci sıraya çıkaracaktır. Bu partimizin özel bir sözüdür.

Demiryolları taşımacılığına ağırlık verilecek, büyükşehirlerde metro hatları yaygınlaştırılacak, karayolları kalite, kantite ve kontroller açısından uluslararası standartlara kavuşturulacaktır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
İklim değişikliği ve çevre kirliliği gelecek nesillerin yaşamını da olumsuz etkileyecek ve de Dünya’nın acil olarak çözmesi gereken ortak bir sorun haline dönüşmüştür.

Ülkemizde eğitim noksanlığı, bireylerin çevre tedbirlerinden haberdar olmaması, yerel yönetimlerin uygulamadaki basiretsizliği ya da teknolojiden uzak olmaları ciddi sorundur.

Sanayi ve madencilik yatırımlarında çevre etki değerlendirilmesinden yoksun çalışılması, tarımda bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı, evsel ve hayvansal atıklar, tekstil, zeytin işleme tesisleri atıkları, inşaat kaynaklı atıklar, atık depolama yerlerinin yetersizliği veya yer seçimindeki hatalar, geri dönüşüm tesislerinin azlığı, gemilerin yarattığı kirlilikler, çarpık kentleşme, şeker, çimento fabrikası gibi endüstriyel tesislerin şehir içinde kalması, kış aylarında kükürt ihtivası yüksek kalitesiz yakıtlarla ısınma, termik santraller, motorlu taşıtlar, eğlence yerlerinin gürültüsü sonucu çevre kirliliği artarak devam etmektedir.

Ayrıca orman yangınları flora ve faunayı tahrip etmekte, inşaat sektörü ve alt yapı yatırımlarının yetersizliği gibi faktörlerle tabiat katledilmektedir.

30 ilimizde yeraltı suları, yüzeysel sular ve deniz sularında su kirliliği, 26 ilde hava kirliliği, 21 İlde atıkların kirliliği, 3 İlde gürültü kirliliği, bir ilde de erozyona bağlı çok ciddi çevre sorunları yaşanmaktadır.

Bu kirlilikleri minimize edebilmek için; Her kademede çevre sorunlarının dünya ve ülke geleceği için ne kadar büyük tahribatlara yol açabileceği, yazılı, görsel medyada haberlerle, çizgi filmler, eğitim programları ile sürekli gündemde tutulacak, ekolojik dengeye özen gösterilecektir.

Yerel Yönetimlerin geri dönüşüm tesis ve projelerine maddi destek sağlanacak, her ay aynı gün yurtta yerleşim yerlerinin tamamında özel torbalar dağıtılarak çevre atıklarının toplanması için tüm ailelerin katılacağı yarım günlük çevre faaliyetleri düzenlenecek, yerlere çöp atma ve tükürmeye çok ciddi cezalar getirilerek, maddi cezayı ödeme zorluğu olan insanlara da sokaklardan çöp toplama cezası verilecektir

İnşaat atıklarının, hafriyat malzemelerinin belediyelerce gösterilecek alanlara atıkların cinsine göre ayrılarak dökülmesi sağlanacaktır.

Çiftçiler gübre, ilaçlama, toprakların korunması ve su kullanımı konusunda eğitilecek, devlet gıda güvenliğini kesintisiz olarak sağlayacaktır.

Endüstriyel atıkların minimuma indirilmesi için gelişen teknolojiler çerçevesinde gerekli önlemleri alması sağlanacak, nehirlere kanalizasyon atıkları boşaltılması engellenecektir.

Havada inversiyon tabakası oluşmasını önlemek için kent planlamaları yapılırken şehirleri çevreleyen akslarda ya da deniz kenarlarına çok yüksek yapılar yapılmasına izin verilmeyecektir.

Isınma amaçlı kalitesiz kömür kullanılması yerine yenilenebilir enerji kullananlara vergi muafiyeti getirilecektir

Binalara oturma izni verilmeden önce her daire sahibinin devletin göstereceği yere daire sahibinin adı ile en az 10 fidan dikmesi sağlanacaktır

Ağaç Dikme Bayramı resmi tatil olarak belirlenip, Orman Bakanlığı koordinesinde, gönüllü kuruluşlar, okullar ve ailelerin katılımı ile ağaç dikme bayramları düzenlenecektir.

Çevreyi kirletenlere ceza vermek üzere halk arasından bu konuda duyarlı ve eğitimli vatandaşlara gönüllü olarak çevre müfettişliği görevi verilecektir.

Türkiye’nin deprem kuşağı içinde bulunduğu gerçeği dikkate alınarak, deprem ve diğer afetler için bilimsel çözümler kararlılıkla uygulamaya konulacak, arazi planlaması, kent planlaması ve yeni sanayi bölgeleri planlaması, rant kaygılarından uzak bir şekilde rasyonel olarak hayata geçirilecektir.

Kentleşme projelerinde, insan ve doğa odaklı kriterler özellikle öne çıkarılacaktır.

Doğa ve Ekolojik Denge korunacaktır.

Kentlerin anayasası niteliğinde olan imar planları, TMMOB’un ve halkın katılımıyla yeniden düzenlenecektir.

Geleceğin savaşlarının su savaşları olacağı gerçeğinden hareket ile, su kaynaklarımızın da yetersizliği gözetilerek, dere, çay gibi akarsu havzaları ile yağmur sularının uygun toplanma yerlerine göletler oluşturulacak, su kaynaklarının tasarruflu kullanılması sağlanacak, yeraltı su kaynaklarımızın bozulmasına izin verilmeyecek, atık suların arıtılması maksimum seviyelere çıkarılarak tekrar sisteme girmesi sağlanacak, tarımda aşırı su kullanılmaması konusunda ciddi eğitimler uygulanacak en önemlisi ülke genelinde ağaçlandırma seferberliği ile ormanlarımızın kalite ve kantitesi arttırılacaktır.
EKONOMİ POLİTİKALARI
1. Ekonomiye Bakışımızın Esasları

1.1. Temel İlkeler ve Vizyonumuz

Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları tarafından, Kuvayı Milliye Ruhuyla Türk Milletinin canları ve kanları pahasına verdiği destekle 4 yıllık büyük bir mücadeleyle kurulmuş olan Cumhuriyetimizin, 96 yıllık Birikimlerini ve Değerlerini korumak, Cumhuriyetin nice 100 yıllara bağımsız ve adaletli bir şekilde salimen ulaştırılıp, büyük atılımlarla refah içinde güvenli bir geleceğe taşınması çıkış gerekçemizdir.

Amacımız Cumhuriyetin ilk 15 yılında, önce Askeri ve Siyasi, sonra Ekonomik Bağımsızlığı sağlama yönünde elde edilen büyük başarıyı, son 18 yılda yok edilerek gelinen seviyede güçlü bir atılım ile yeniden ayağa kalkmak, ATATÜRK’ün, Askeri ve Siyasi Bağımsızlığı Ekonomik Bağımsızlıkla taçlandırılması ve ülkenin Muasır Medeniyet Seviyesine ulaştırılması yönündeki idealini tamamlamak ve ileri taşımaktır.

Programımızın temel felsefesi, bu doğrultuda Ekonomik, Sosyal ve Teknolojik imkanlardan en üst ve dünyada hak ettiği saygın konumu almasını sağlamaktır.

Türk İnsanının çağdaş düzeyde yararlanmasını

Ayrıca ülkemizin “bize Atalarımızın mirası değil çocuklarımızın geleceği olduğu bilinciyle çevreye duyarlı, sürdürülebilirliği temel olan insanı ve tabiatı merkeze taşıyan bir ekonomi yaratmak hedeflerimizden biridir.

Uygulamada: Girişimcilerimiz için ekonomik ortamı elverişli hale getirmek teşebbüs hürriyeti serbest piyasa kuralları çerçevesinde anayasal güvence altına alırken, düşük gelirli vatandaşlarımızın, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde ve toplumsal dayanışma ruhu ile milli gelirden hak ettikleri payı almaları sağlanacaktır. Bu arada Tüketici Hakları da tümüyle yasal güvence altına alınacaktır.

Ekonomi politikaları dar çerçevede değil, eğitim ve istihdam gibi sosyal yönleri yanında, dış politika, teknoloji ve diğer etkileşimli bütün alanlarla birlikte ele alınacak ve bölgesel gelişme boyutunun da dahil edilmesiyle uygulamaya sokulacaktır.

Hukuk ve adalet sistemine güvenin sağlanması, demokrasi ve özgürlüklerin tam olarak uygulanması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın da olmazsa olmaz şartlarıdır.

Partimizin iktidarında şirketler, bir tek otoritenin kararına, tercihine ve şahsi menfaatine bağlı olarak haksız şekilde kazanım elde edemeyecekleri gibi, kapris, düşmanlık ve keyfi uygulamalarla iflasa sürüklenme, kapanma veya zorla sektörü terk etme riski ile de karşılaşmayacaklardır.

En önemli önceliğimiz Türk ekonomisinin yapısal sorunlarına neşter vurmaktır. Özellikle geçmiş 18 yılda ve de daha önceden devam eden ve biriken sorunların kökten çözümü, yeni büyük hamleler yapmak için tüm ekonomik ve sosyal sektörlere uzun vadeli ve bütüncül çerçevede yaklaşılarak, gerçekçi büyük program ve projeler yürürlüğe konulacaktır.

Son 18 yılda bozulan makroekonomik dengeler kısa ve orta dönemde hızla düzeltilecek, uzun vadede sürdürülebilir ve istikrarlı bir hale getirilecektir.

1.2. Bütçe ve Maliye Politikası

Ekonominin yapısal sorunlarının çözülmesinin ve güçlendirilmesi ilk adımı “Kayıt dışı ekonomiyi kayda alarak” devleti sağlam ve istikrarlı bir gelir yapısına kavuşturulmasına bağlıdır.

Gelirler Politikası bu çerçevede büyük bir revizyona tabi tutulacak ve uzun yıllardır sürüncemede bırakılan “Verginin Tabana Yayılması” kesinlikle sağlanacaktır.

Başta vergi kayıp ve kaçakları olmak üzere, bütçe üzerinde yük oluşturan Sosyal Güvenlik ve ilgili bütün alanlarda kayıt dışılık 2030 yılına kadar büyük ölçüde ortadan kaldırılacaktır.

Son 18 yılda kamu yönetiminin şeffaf bir şekilde hesap verme zorunluluğunu fiilen ortadan kaldıran Teftiş Kurulları ile Sayıştay gibi denetim organlarının güçlendirilerek etkinliği sağlanacaktır.

Kamu ve özel kesimin, makroekonomik ve sosyal kalkınmayı yakın işbirliği ve tam uyum halinde gerçekleştirmeleri amacıyla Ekonomik ve Sosyal Konsey yerine, her iki kesimin ilgili çatı kuruluşlarının üye olacağı, "Stratejik Ortak Akıl Yüksek Kurulu” oluşturulacaktır.

Vergide temel prensibimiz, gelir dağılımı adaletini bozan ve sosyal kesimler arasında eşitsizliğe yol açan mal ve hizmetler üzerinden alınan dolaylı vergiler yerine, az kazanandan az, çok kazanandan teşebbüs şevkini kırmayacak düzeyde vergi almak şeklinde olacaktır.

Böylece devlet, Savunma-Güvenlik, Adalet, Eğitim, Sağlık ve Altyapı gibi temel kamu hizmetlerini yapabilecek gelirlere kavuşacaktır. Yenilenecek harcamalar politikası ile rasyonel ve verimli harcama prensibi çerçevesinde vatandaşlarımıza yeterli ve kaliteli hizmet götürülecektir.

Kalkınmada bölgelerarası dengesizliği ortadan kaldırmak ve kırsal kesimlerden büyük şehirlere göçün azaltılması amacıyla az gelişmiş bölgeler lehine Vergi oranlarında düzenlemeler yapılacaktır.

Kamu vicdanını rahatsız eden ve vergi adaletine olan güveni sarsan değerli taşlar ve mücevheratta KDV-ÖTV istisnası uygulamasına son verilirken, sosyal adaletin sağlanması amacıyla dar gelirli kesimlerin yoğun olarak kullandığı belli başlı temel zorunlu gıda ürünlerinde ve eğitim amaçlı, kitap, kırtasiye KDV sınırlandırılacaktır.

Özel indirim tutarı asgari ücret seviyesine çıkartılarak, başta asgari ücretliler olmak üzere düşük gelirlilerin vergi yükünden kurtulmaları sağlanacaktır.

Özel kullanım amacıyla ilk defa edinilen Motor hacmi 2000 cc’nin altındaki Lüks kapsamına girmeyen taşıtlara ve traktör vb. tarım sektöründe kullanılan araçlara uygulanan MTV makul düzeylere çekilecektir.

Çiftçilerimizin kullandığı mazot ve gübre üzerindeki vergiler en aza indirilecektir. Lojistik sektöründeki şahsi işletmelere (Kamyon, Tır, vb.) bir taşıtla sınırlı kalmak üzere yakıt desteği sağlanacaktır.

Son dönemde kamu ekonomik dengelerini uzun vadede ipotek altına alan otoyol, köprü, tünel, havaalanı ve hastane yatırımlarında yaygınlaştırılan zorunlu “Asgari Hizmet Alımını” öngören ve kamuyu ağır finansman yüküne sokan “Yap-İşlet” ve “Yap-İşlet-Devret” yöntemiyle yapılan yatırımlarla ilgili sözleşmeler gözden geçirilerek, topluma maliyetleri kabul edilebilir makul düzeylere çekilecektir.

1.3. İhracata Dayalı Kalkınma ve Dış Ticaret

Yüksek faiz ile sıcak paraya, düşük kur ile ithalata dayalı, yatırım ve üretim kapasitesine katkıda bulunmayan ve istihdam artışı sağlamayan mevcut ekonomik politikalar terkedilerek:

İhracatı ve girişimcileri destekleyen gerçekçi kur (Serbest Dalgalanan Kur Rejimi) ile tasarruf ve yatırımları teşvik eden katlanılabilir reel faiz ve yüksek katma değerli ürünler üreten ileri teknolojiye geçiş atılımı ile “Uluslararası Rekabet Gücü Yüksek” ve Yatırım ve Üretime dayalı sağlam bir ekonomik yapı oluşturulacaktır.

Başka bir ifadeyle; makroekonomik politikamızın temeli ileri teknolojiye dayalı Uluslararası Rekabete Açık Dış Ticaret Politikamızda Yüksek Katma Değer Üreten bir üretim altyapısını sağlamak ve böylece kalkınmamızın gerçek anlamda İhracata ve Üretim Ekonomisine dayalı olarak gelişmesini sağlamaktır.

Bunun sonucunda Ekonomik yapıda Ranta Dayalı “Sanal Kalkınma” yerine, Yatırıma, Üretime, İhracata dayalı, istihdam üreten “Reel Kalkınma” modeline geçilecektir.

Yüksek ihracat hedeflerimizin gerçekleştirilmesinde her türlü Para ve Maliye Politikası yanında, Teknoloji, Eğitim ve Yatırım Politikaları da senkronize edilecek ve gerekli kurumsal yapılar ihdas edilecektir.

1.4. AB İle Ekonomik İlişkiler

AB ile Ekonomik ve Ticari ilişkilerde karşılıklı çıkarları gözetmek prensibi ile toplam dış ticaretimizin yaklaşık yarısının bu bölge ile yapılmasından hareketle, ilişkilerimizi sekteye uğratmadan, karşılıklı anlayış ve müzakere ile mevcut sorunları çözmek ve ticari ve ekonomik işbirliğinin daha verimli olmasını sağlamak artık zorunlu bir noktaya gelmiştir.

Bu çerçevede, AB’nin taahhütte bulunduğu hibe ve katkıları vermemesi ve Avrupa Birliğine tam üyelik ve serbest dolaşımla ilgili gelişmenin 2005 yılından bu yana sürüncemede kalmasının da etkisiyle, her iki tarafın da yararına olacak şekilde Türkiye-AB İlişkileri günün şartlarına göre yeniden düzenlenecektir.

Bu kapsamda ‘Gümrük Birliği Anlaşması” yapılacak müzakereler sonucu serbest Ticaret Anlaşmasına (STA) dönüştürülecek, gümrük birliği anlaşmasının Türkiye’ye getirdiği kısıtlamalar kaldırılarak, 3.ülkelerle STA yapılmasının önü tamamen açılacaktır. Bu durum, gerçek anlamda ihracat hamlesine, dolayısıyla hızlı kalkınmaya büyük katkılarda bulunacağı gibi, egemenlik haklarımızın devredilmesinin önlenmesi ile de siyasi ve ekonomik bağımsızlığımızı sağlama yönünde önemli bir adım olacaktır.

2. Topyekûn Kalkınma

2.1. Kalkınmada Öncelikli Yöreler

Topyekûn Kalkınma Ekonomi Politikamızın öncelikli esaslarındandır.

Bu çerçevede başta İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu olmak üzere az gelişmiş bölgelerin kalkınması için öncelikle güvenlik meselesi bir yıl içinde halledilecek, bu arada Yeni bir Finansman yöntemi ve Yatırım Planlaması ile 50 ili kapsayan kalkınmada öncelikli yöreler her yıl 5 il kapsama alınmak üzere 10 yılda gelişmişlik düzeyine ulaştırılacaklardır.

Sektör seçiminde ise yüksek katma değerli üretim hedefleyen İleri Teknolojiye dayalı Sanayi ve Tarım Sektörü yanında, Organik Tarım da desteklenecektir.

Bu uygulama cazibe merkezleri olarak belirlenecek 5 şehir merkezinde öncelikle başlatılacak, daha sonra kalkınmada öncelikli yörelere yaygınlaştırılacaktır. İl ve ilçe Merkezlerinin altyapısını ve çehresini 10 yılda tamamen değiştirilecektir.

Bu bölgelerde özel sektörün alanına girmeyen veya karlı görülmeyen; zenginleştirilmiş kütüphane tiyatro, sinema, çim futbol sahaları, tenis kortları, basketbol ve voleybol sahası, açık ve kapalı yüzme havuzları gerekirse AVM'ler, belediyeler, Altyapı Bakanlığı, Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm, Milli Eğitim ve Çevre ve Şehircilik Bakanlıkları İşbirliği ile yapılacaktır.

2.2. Kamu Yatırımları ve İşletmeleri

Kamu Yatırımlarında kalkınmada öncelikli yörelere verilirken bütün yurt sathında devletin asli görevleri olan güvenlik-savunma ve adalet ile sosyal devlet olmanın gereği olan Eğitim ve Sağlık alanlarındaki hizmet miktarını yeterli düzeye çıkarılarak hizmet kalitesini arttıracak yatırımlara öncelik verilecektir.

2.3. İstihdam ve İşsizlikle Mücadele

Özellikle son 18 yılda sosyo-ekonomik büyük bir sorun haline gelen ve en çok 20-35 yaş arasındaki gençlerimizi etkileyen işsizlik sorunu hızlı ve kalıcı olarak çözüme kavuşturulacaktır.

Bu güne kadar yıllık ortalama %5 büyüme ile her yıl sağlanan 700 bin yeni istihdamı üretimin teknolojik yapısını değiştirerek, üretimin teknolojik yapısını değiştirerek büyüme oranlarının yukarı çekilmesi ile birlikte 2030 yılına kadar( orta vadede) her yıl 1 milyon, uzun vadede 2040’a kadar (uzun vadede) her yıl 1,25 milyon, 2050 ve sonrası için her yıl 1,5 milyon yeni istihdam sağlanacaktır. Böylece, işsizlik oranları orta vadede %10 düzeyine, uzun vadede ise gelişmiş ülkeler ortalaması olan %5 civarına çekilecektir.

3. Makro Ekonomik Politikalar

3.1. Fiyat İstikrarı

Ekonomide uzun vadeli istikrarın temel unsuru, fiyatlar genel seviyesinin istikrarıdır. Bu durum hukuk sistemine olan güvenin sağlanması ön şartıyla, yerli ve yabancı yatırımcıların güvenilir ve öngörülebilir biçimde yatırımlarını gerçekleştirmesine imkan tanır. Böylece fiyat istikrarı kalıcı olarak sağlanmış olacak ve İç-Dış yatırımcıların önlerini rahatlıkla görmeleri mümkün hale getirilecektir.

Dolayısıyla Türk ekonomisinin temelinde var olan büyüme dinamiklerini zora sokmadan ve bu dinamikleri karar alıcılar açısından öngörülebilirlikle birleştirecek şekilde fiyat istikrarı sağlanacaktır.

Fiyat istikrarı olarak nitelenecek patikadan uzaklaşmış daha da bozulma eğilimi gösteren fiyatlar genel seviyesi, sokakta %20-25'leri bulan ancak, resmi verilere göre tedrici olarak, %12 olarak gösterilen seviyeden orta vadede %5-7 bandına, daha sonra %3-5 bandına çekilecektir Uzun vadeli enflasyon hedefinin çekirdek enflasyon parametresinin %3 çevresinde, düşük yüzdeli bir sapma ile salınması sağlanacaktır.

Fiyat istikrarına yönelik yukarıdaki hedefe:

a) Merkez Bankası’nın “tek adam yönetimi” çerçevesinde kaybetmiş olduğu operasyonel özerklik prensibinin tavizsiz uygulanması,

b) Makroekonomik göstergelerde İnandırıcılığını ve gerçekçiliğini kaybetmiş olan TÜİK tarafından takip edilen fiyat endekslerinin, tekrar güvenilir ve halkın benimseyeceği biçimde teknik açıdan doğru biçimde tanımlanıp takip edilmesi ile ulaşılacaktır.

Enflasyonun gelişmiş ülkeler düzeyine çekilmesi ile birlikte faiz oranları da makul düzeylere çekilecek, reel faizlerin düzeyi yatırım ve üretim yapmayı teşvik edecek seviyede olacağı için üretim odaklı reel ekonomik yapı tesis edilmiş olacaktır.

3.2. Döviz Kuru Politikası

Fiyat istikrarını sağlamış bir Türkiye, insanının karakterindeki girişimcilik ruhunu, ancak gerçekçi bir döviz kuru politikası ile teşvik ederek sürdürebilir. Bu ise kamuya herhangi bir yük getirmeden ve karar alıcıların daha etkin bir perspektife sahip olmalarını zorunlu kılarak, etkinliği sağlayan “Serbest Dalgalanan (Gerçekçi) Kur Rejimidir”.

Serbest dalgalanan kur rejiminde, fiyat istikrarı ve istikrar içinde sağlanan ekonomik büyüme, TL’nin yabancı paralar karşısında istikrarlı gelişimini, güçlü rezerv yapısı ise sistemin sigortasını sağlayacaktır.

Türkiye’de yerleşik kişilerin güçlü rezerv ve yabancı para cinsinden güçlü varlık yapısı, güçlü üretim yapısına bağlı olarak kendiliğinden oluşacaktır.

Bu noktada özellikle cari işlemler dengesinde artık yapısal bir özellik kazanan açık durumu, bilinçli üretim ve ileri teknolojili yüksek katma değerli ürünlerin ihracatının yoğunlaştırılması politikaları ile giderilebilecektir. Bu şekilde, Türkiye kendi sınai ve teknolojik alt yapısını kurarken, cari işlemler açığı önce azalacak ve daha sonra da yerini gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi sistematik fazlaya bırakacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyada hakim olan küresel ve liberal ekonomi politikaları dönemindeki makus talihinin bu şekilde yenilmesi, döviz gelirleri açısından, kur politikası açısından ve fiyat istikrarının tesisi açısından ülke ekonomisini güçlü kılacaktır.

3.3. Para Politikası

Fiyat ve döviz alanlarında istikrarsızlaştırıcı unsurları ortadan kaldırmış para politikası alanında da güçlü ve bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın şahsi siyasi talimatlar ile değil, sadece ekonominin gereklerine uygun biçimde ve kurumsal akılla hareket etmesini sağlayacaktır.

Bu durumu sağlamak üzere evrensel uygulamalardan ödün vermeden Merkez Bankası, bütün toplumun çıkarına olan para politikasını izlemek konusunda tekrar yetkili kılınacak ve Cumhuriyetin başkenti Ankara’da faaliyetlerini sürdürecektir.

3.4. Bankacılık Sistemi

Mevcut iktidarın yolu, bankacılık sisteminin geçirdiği bir krizle açılmıştır. Türk bankacılık sistemi yeniden yapılandırılmıştır. Bankaların güçlü yapısı teknik açıdan izlemenin tarafsız yapıldığı zamanlarda artarak sürmüş, ancak Türk bankacılık sistemi, hukuk sisteminden, tarafsızlıktan ve evrensel uygulamalardan özellikle son 10 yılda tamamıyla uzaklaştığından gerilemeye başlamıştır.

Bankacılık Sisteminde, ekonominin genel yapısında yaşanan bozulmaya paralel olarak kredi karşılıklarının yapısı bu yönde başka olumsuz uygulamaları da olabileceğini çağrıştırmaktadır. Bankacılık Sistemini güçlü temellerinden oynatacak gelişme kısa vadede büyük bir ekonomik krizi tetikleyecek ciddi risk faktörü olarak ortaya çıkabilecektir.

Bu sebeple, Türk bankacılık sisteminde acilen risklerin belirlenmesi için BDDK’nın sadece teknik ve tarafsız bir izleme yapabilen, risklere ait erken uyarı sistemleri geliştirmiş bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır.

Bu şekilde bankalarımız ekonominin kaynak dengesini ve kaynak tahsisini yeniden düşük maliyet-yüksek verimlilik bazında sağlayan finansal kurumlar olacaktır.

Kamu bankaları, her türlü hukuksuzluktan arındırılmış, etkin özel sektör bankaları ile başa baş rekabet edebilecek yapıya kavuşturulmalarına ilave olarak ilgili bankalar tarım sektörüne ve esnaf kesiminin ortaklığına da açılarak tekrar destek olmaları sağlanacaktır.

Bankaların uluslararası kriterler kapsamında yaptıkları operasyonlar yakından takip edilecek ve ülkemizi zora sokacak uygulamalara girilmesine imkan verilmeyecektir.

Bankacılık kesiminin yeniden yapılandırılması çerçevesinde iç tasarrufları teşvik edici tedbirler alınacak, uygun Para-Maliye ve Makro Ekonomik Politikalarla gerekli şartlar oluşturulmak suretiyle Optimal-Katlanılabilir Reel Faiz seviyesinin belirlenmesi suni ve keyfi müdahalelerle değil, Güçlü ve Bağımsız Merkez Bankasının oluşturulması ve ekonominin genel ve tabii kuralları çerçevesinde sağlanacaktır.

Bankacılık işlemlerinde konut ve taşıt kredileri ile kredi kartı vb işlemlerde haksız kazanç ve tüketici haklarını ihlal eden uygulamalara kesinlikle izin verilmeyecektir. Bu çerçevede gelirlerini, emekliler dahil maaş ve ücret olarak sağlayanların promosyonlarında istismar edilmelerinin önüne geçilecektir.

Son dönemde %50’den daha büyük bir bölümü yabancı sermayeli kuruluşların kontrolüne geçen bankacılık sektöründe rekabet şartlarına zarar vermeksizin ve uluslararası ticari hukuk kurallarına uygun tedbirlerle denge yeniden sağlanacaktır.

İzlenecek Makro Ekonomik ve Sanayi ve Ticaret Politikaları çerçevesinde Ticari Bankacılığın yanı sıra, yatırım bankacılığı alanında da kayda değer gelişmeler sağlanacaktır.

3.5. Sermaye Piyasaları

Genel ekonomik yapının güçlendirilmesi amacıyla, sermaye piyasasının derinliği ve genişliğini arttırmak üzere sermayenin tabana yayılması sağlanacaktır (Verginin ve Sermayenin tabana yayılması demokrasinin de tabana yayılmasını destekleyecektir). Bu amaca hizmet etmek üzere, Menkul Kıymetler Borsasında derinliğin artması amacıyla özellikle yerli şirketlerin katılımı özendirilecektir.

Her şeyden önce bu alanın, spekülatif bir oyun alanı olmaktan ziyade, Türk girişimcisine alternatif bir finansman alanı oluşturulması sağlanacaktır.

Böylece, borsa yatırımlara gerçek anlamda kaynak sağlayan bir yapıya kavuşturulacak, ekonomik kalkınmanın temel araçlarından birisi haline getirilirken, aynı zamanda müzmin yapısal sorun olan iç tasarrufların arttırılması da temin edilmiş olacaktır.

Sermaye piyasalarının, özellikle KOBİ’lerin finansmanını sağlayacak alternatif ve düşük maliyetli bir imkan olduğunu bilen partimiz, buna yönelik olmak üzere kararlı adımlar atacaktır. Bu amaca yönelik olarak, Menkul Kıymetler Borsasında yer alan işlemlerin izlenmesi, önemine binaen, sağlanacaktır.

3.6. Makro Ekonomik Kalkınma Hedeflerimiz

18 yıldır uygulanan yanlış ekonomi politikaları ile sağlanan %4,4 yıllık ortalama vasat büyüme dikkate alınarak, orta ve uzun vadede büyüme hedefimiz yıllık ortalama en az %7 olacaktır. Bu ivme geçmiş 17 yıla göre %60,

Son 11 yıldaki ortalama büyüme olan %3,4 oranı dikkate alındığında ise %200’den fazla bir artış anlamına gelecektir.

2023 yılından 2030 yılına kadar 7 yıl döneminde %8, daha sonra 2050’ye kadar bandına yerleşmek uzun vadeli hedeflerimizdir.

boyunca %7 büyümek, 2030-2040 ise kalıcı bir şekilde %6-7

Bu çerçevede yüksek katma değer ve ileri teknolojiye dayalı yatırım-üretim ve ihracatı sağlayacak teknolojik hamle hızlı ekonomik kalkınmanın sağlam ve güçlü bir dinamosu olacaktır.

3.7. Nitelikli İhracat Hedeflerimiz

Teknolojik kompozisyonu geliştirilmiş ve kurumsal yapısı güçlendirilmiş ihracatımız büyüme oranlarına uyumlu olarak 2030 yılında 360, 2040 yılında 750, 2050 yılında 1 trilyon 350 milyar dolara çıkartılacak, Bu gelişme Büyüme ve İstihdama gerçek anlamda çok büyük katkılar sağlayacaktır.

3.8. Gerçekçi ve İddialı Fert Başına Milli Gelir Hedeflerimiz

Sonuç olarak bu büyüme performansı ile fert başına milli gelir (FBMG) 2030 yılında 15 bin dolara, 2040 yılında 30 bin dolara, 2050 yılında ise AB ortalamasının üzerinde olan 50 bin doların üstüne yükseltilmiş olacaktır.

Böylece FBMG gelişmiş ülkeler düzeyine yükseltilirken, milli gelirdeki artışların gelir dağılımında adaleti de gözeten politikalar ile toplumun bütün kesimlerine yansıtılması sağlanacaktır.

Yatırım, üretim, ihracat, eğitim, teknolojik hamle ve kurumsal bütün bu ekonomik, sosyal ve idari politika ve tedbirler ile Türk insanının refahını artırmak ve huzurunu sağlamak gelişmiş ülkeler seviyesi yakalanmış olacaktır.

3.9. İstikrarlı- Sürdürülebilir Kalkınma

Kuruluş ve faaliyet amacı şaibeli olan ve yönetim yapısı Türk devlet geleneklerine uymayan, düyunu umumiye benzeri sonuçlara yol açabilecek Varlık Fonu, tasfiye edilecektir.

Türkiye ekonomisinin yapısal sorunları çözüldükten sonra, geçmiş dönemlerde her 7-10 yıllık periyotlarla genel olarak iç ekonomik yapısal hastalıkların ortadan kaldırılmaması ve kısmen dış manipülasyonların da etkisiyle nükseden ekonomik krizler, oluşturulacak Ekonomik İstikrar Fonu (EİF) ile kalıcı bir şekilde önlenecektir. Söz konusu fon hiçbir kesime herhangi bir vergi veya benzeri yük getirmeyecektir.

Sonuç olarak: Partimiz uygulayacağı ekonomi politikaları ile: işçi, memur, emekli, asgari ücretli, tarım ve esnaf kesiminin ücret ve gelirlerinin enflasyonun üzerinde refah payı ile arttırılması ve alın terlerinin karşılığını alarak bütün hayatları boyunca insanca ve hakça bir yaşam düzeyine ulaştırılması temin edilecektir.

Bir başka ifadeyle, toplumumuzun bütün kesimlerinin hayat standartları ve toplumsal refahları arttırılacak ve milli gelirden adil bir şekilde pay almaları sağlanacaktır.

Ekonomi politikamızın nihai sonucunda, ülkemizin milli gelirde son 30 yıldır 17.-20. aralığında durağan hale gelen sırası, uzun vadede dünya ekonomisinde en büyük ilk 10 arasına girmesi sağlanacaktır.

Böylece; Çoban Ateşi olarak yola çıkıp, Kuvvayı Milliye Ruhu ile Türk milletinin geleceğini, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilham kaynağı büyük ATA'mızın vasiyetine uygun olarak başta ekonomi olmak üzere her alanda muasır medeniyetler seviyesine çıkartacağız.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Milletlerin manevi hayatı ve onun düzenlenmesi halkın mutluluğu için önemli bir faktördür. Diyanet İşleri Başkanlığı Cumhuriyetin önemli kurumlarından birisidir. Görevi,

Laik devlet sistemi içerisinde, İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, Din konusunda toplumu aydınlatmak, İbadet yerlerini yönetmektir. . Diyanetin amacı İslâm dininin hurafelerden kurtarılması, özüne uygun derunî, ahlâkî ve insani boyutlarıyla algılanıp doğru ve kaliteli bir din eğitimi verilmesidir. 03 Mart 1924’de Tevhid-i

Tedrisat Kanunu çıkartılmış, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş ve Şeyhülislamlık müessesesine son verilmiştir.

82 Anayasası’nda başkanlık hiyerarşik olarak Genel Müdürlük seviyesinden müsteşarlık seviyesine yükseltilmiş, özellikle 2010’da teşkilat yasasında yapılan düzenlemelerle başkanlığın imkan ve yetkileri genişletilmiştir. İSLÂM DÜNYASININ ORTAK SORUNU olan CEHALET-BİLGİSİZLİK- SOFTALIK, cihatçı selefi örgütlenmeler, tarikatlar din ile terörü birlikte anılır hale getirmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı da son on yıldır siyasi otoritenin memuru gibi görev yapmaya başlamış ve ülke hurafeler, sahte din adamları şeyhler, tekke, türbe zaviyenin ağına yeniden düşmüş çağ dışı bir yapılanmanın içine girmiştir. Biz iktidarımızda kutsal dinimizi sahte softaların elinden kurtaracağız.

Zaman içinde din, diyanetin elinden alınarak çağ dışı cemaat ve tekkelerin, kuran kurslarının, bazı dernek ve vakıfların topluma karşı kullandığı müessese haline dönüşmüş, adeta kayıt dışı eğitimin kontrolüne girmiş ve hiçbir zaman gerek alevi kesime, gerek ülkede yaşayan diğer inançlara hizmet etmediği görülmüştür. Diyanet manevi hayatı düzenleyecek bir müessese olmaktan çıkmıştır.

Bugün Diyanet İşleri Başkanlığında, başta müftü, imam, müezzin, vaiz olmak üzere 179 bin çalışan olup, 2020 yılı bütçesi 11.5 milyar TL’dir. Bütçenin %97’si personel gideridir.

Merkezde 2000 çalışan, Türkiye genelinde de 85.000 cami bulunmaktadır.

Ülkedeki Cemaat yapılarının çoğu şeffaf olmaktan uzak, faaliyetlerini gizlilik içinde yürütmektedir. Bu yapıların toplum yararına çalışıp çalışmadıkları hususunun kim ya da hangi kurumlarca akredite edileceği de ayrı bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Bu tür faaliyetlerin genel bir meşruiyet zemininde yürütülmesinin temin edilmesi çok ciddi ve cesur hukuki düzenlemeler gerektirmektedir. Dini kendilerine maske yapan, halkın dini duygularını kullanan ve sömüren, diğer siyasi partileri din karşıtı gibi göstererek mutedil dindar kesimi de yanına alan ve onları kullanan partilerin artık dini kullanmalarına izin verilmeyecektir.

Bu ateş topunu oy kaybı ya da korku cumhuriyeti gibi hiçbir kaygıya meydan vermeden söndürmeyi taahhüt ediyoruz. Bu çerçevede,

Diyanet yayınlarının aydın, hurafeden uzak, anlaşılabilir ve ülkede yaşayan her inançtan kişilere hitap edecek nitelikte olması sağlanacaktır.

Diyanet vakfı gelirlerinin %10’u yazılı ve görsel yayınlar için, %30’u burs, %60’ı diyanet bütçesi için kullanılacak ve böylece bütçeden ayrılacak pay minimuma indirilecek,

Diyanet ve vakıf harcamaları çok sıkı bir şekilde denetlenecektir.

Din konusunda mezhep, anlayış ve uygulama ayrımı yapmadan vatandaşlık esasına göre hizmet verilecektir.

Gerek yurtiçi gerek yurt dışında Kuran’a dayalı sağlam bilgi sunulması, din eğitiminde

Atatürk’ün başlattığı gibi “Kuran’a Dönüş” projesi paralelinde Kuran merkezli bir eğitim verilmesi, tüm okullarda, dersler araştıran, sorgulayan, inceleyen, sistematik mantıklı düşünen insan yetiştirecek şekilde organize edilecek,

Okullardaki din dersleri “din kültürü”, “karşılaştırmalı dinler tarihi” gibi derslerle ve seçmeli olarak gençlerin soyut konuları anlayabileceği yaşlarda müfredata konulacak,

İnsanlarımızın her türlü yayınla Allah ya da Kuran üzerinden bazı gruplar tarafından aldatılmasına müsaade edilmeyecek,

Diyanet İşleri Başkanlığı kendilerine verdiğimiz önem çerçevesinde yeniden yapılandırılacaktır.
SOSYAL YARDIM
Muhtaç vatandaşlarımıza yardım sosyal devlet olmanın temel ilkelerinden en önemlisidir. Ancak maalesef ülkemizde bu konu sadaka ekonomisine dönüştürülmüş ve seçimlerde oy deposu anlamında kullanılmıştır.

Sosyal yardımlar, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Kızılay, Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK), Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Büyükşehir ve İl Belediyeleri, İl Özel İdareleri, Vakıf ve Dernekler aracılığı ile yapılmakta ve bu kurumlardan bazılarında çok büyük yolsuzluklar tespit edilmektedir. Maalesef görevi kötüye kullanma bulaşıcı hastalık gibi toplumun bir çok yerini sarmıştır. Ülkemizde sosyal yardımlar:

AİLE YARDIMI ADI ALTINDA: İhtiyaç sahibi ailelerin gıda ve giyim gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla başta Ramazan ayı ve Kurban Bayramı olmak üzere yılda iki kere, oturulamayacak derecede eski, bakımsız ve sağlıksız evlerde yaşayan muhtaç vatandaşlara evlerinin bakım-onarımı, betonarme ev yapım yardımı, prefabrik ev yapım yardımı ve ev eşyası alımı için ayni veya nakdi olarak yapılan yardımlar, sosyal güvencesi olmayan, fakir ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlara T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi aracılığıyla ev yapımı, ihtiyaç sahibi ailelere bedelsiz kömür yardımını içeren yakacak yardımları, sosyal güvencesi olmayan, fakir ve muhtaç durumda bulunan resmi nikahlı eşini kaybetmiş kadınlara yapılan nakdi yardımlar, yakını askerde olan, sosyal güvencesi olmayan, fakir ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlarımızın desteklenmesi amacıyla yapılan yardımlar, annesi veya babası vefat etmiş 18 yaşından küçük muhtaç durumda olan çocuklar için yapılan nakdi yardım, babası askerde olan 18 yaşından küçük muhtaç durumda olan çocuklar için yapılan nakdi yardım, yurt dışında veya yurt içinde doğan Türk çocukları için 3 doğuma kadar bir defaya mahsus verilen yardım, düzenli sosyal yardımlardan faydalanan ihtiyaç sahibi haneleri kapsayan Elektrik Tüketim Desteği,

EĞİTİM YARDIMI ADI ALTINDA: İhtiyaç sahibi ailelere yapılan eğitim materyali yardımları, sosyal güvencesi olmayan, fakir ve muhtaç durumda bulunan ailelere çocuklarını okula göndermeleri şartıyla yapılan yardımları, MEB ile işbirliği içinde taşımalı eğitim uygulaması kapsamında, okulların bulunduğu merkezlere taşınan yoksul öğrencilere öğle yemeği verilerek yapılan yardım, ilk ve orta öğrenim öğrencilerine ders kitaplarının ücretsiz verilmesi, taşımalı sistem dışında kalan ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin ulaşım, barınma vb. ihtiyaçlarına yönelik destek, özel eğitime gereksinim duyan öğrencilerin okullara erişiminin sağlanması amacıyla MEB ile işbirliği içinde destek, ortaöğretim öğrencilerine yönelik yurt ihtiyacı bulunan yerlerde 100, 200 ve 300 kapasiteli yurt yapımı,

SAĞLIK YARDIMLARI ADI ALTINDA: Sosyal güvencesi olmayan, fakir ve muhtaç durumda bulunan ailelere çocuklarını sağlık kontrolüne göndermeleri, anne adaylarının ise hamilelik süresince sağlık kontrolüne gitmeleri ve doğumlarını hastanede yapmaları şartıyla yapılan yardımlar, yoksul engelli vatandaşların topluma uyumunu kolaylaştıracak her türlü araç gereç ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik yardımlar, sosyal güvencesi olmayan tüm vatandaşların, sağlık sigorta priminin devlet tarafından ödenmesi, Genel Sağlık Sigortalısı sayılan muhtaç vatandaşlara ilaç katkı payının ödenmesi şeklinde yapılan yardımlar, Tüberküloz ve SSPE hastalığı gibi kronik ve de psiko-sosyal ve mali kayıp yaşayan hastalar için geliştirilmiş düzenli nakdi yardım programı, çoklu doğum ile dünyaya gelen 0-2 yaş aralığında çocukların bulunduğu muhtaç hanelerin beslenme ve öz bakım ihtiyaçlarının desteklenmesine yönelik yardımlar, Kronik Hastalığı Nedeniyle Cihaza Bağımlı Olan Hastalara Elektrik Fatura Bedeli ve Kesintisiz Güç Kaynağı Desteği,

ÖZEL AMAÇLI YARDIMLAR ADI ALTINDA: İşsizliğin ve yoksulluğun belirgin olarak yaşandığı yerlerde, yaşlı, engelli, kimsesiz ve muhtaç vatandaşlarımıza Aşevleri vasıtası ile günlük sıcak yemek verilmesi, Deprem, sel, yangın, heyelan gibi afetlerden zarar gören vatandaşlarımıza verilen Acil Durum desteği, terör olaylarından etkilenen fakir ve muhtaç durumda bulunan kişilerin acil gıda, giyim, yol, eğitim ve barınma gibi ihtiyaçları kapsamında yapılan yardımlar, geçici barınma merkezleri dışında ikamet eden muhtaç Suriyelilere verilen nakdi yardım, geçici barınma merkezleri dışında ikamet eden, muhtaç, hanede sosyal güvence olmayan ve okulun açık olduğu dönemlerde, MEB'de ve geçici eğitim merkezlerinde okuyan Suriyeliler ve diğer tüm yabancı çocuklara verilen nakdi yardım, sosyal güvencesi olmayan yaşlılara verilen maaş, Sosyal güvencesi olmayan muhtaç engellilere verilen aylık yardım, Slikozis hastalarına verilen yardımlar şeklindedir.

Objektif yoksulluk kriteri ve bunu tespit edecek bir mekanizma olmadığı için bazı illerde sosyal yardım kullanıcı sayısı nüfusun üstüne çıkmıştır. Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere bu kadar parçalı bir yapı, yapılan yardımların tam olarak ne yerine ne amacına ulaşmasını sağlamayacak kadar anlaşılmaz ve karmaşık bir durumdadır.

Biz parti olarak özel amaçlı yardımlar dışındaki yardımları tek elden yöneterek bir aileye insanca yaşayabileceği bir parayı verirken aileden bir kişiyi bilgi, beceri sahibi yapıp istihdamını da sağlayarak kendi kendilerine yetecek duruma getireceğiz. Kademeli olarak yoksulluğu ortadan kaldıracağız.

Çok sıkı denetimlerle kurumları keyfi harcamalardan uzak tutacağız ve devletin kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlayacağız.

İhtiyaç sahibi vatandaşlarımızı yapılacak sosyal yardımlar yeniden bir disiplin içinde düzenlenecektir.
BÖLGESEL KALKINMA
İçinde bulunduğumuz baş döndürücü küresel yarışta ve yaşadığımız sorunlar karşısında, ülkenin tüm kaynakları ile kalkınma hamlesini sanayi toplumu olma çerçevesinde hızlandırmamız gerekmektedir. Bunun için en etkili araçlardan biri bölgesel planlamadır.

Bölgesel dengesizliklerin giderilmesi; hem bölgeler arası işbirliği ve dayanışmayla, hem de ülke düzeyinde daha hızlı kalkınma yoluna girilerek gerçekleştirilebilir. Ayrıca var olan bölgesel dengesizliklerimiz, AB’ye üyelik sürecimizi olumsuz etkilemektedir.

Bazı bölgelerimizin geri kalmışlığı; Ülke düzeyinde bölgesel dengesizlikler, kentlere hızlı göç, kırda üretim düşüşü, çarpık kentleşme ve işsizlik gibi sorunlar yaratmaktadır. Ayrıca terör olmak üzere, başkaca sorunlar dikkate alındığında, insanımız üzerinde karamsarlık ve gelecek kaygısı ortaya çıkmıştır. Aidiyet, sahiplenme ve sorumluluk bilinci de giderek zayıflamaktadır. Bu nedenlerle:

Bölge kaynakları özellikleri dikkate alınarak, ülke hedefleriyle uyumlu bölgesel kalkınma süreçlerine geçilecek geri kalmış bölgelere 5-10 yıllık süreçte, doğrudan devlet yatırımları gerçekleştirilecektir. Bu süreçte, katılım kanalları açık olacak, özel sektöre verilecek destek ve teşvikleri yatırımları özendirici düzeylere getirilecektir.

Programda diğer başlıklarda da belirtildiği üzere illerin üretim özellikleri de dikkate alınarak devlet tarafından öncü fabrikalar kurulacak ve bu fabrikalara yöre halkının ortak olması sağlanacaktır.

Nemrut Dağı Milli Parkı- Adıyaman, Malabadi Köprüsü- Diyarbakır, Zeugma Antik

Kenti ve Müzesi- Gaziantep, Dara Harabeleri ve Şehrin kendi tarihi dokusu- Mardin, Veysel

Karani Türbesi- Siirt, Göbeklitepe-Şanlıurfa (Bilinen en eski mabed 12.000 yıl öncesine ait),

Balıklı Göl-Şanlıurfa, Kapadokya- Nevşehir, Pamukkale-Denizli, gibi turizmin beşiği olan yerlerde olağanüstü projelerle organik tarımı, yemek kültürünü, tarihi ve turistik yerler ile bambaşka bir yapıya dönüştürülerek, göç veren değil göç alan bölge kimliği ile büyük cazibe merkezleri haline getireceğiz.

Cazibe merkezi haline getirilen yerlerde kurulacak tüm tesislere vatandaş %1 ortak

olacak ve sağlanan gelirler bölgede yatırıma dönüştürülecektir.

Okuma yazma bilmeyen kalmayacak, güzel Türkçe ve iyi İngilizce konuşan gençler yetiştirilecektir.

Topraksız çiftçilere üretim yapmak kaydıyla mülkiyeti verilmeksizin toprak tahsis edilecektir

Elektrik ve suda kesinlikle kayıp kaçağa müsaade edilmeyecek devlete olan borçlar yapılandırılarak tahsil edilecektir.
TOPLU KONUT İDARESİ ve ŞEHİR PLANLAMA
Köylerde yaşayan nüfus, tarımda girdi maliyetlerinin yüksekliği, yeterince toprağa sahip olmamaları, daha iyi yaşama isteği ile önceden göç eden yakınları ya da hemşerilerini örnek alarak büyük şehirlere göç etmiştir.

Şehirlerde hızla artan nüfus, bölgesel ve kentsel planlamanın zamanında yapılmış olmaması, yol, su, kanalizasyon, alt yapı eksiklikleri, çöp toplama alanlarının yetersizliği, organize sanayi bölgelerinin yetersizliği bir çok çevre sorununu da beraberinde getirirken çarpık kentleşme görüntü kirliliğine de yol açmıştır.

Özellikle de konut problemi ve aşırı gecekondulaşma kalkınmaya mani olmuş, Ayrıca gecekonduda yaşayanlar ile şehirli insanlar arasındaki uçurum ve kültür erozyonu ötekileşmeyi körüklemiştir.

Oysa düzgün kentleşme sağlıklı çevre ve düzgün şehir planlaması ile sağlanır. Bu çerçevede kamu arazilerinin, yol, otopark, cami, karakol, eğitim, sağlık, spor ve kültür tesisleri, yeşil alan, çöp toplama alanları, organize sanayi bölgeleri, sit ve orman alanları gibi sosyal ve teknik altyapı için kullanılması gereği doğmuştur. Bu tesislerin yapılması için özel arazilerden de makul düzeyde katkı payı alınacaktır.

Bu çerçevede çıkarılmış İmar Kanunun kuvvetlendirilmesi ve şehir planları ya da bu planlarda herhangi bir değişiklik yapılırken ilgili STK’lardan yani TMMOB’dan mutlaka olumlu görüş alınmalı böylece projelerin mahkemelere götürülmek ve kaynakların israfı yerine zamanında ve usulüne uygun olarak yapılması sağlanmalıdır, iktidarımızda da mutlaka sağlanacaktır.

Kadastro parselinden imar parseline geçişte semtler arasında ağaçlandırma ve temiz göletlerle tıpkı batılı ülkelerde olduğu gibi nefes alacak alanlar oluşturulacaktır.

Toplu Konut İdaresi, bir taraftan inşaat şirketlerini zenginleştirirken diğer taraftan arsa karşılığı kendine kalan konutları da haksız bir şekilde maliyetinin çok altında satarak bazı kesimlere peşkeş çekmiştir. Devlet hiçbir vatandaşına mesleği ve/veya bulunduğu konumdan dolayı ayrıcalık tanıyamaz bu durum Anayasa’ya da aykırıdır. Ayrıca Toplu Konut İdaresi, gelir düzeyi düşük vatandaşlarımızı ev sahibi yapmak olan asli görevinden çok uzaklaşmıştır.

Şu anda da büyük şehirlerde lüks konut ve iş yeri anlamında arz fazlası vardır. Bu çerçevede devletin uğratıldığı zararla ilgili olarak Toplu Konut, yerel ve merkezi yönetimler hakkında, çok sıkı bir denetimle hem ekonomik hem de cezai anlamda gereği yapılacaktır.

Mevcut sorunların çözülmesi için:

Ev almak için yeterli imkanı bulunmayan vatandaşa devlet arsa temini ve ev edinme imkanı sağlayacaktır.

Uygulayacağımız Makro Ekonomik Politikalarla Konut Kredi Faizlerinin makul düzeylere çekilecek, ülkemizde gerçek anlamda İpoteğe Dayalı Kredi (Mortgage) uygulamasına imkan verecek, vatandaşlarımız 20-30 yıllık vadelerle yüksek faiz yüküne katlanmadan, kira öder gibi konut sahibi olma imkanına kavuşacaktır

Kentsel rant kontrol altına alınarak, belediyelerin menfaat karşılığı imar planlarındaki kişiye özel değişikliklerinin cezaları ve sorumlulukları imzası olan herkese rücu edilecek, ağır para ve ağır hapis cezaları getirilerek keyfi uygulamalara son verilecektir.

Altyapı için finansman hususunda rant elde eden arsa sahiplerinden de pay alınacaktır.

Kaçak yapılaşmaya asla izin verilmeyecektir.

Kentsel dönüşüm projeleri ile şehirlerin çağdaş yapılanmaya sahip olması sağlanacaktır.

Konutlar ve mülkiyetleri ile ilgili olarak, tıpkı kalkınmış ülkelerde olduğu gibi herkese açık, kaça alınmış, hangi tarihte edinilmiş, eski sahipleri, son sahibi kim, bu günkü değeri nedir gibi bilgileri içeren Coğrafik Bilgi Sistemi kurulacaktır. Böylece kayıp kaçak önlenmiş olacaktır. Partimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da şeffaflıktan yanadır.

Devlete ait, kullanım ya da kadastro dışı bırakılmış araziler, tarım amaçlı araziler, orman arazileri, ağaçlandırma kapsamındaki araziler, orman vasfını kaybetmiş araziler, mülkiyeti hazineye ait taşınmazlar olmak üzere envanter çıkarılarak büyük ölçekli haritalar hazırlanacaktır ve varlıklarımız ortaya konacaktır.

Yapıların imar izni aşamasından inşaat bitip oturma izni verilene kadar TMMOB’un ilgili kesimleri tarafından denetlenmesini sağlamak üzere yasalarda gerekli değişiklik yapılacaktır.

Duyarlı çevre anlayışı içinde bir kentleşme sağlamak adına o bölgenin iklim şartlarına uygun olarak, gereken yalıtımın sağlanması, bütçe uygunluğuna göre kendi enerjisi üreten akıllı binaların yapılması özendirilecektir.

Şehir Planlamalarında ve alt yapı planlaması ile plan değişikliklerinde ve alt yapının büyük ölçekte değişmesi gereken durumlarda TMMOB‘nın ilgili odalarının aktif rol alması sağlanacaktır. Yeraltı haritaları oluşturularak, alt yapının imar planı kapsamındaki yerlere kadar götürülmesi sağlanacaktır.

Koruma alanları siyasal otoritenin müdahalesine izin verilmeyecek şekilde koruma altına alınacaktır. Sürdürülebilirliği sağlamak adına Planlarda kent ve çevre konuları sosyo-ekonomik şartlara uygun olarak ele alınacaktır.

Gerek Merkezi, gerek Yerel Yönetimlerin Planlamaları ve Toplu konut İdaresinin tüm uygulamaları ilgili kurumların web sayfalarında ayrı bir başlık altında ve haftalık televizyon programlarında halkın bilgisine sunulacak, herkese açık ve şeffaf olacaktır.

Kıyılar, göl kenarları, sit alanları, tarihi eserlerin bulunduğu bölgelerde yapılaşmaya asla izin verilmeyecek, engellemek adına ağır cezai hükümler getirilecektir.

Kırsal alandan büyük kent merkezlerine yönelen plansız göç olgusunu önlemek ve tarımın da güçlendirilmesi adına köylerde oturma ya da köye dönüşü cazip hale getirecek her türlü önlem alınacaktır.

TOKİ’nin bundan sonraki projelerinde kalite, nitelik ve nicelik açısından aynı standartlarda inşaat yapılması şartı ile işleri bölge müteahhitleri arasında eşit olarak bölüştürülmesi sağlanacaktır.
SURİYELİ GÖÇMEN SORUNU
Ülkemizde, Suriye’de 15 Mart 2011’de başlayan iç savaştan kaçan ya da savaşı fırsat bilen ülkemize göçle gelen Suriyelilerin yarattığı siyasal, toplumsal ve ekonomik travma artarak devam etmektedir.

İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi’nin verilerine göre, iç savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısı 2019 Ağustos ayı itibarıyla 3,650 milyon şeklinde belirtilse de bunların 5 milyon civarında oldukları tahmin edilmektedir. Sadece 2019’da doğum sayısı 400.000 üstündedir. Gelenlerin büyük bölümünün cihatçı selefiler olması ve de nüfus artışları da dikkate alındığında 10 yıl içinde daha büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacağı aşikardır.

Özellikle Hatay ve Kilis’te nüfusun Suriyeliler lehine değişmiş olması, düzeltilmesi gereken çok büyük bir toprak bütünlüğü ve beka sorunudur.

Geçtiğimiz ay Suriye Ordusu’nun İdlib’i kuşatması üzerine yüzbinlerce kişinin Türk sınırına yığılmasıyla yeni bir mülteci sorunumuz daha ortaya çıkmıştır.

Suriyelilerin yoğun olduğu illerde kasten yaralama, kasten adam öldürme, taksirle yaralama, şüpheli ölüm, tehdit, işyerinden hırsızlık, kapkaç, evden hırsızlık, araç ve araçtan hırsızlık, fuhuş ve küçük yaşta ilişki, çocuk istismarı ve cinsel taciz, hürriyetten yoksun bırakma, kaçak sigara satışı gibi suçlar işlenmektedir. Suç işleyen Suriyelilerin sınır dışı edildiği ifade edilse de kamu düzeni bozulmuştur.

Göç ile gelenlerin yarattığı sorunlar, büyük bölümünün eğitimsiz, tabiri caiz ise sokaklarda yaşayan Suriyeliler olması ve suç örgütü gibi çalışarak halkın huzurunu kaçırması, onlara tanınan öncelik ve haklar nedeniyle yerli halkın kendini dışlanmış hissetmesi, kültür farkı ve entegrasyon sorunu (örneğin çok eşlilik gibi), ortalama nüfus artış oranları Türkiye’nin iki katı olduğu için uzun vadede daha büyük Türkiye’nin ulus devlet yapısını bozacak etnik sorun yaşanması ihtimali, kayıt dışı ekonomi ve ucuz işçilik nedeni ile vatandaşın işgücü kaybına sebep olma, işsizliği körükleme, kendi açtıkları işyerleri nedeniyle esnafımızın zor duruma düşmesi, bulundukları yerlerde kira artışına neden olma, yaşadığı sınır kentlerinde enflasyon oranlarının yükselmesi, Suriye ile ticari ilişkilerimizin son bulması sonucu ihracatımıza vurulan darbe, Suriye’de yatırım yapan Türk Şirketlerin faaliyetlerini durdurması, ihracatçılarımızın transit geçişte Suriye’yi kullanamaması, Türkiye ve Suriye arasındaki kaçakçılığın kontrolünün imkansız hale gelmesi, savaş, terör ve göçmenlere harcanan paralar şeklinde özetlenebilir.

Bütün bu olgular Türk Halkının fakirleşmesine sebep olmuştur. Ayrıca Suriyelilerin güney Kıbrıs Rum kesimindeki bankalar üzerinden Avrupa’ya aktardığı paranın 25 milyar dolar civarında olduğu düşünülürse, kendilerine yapılan bunca fedakarlığa rağmen Türkiye’ye güvenmedikleri anlamına da gelmektedir.

Mültecilere bu güne kadar 40 milyar dolar harcama yapıldığı ve ayrıca yerel yönetimler, çeşitli organizasyonların ve halkın gönüllü olarak yaptığı yardımları dikkate alındığına 100 milyar dolarımızın heba olduğu aşikardır. Bu rakamın fabrika yatırımlarına ya da 3 mw’lık güneş santralleri yapımına harcansa ülke ekonomisine katkısı da hesaplanırsa ne kadar zarar verdikleri ve verecekleri hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Türkiye’de kalan Suriyelilere:

Askere alınan Türkçe konuşma okuma yazma bilmeyen vatandaşlarımıza orduda bir ayda hem derdini anlatabilecek düzeyde Türkçe konuşma hem de okuma yazma öğretilmektedir. Aynı yöntemlerle hedef kitleye Türkçe öğretilecektir.

Sonuçta savaştan kaçmış, evini, geçmişini terk etmiş ruh hali bozuk bir toplumla karşı karşıya olduğumuz için onların ülkemize uyumunu teminen hem psikolojik eğitim hem de asgari görgü kuralları, el kol işaretlerinin anlamları, selamlaşma, topluluk içinde davranışözetle adab-ı muaşeret kuralları yanı sıra hijyen anlayışı konularında eğitim verilecektir.

Hedef kitleye sağlık taraması yapılacak, kalıtımsal ya da bulaşıcı hastalıkları varsa resmi kayıtlara girmesini sağlanacak ve aşılarını yaptırılacaktır.

Meslek sahibi olanların diplomaları yeterlilik sınavlarına tabi tutulacaktır.

Meslek sahibi olmayanlara mesleki beceri kazandırılması için MEB ile birlikte ya da onların denetim ve gözetiminde özel kurslar açılacaktır.

Kadınların ve genç kızların gelecek nesilleri de yetiştireceğini varsayarak, kalkınmanın en önemli ajanı anlamında ekonomik ve sivil hayata kazandırılması için özel projeler ile eğitilecektir.

Çocukları yazın eğitim içerikli kamplara gönderilecektir.

Sorunun çözümü için:

250.000 dolara ev alan herkese vatandaşlık veren ülke olma konusuna derhal son verilecektir. Kaldı ki bu madde ev bedeli yüksek gösterilerek delinmiş ve hile ile vatandaşlık satın alınan bir döneme girilmiştir. Bu uygulamanın ülkeye hiçbir yararı yoktur.

Hiçbir Suriyeli göçmene vatandaşlık verilmeyecek, sadece oturma izni, gerekli koşulları sağlayanlara da çalışma izni verilecek, suç işleyen ve dilencilik yapan herkes sınır dışı edilecektir.

Dini bayramlarda Suriye’ye gidenlere dönüşlerinde sadece aileden bir kişiye eşyalarını götürmek kaydı ile izin verilecek ülkeye alınmayacaktır.

Türkiye’de yaşamayı zorlayanlara tespit edilen rezervasyon bölgelerinde yaşama izni verilecek, asla kalabalık kitlereler halinde yaşamalarına izin verilmeyecek, kılık kıyafet, Türkçe öğrenme zorunluluğu getirilecek, çift eşliliğe son verilecek, her hal ve şartta vergi ödemeleri sağlanacak, PKK ile işbirliği tehlikesinden hareketle kırsala yerleştirilmeyecektir.

Küçük yaşta evliliklere izin verilmeyecek, ve çift evli olanlar da dahil tespit edilenler derhal sınır dışı edilecektir.

Kesinlikle hiçbir konuda eğitim ve sağlık da dahil olmak üzere hiçbir Suriyeli’ye, öncelik ve ayrıcalık tanınmayacak, AB’den de bunların barınma, geçim, eğitim, sağlık ve güvenlikleri ile ilgili maliyetler, Suriyeli yardımı adı altında artan miktarlar halinde ve sürekli alınacak şekilde bir anlaşma yapılacaktır.

Suriye’de can güvenliği sağlandığı takdirde ülkemizde bulunan Suriyelilerin tamamı kendi ülkelerine geri yollanılacaktır.
DOĞAL AFETLER
Tabiatta kendiliğinden meydana gelen, can ve mal kaybına sebep olan felaketlere doğal afet denir. Ülkemizde en fazla görülen doğal afetler deprem, sel, heyelan, çığ, orman yangını, erozyon, yıldırım, fırtına, dolu, don ve kuraklık olayları ile dünyayı tehdit eden salgın hastalıklardır. Fırtına, sel, yıldırım, dolu, don ve kuraklık olayları, hava durumunun tahminine bağlı olarak gelişen teknolojiler çerçevesinde kısmen de olsa önceden tahmin edilebilirse de doğal afetlerin ne zaman, nasıl geleceği ve şiddetinin ne olacağını önceden tahmin etmek oldukça zordur. Başladıktan sonra engellenmesi de mümkün değildir. Doğal Afetlere karşı zararı minimuma indirecek iki önemli konudan biri toplumun bilinçlendirilmesi, diğeri de önceden hazırlıklı olup, bazı koruyucu tedbirleri almaktan geçmektedir.

Türkiye, bilinen kayıtlara göre M.Ö. 2000 yılından beri ağırlıklı olarak Kuzey ve Doğu Anadolu, Ege Bölgesi ve Kıbrıs olmak üzere şiddetli depremlere maruz kamıştır. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada ne yazık mevcut olan Kuzey Anadolu Fay hattı dünyanın en diri fay hatlarından birisidir. Dolayısı ile devlet ve vatandaş olarak depremlere karşı tedbirli, bilinçli ve hazırlıklı olmak zorundayız.

Bu nedenle İçişleri Bakanlığı AFAD Başkanlığı, Kızılay, Sivil Toplum Kuruluşları Üniversitelerin Jeoloji Bölümlerinden katılacak bilim adamları ve ilgili diğer bakanlıkların temsilcileri ile birlikte Profesyonel bir ULUSAL AFET ACİL EYLEM PLANI hazırlanacak ve Yürürlüğe konacaktır.

İlkokuldan itibaren doğal afetler, olası etkileri ve korunma yöntemleri uygulamalı derslerle anlatılacaktır. Çocuklara da görsel olarak çizgi filmler hazırlatılacaktır.

Halk, deprem öncesi, deprem sırasında ve sonrasında yapılabilirlikler ile ilgili eğitimlere tabi tutulacak, televizyonlarda izleme rekoru kıran programların reklam aralarında bu tür eğitimlere ait spotlar yayınlanacaktır.

Özellikle deprem bölgelerinde binalar en fazla iki kat olarak sınırlanacak, çok katlı binalara sadece çelik konstrüksiyon olmak kaydı ile izin verilecektir.

Mevcut binaların depreme dayanıklılıklarının sistemli ve gelişen teknolojiler çerçevesinde kontrolleri, mümkünse sağlamlaştırılması ya da yeniden yapılması hususları ayrı ayrı değerlendirilecek, gerektiğinde Toplu Konut İdaresinden destek alınacaktır.

Deprem Sigortası Doğal Afet Sigortası olarak değiştirilecek, bir fon kurularak afet ile ilgili harcamalar bu fondan sağlanacaktır.

Deprem bölgelerinde özellikle çok yüksek binalardan uzak, toplanma bölgeleri olarak ilan edilmiş açık alanlar halka duyurulacak ve o alanlarda yardım gelene kadar beklemeleri istenecektir. Toplanma alanlarına kesinlikle inşaat izni verilmeyecektir.

Bazı yörelerde aşırı yağmur ya da karların erimesi su taşkınlarına dolayısı ile sel felaketine sebep olmaktadır. Şehir merkezlerinde aşırı yağmurlar ve alt yapı yetersizliği, bodrum ya da giriş katlarına su basmasına, can ve mal kaybına, kırsalda da tarlaların, seraların zarar görmesine, hayvanların telef olmasına sebep olmakta ve ekonomiye ciddi zararlar vermektedir.

Binaların su basmalarının önlenebilmesi için Yerel Yönetimlerin alt yapılarının sel felaketine uygun olması, yerel yönetimlerin desteği ile binalara su ve drenaj kanalları yapılması, kapı ve pencerelerin su sızdırmaması için gerekli önlemlerin alınması sağlanacak, her yıl çatı bakımlarının yapılması zorunlu hale getirilecektir.

Kırsalda sel baskınlarının önlenmesi için, akarsu önlerine eğer yoksa barajlar yaptırılacak, su kanalları açılacak, ağaçlandırma yapılacak, doğal bitki örtüsü korunacak, akarsu kenarlarına ev yapılmasına izin verilmeyecektir.

Eğimli yerlerde toprağın üzerindekilerle birlikte aşağıya doğru kaymasını yani heyelan, arazi ağaçlandırılarak, setler inşa edilerek, ve inşaat izni verilmeyerek koruma sağlanacaktır.

Karın çok ve eğimin fazla olduğu yerlerde çiğ düşmesinin zararlarını, önlemek için doğal bitki örtüsü korunacak, yamaçlara ağaç dikilecek, yamaçlar basamaklandırılacak, yamaçlara ev yapılmasına izin verilmeyecektir.

Bütün dünyada görüldüğü gibi iklim değişikliği doğal afetleri çoğaltacağından önleyici politikaların önemi çok artmaktadır.

Yaygın olarak görülen salgın hastalıklarla mücadelede yaşanılan olaylardan edinilen tecrübeler çerçevesinde:

Stratejik ilk yardım stoklarının bulundurulması,

Öncelikle doktor, hemşire ve yardımcı personelin korunması için gerekli önlemler alınarak, daha sonra hasta sağlığı ve toplum güvenliğinin temini,

Pandemi boyunca gönüllülük esaslı, uygulamalı sivil savunma uzmanı tarzında tüm illerde, bölgelerde, ve bölge temsilcilerinden de ülke genelinde bilim kurulu oluşturularak, her yıl listeleri güncellenip, ülke ihtiyaçlarının tespit edilmesi,

Hıfzıssıhha Enstitüsüne, memleketin sağlık koşullarını iyileştirmek, milletin sağlığına zarar veren her türlü hastalık ve benzeri konularda mücadele etmek, gelecek nesillerin daha sağlıklı yetişmesini sağlamak amacı ile aşı, tahlil, tetkik, denetim işlevlerini yürütecek şekilde işlerlik kazandırılması,

Gelire tabi her türlü kazançtan %1 pay alınmak sureti ile Pandemi Fonu oluşturularak, bu fonun idaresinin Hazine Müsteşarlığı tarafından yürütülmesi ve sadece bu amaçla kullanılması sağlanacaktır.
KAMUDA TASARRUF TEDBİRLERİ
Bir taraftan savaşın ortasında olmamız, diğer taraftan uygulanan yanlış politikalar, kaynakların rasyonel kullanılamaması ve yolsuzluklar, sermayenin el değiştirmesine, paramızın yurt dışına kaçmasına, ülkenin çok ciddi bir darboğazın eşiğine gelmesine sebep olmuştur.

Bu nedenle Cumhuriyet tarihi boyunca özel sektör borçları en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Sonuçta bu bir kurtuluş savaşıdır. Her şey yerine konana kadar ülkede yaşayan herkesin mutlaka tasarrufa gitmesi gerekmektedir.

Partimizin iktidarında:

Cumhurbaşkanlığı saltanatı son bulacak, örtülü ödenek harcamaları ülke güvenliği, iç ve dış barış, olağanüstü haller dışında kesinlikle kullanılmayacak, Devlet erkanının şahsi harcamaları ve mutfak masrafları kendileri tarafından karşılanacaktır.

Milletvekilleri maaşı eskiden olduğu gibi Başbakanlık Müsteşarı maaşına endekslenecek, milletvekilliği bir kazanç kapısı olmaktan çıkarılacak, emeklilikleri tıpkı kamu görevlileri gibi olacak, görevde iken kendilerine ayrıca emekli maaşı ödenmeyecektir.

Bakan yardımcılıkları ve Milletvekili danışmanlıkları kaldırılacaktır.

Sağlık, eğitim ve güvenlik konularında da hiçbir vatandaşımız ayrıcalıklı olmayacaktır.

Kamudaki tüm lojmanlar, arsa benzeri taşınmazlar rayiç bedel üzerinden ihale yolu ile satılacaktır.

Özel görevler dışında, araç tahsisi gelişmiş ülke standartlarına getirilecek, araç tahsis edilen kişiler bu araçları kendileri sigorta ettirerek benzinini de kendisi ödemek kaydı ile kullanacaktır.

Bakanlıkların ve Genel Kurmay Başkanlığı, Mit Müsteşarlığı ve Diyanet Başkanlığının tüm yurt dışı temsilcilikleri kapatılacak bunların yaptığı görevler büyükelçilik müsteşarları tarafından ilgili bakanlıklarla temas halinde yürütülecektir. Dışişleri maaşları ülkelere göre tespit edilecek ve anormal harcamalara izin verilmeyecektir.

Üniversitede yüksek lisans ve doktora programları ülkenin ihtiyaçlarına göre tespit edilecek bu dönem zarfında sadece yurt dışı bursu ödenecektir..

Beyin göçünü önlemek için yurt dışına gönderilen kişiler dönmediği takdirde ciddi kefiller ve ödenen paraların faizi ile tahsili edilecektir.

En az emekli maaşı 4 kişilik ailenin insanca yaşayabileceği düzeye getirilecektir.

Tüm temsil harcamalarına kısıtlama getirilecek, yurt dışı seyahatler turistik olmaktan çıkarılacak, kamudaki her harcama fayda/masraf oranına göre yapılacaktır.

Belediyeler dahil tüm kamudaki mobilya, sarf malzemeleri ve ihtiyaç duyulan her şey yerli üretimden temin edilecek, reklam, siyasi propoganda amaçlı (açılış, festival, konser, temel atma töreni, belediye başkanlarının kendi resimlerini de içeren afişleri) için gereksiz harcama yapılmayacaktır.

Tüm kamu çalışanlarına ailesi ile birlikte yarım maaş karşılığı yılda 15 gün tatil yaptırılacaktır.

Kamu kurumlarının sürekli olarak çıkardıkları haftalık veya aylık dergilere son verilecek yayınlar internet üzerinden yapılacaktır.

Kamuda kullanılan yazılımların yerli ve milli olmasına özen gösterilecektir.

Özellikle yerel yönetimin yatırımları kontrol altına alınarak halka hizmet dışında getirisi olmayan hiçbir harcamaya izin verilmeyecektir. Belediyelerin gereksiz harcamalarına son verilecek, bu tür harcamaları olan belediyelere bütçeden ayrılan pay azaltılacaktır..

Değişik kurum ve kuruluşlardaki benzer harcamalarda kalite ve maliyetlerin aynı olması sağlanacaktır.

Gelişmiş ve medeni ülkelerde olduğu gibi seçim kampanyaları 15 gün ile sınırlandırılacak, görüntü ve çevre kirliliğine müsaade edilmeyecek, propaganda sırasında kamu kaynaklarının kullanılmasına izin verilmeyecektir.

Üniversitelerin gereksiz harcamalarının önüne geçilecek, her şey bilim ve kalkınma için harcanacaktır.

18 yıldır yapılan tüm özelleştirmeler denetim altına alınarak yapılan tüm yolsuzluklar sorumlulardan tahsil edilecektir.

Kamudaki kiralık lüks ve gereksiz bina ve araç saltanatına son verilecek, rayiç bedel üstünde kiralanmış binalarda ödenen fazla miktarlar tahsil edilene kadar o binalarda bedelsiz oturmaya devam edilecektir.

Sağlıkta hizmet alımı olarak yapılan her türlü laboratuvar, görüntüleme benzeri işlemler kademeli olarak finansal kiralamaya dönüştürülecektir.

Yargı organları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay hantal yapılarından kurtarılacak, davaları sonuçlandırma süreleri kesinlikle kısaltılacak, savcılıklarında dosya bekletilmeyecektir.

Ülkede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, vergi kanununda ciddi değişikliklerle kimse vergi kaçıramayacak, vergi tabana yayılacak, yolsuzluk yapılamayacak, yapana da çok ağır hukuki ve ekonomik cezai yaptırımlar getirilecektir.

Hapishanelerde de kimse boş oturtulmayacak kendi giderlerini kendileri karşılayacak, hatta gelir sağlayacak şekilde imalathane, üretim tesisi ya da fabrika, yol inşaatı, el sanatları gibi meslek edindirilerek topluma kazandırılacaktır.

Sokaklarda dilenci kılığında toplumu taciz ve rahatsız eden çocuklar toplanıp islah evlerine gönderilecek, ebeveynlerine asla iade edilmeyecektir.

Sokak hayvanlarına kesinlikle doğal yaşam alanı haline getirilmiş barınaklarda modern bir şekilde bakılacak, bu barınaklar hayvan severlerin ziyaretine açık ve kol ay ulaşılabilir yerlerde tesis edilecek, sokakta sahipsiz hayvan dolaşmasına izin verilmeyecektir.

Çevreyi kirleten şahıs ya da tesis cezaları caydırıcı olacak halk, bu konuda televizyonlar aracılığı ile sürekli eğitilecektir.
SONUÇ
Ülkenin içinde bulunduğu şartlar, savaş ortamı, yönetim kademesinde yolsuzluğun yaşam ve yönetim biçimi haline dönüşmesi, gelir dağılımındaki adaletsizlik, kamu çalışanlarının maaşları arasındaki uçurumlar, emeklilerimiz için hayatı idame ettirmenin imkansız hale dönüşmesi, suç oranının artması, Suriyeli göçmenlerin sebep olduğu huzursuzluk, iktidar ya da muhalefetin İngiltere, Amerika, Almanya, Rusya veya İsrail güdümünde politika üretmesi, cari açık, cumhuriyet tarihinin en yüksek dış borcu, insanlarımızın ötekileştirilmesi, devletin asli görevi olan sağlık, eğitim ve güvenliğin yeterince sağlanamaması, basın ve düşünce özgürlüğünün ortadan kalkması, kalkınmanın temel göstergeleri olan kişi başı elektrik tüketimi, sabun kullanma ve kitap okuma gibi istatistiklerin dünya ortalamalarının çok altında kalması, enflasyon ve işsizlik oranlarının çok yükselmesi, adeta Emevi Devleti ve korku cumhuriyeti zihniyeti ile yönetiliyor olmamız; dibe vurduğumuzun en önemli göstergeleridir.

Yukarıda belirtilen nedenlerle Üretimde Verimliliğin Artırılması, İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması, Yurtiçi Tasarruflarla Kamuda İsrafın Önlenmesi, Kamu Gelirlerinin hakkaniyetin sağlanması, İş ve Yatırım Ortamının Geliştirilmesi, İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi, Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması, Doğal Kaynaklara Dayalı Yenilenebilir Enerji Üretimi, Enerjide Verimliliğinin Arttırılması, Tarımda Suyun gereği gibi Kullanılması, Sağlık Sisteminde Hizmet ve Kalitenin Sağlanması, Sağlık Turizminin Geliştirilmesi, Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm, Mesleki Becerileri Geliştirme ve Üretimle İstihdamın Sağlanması, Nitelikli İnsan Gücü Yetiştirme, Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi, Sanayi, Bilim ve Teknolojide Kalkınma ve Yerli Üretim, Demokrasiye Yeniden İşlerlik Kazandırılması, Çağın gereklerine Uygun Laik ve Bilimsel Eğitimin Sağlanması, Yolsuzluk ve Yoksullukla mücadele sonucunda mutlu, huzurlu, refah içinde, geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı çekmeyecek örnek bir toplum yaratmak için iktidara talibiz.

Birinci vazifemiz olan “Türk İstiklal ve Cumhuriyetini Koruma” görevini Atatürk’ten alırken, mücadele için yetkiyi de vatandaşlarımızdan bekliyoruz.

Saygı ve Sevgilerimizle…

Size nasıl yardımcı olabiliriz?

Bize iletmek istediğiniz mesajlarınız için

Genel Merkez:
Cemal Nadir Sk. No: 20
06530 Çankaya - Ankara
Telefon: (+90) 312 438 20 20 pbx
FaKS: (+90) 312 438 20 22
Email: iletisim@dogruparti.org.tr

Sosyal medya hesaplarımız

Partimize üyelik sürecini tamamlayarak sen de aramıza katıl, unutma; sensiz bu vatan, bu millet bir kişi eksiktir.